reklam
reklam

AKIL TUTULMASI / YANILANLAR

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 27 Ocak 2020, Pazartesi - 09:21   Okunma Sayısı: 75239

Israrla haber gönderen ve gelmek isteyen eski tanıdığının neden gelmek istediğini düşününce canı sıkıldı. Gene hava atmaya gelecekti. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen kendisini ne zaman görse anlatacak böbürlenecek bir şeyler buluyordu.
Yürümeyen evliliğini güllük gülistanlık anlatıyor, sahip olduğu ne varsa abarttıkça abartıyordu.

Yol parasına o kapıdan o kapıya misafirliğe gidiyor ve buna da gezmeye gitmek diyordu. Uzak bir kasabada yaşadığı için kimse ona  misafirliğe gidemiyordu fakat o  herkese  gidip misafirlik yapmayı çok seviyordu.  Evde ne görürse işine yarayan istemekten çekinmiyordu. Duruma göre ya kendisine acındırıyor yada övünüyordu. Bu yıllardır değişmeden devam eden bir durumdu.

Kahya kadın mangalı yakmış ve bakır cezvedeki taze çekilmiş mis gibi kokan kahveyi közde pişirmeye çalışıyordu. Gümüş tepside kristal bardakta su, gümüş kâsede Gül kokulu lokumlar vardı. Evin hanımı içini sıkıntılı bir şekilde çekti. Göğsü körük gibi şişti indi.  Konağın kafesli cumbasından bahçe kapısının önünde duran arabaya baktı. Atlar simsiyah ve fayton ise yeniydi. Arabadan Fuşya renkli çarşaflı uzun boylu bir kadın indi. Arabacı kocaman bir tahta bavulu kapının önüne bıraktı. Bahçıvan koşarak kapının önündeki bavulu aldı ve misafir gelen hanımı konağın kapısından içeri aldı.

Beklenen bela gelmişti. Konağın merdivenlerinden çıkan  kadının Ayağındaki nalınlarının ahşap basamaklara yansıyan  sesini duydu. Bu sırada kahya kadın köpüren  kahveyi Bektaşi fincanına dökmüştü bile . Hanımının önündeki dantel gibi işlenmiş ahşap sehpaya kahve fincanını, Gül kokulu  lokumları saygı ile bıraktı.
Kapıda beliren istenmeyen misafir içeri girdi.  Ev sahibi Yerinden sadece kıpırdadı ve Gönülsüz bir tebessüm ile  gelen misafir kadına baktı ve " hoş geldin" dedi.
Misafir ev sahibinin zoraki gülümsemesini fark etmişti. Hiç önemsemedi  şurada üç beş gün misafirlik yapacaktı. Surat assa, yüzü gülse ne olacaktı!
Üzerindeki Fuşya çarşafını çıkaran misafir lila rengi ipekli bir elbise giymişti. Hemen sedire oturdu. Bu sırada ev sahibi kahvesini içiyordu.  Ne sarılmış ne de misafirini   ayakta karşılamıştı. Usulen hoş geldin demiş ve hatır sormuştu. Biraz bozuldu misafir gene de renk vermedi. Bir müddet sonra Kahya kadın mutfakta pişirdiği kahveyi misafire ikram etti.

Aç mısın, tok musun? diye soran olmamıştı. Gerçi yemek vakti değildi ve öğle yemeğine hayli vakit vardı. Bavulunu da misafir yatak odasına hemen almamışlardı. Sanki evdeki hizmetkârlar bile bu evde istenmediğini imâ etmek ister gibiydiler.
Geçen sefer geldiğinde de pek iyi karşılanmamıştı arayı açmayı istiyordu fakat kardeşinin karısı " ananıza bakıyoruz birde size bakamayız, geldiğiniz zaman bizden hizmet bekleyeceğinize ananıza bakın", diyordu. Kız kardeşler bu sebeple analarını gündüz görüyor ve erkek kardeşlerinin evinde yatılı kalamıyordu. iki ablası vardı.  Enişteler de oldukça cimriydi ve baldızın bu kadar sık yatılı gelmesinden rahatsızdı.
Velhasıl kadın biraz çaresizdi. Anasına gelirken eli boş geliyor diye de gelinler kızıyordu. Sıra ile kayınvalidelerine zorla Gönülsüz bakıyorlardı. Bu sebeple kente geldiği zaman eski tanıdıklarına misafir olmak zorunda kalıyordu.

Konuşmak için  herhangi  bir sohbet konusu açmaya çalıştı. "Sen bana hiç gelmiyorsun, bizde bir Konak aldık. Biraz şehre uzak ama havası güzel beklerim.
Ev sahibi dudağını büzdü ve neden geldiğini anladı. Demek ki eski de olsa bir ev almışlar ve onun haberini vermek için kapı, kapı dolaşacaktı.
Kaç altına aldınız? Demedi, biliyordu ki asla doğruyu söylemeyecekti.
İçini nasıl döşediklerini abartarak anlatmasını da yarım ağız ilgi göstererek dinledi.
Perdeler senin perdelerinden daha güzel .. Dediği anda ise ev sahibinin yüzünü ateş bastı. Perdeleri daha geçen ay dünya kadar altın ödeyerek yenilemişlerdi. Şimdi gelmiş perdelerini beğenmediğini ve daha iyisini yaptırdığını söylüyordu. Sohbet hep benim sedirlerim daha güzel , mangalım daha güzel imaları ile tek taraflı devam etti.
Ev sahibinin artık dinlemeye tahammülü kalmadı. O anda karar verdi ve bir daha bu sonradan görme kadını konağa almayacaktı.

 İkisi de orta halli bir  mahallede  sur içinde büyümüştü konağın sahibi babasının uzaktan akrabasıydı ve başarılı  bir paşaydı. Oğlu ise subaydı. Kayınvalidesi ise saraylıydı ve gelinini çok beğenmiş ve  subay oğlu ile evlendirmişti. Bu konağa gelin gelmişti. Annesi ne çok endişelenmişti kızını küçük görecekler ve o Konak'ta ezecekler diye. Oysa korktuğu başına gelmedi. Ilk günlerde kayınvalidesi onu adeta tepeden tırnağa  değiştirmişti. Yıllar içerisinde ise konağın ve içerisinde bulunduğu yaşamın tüm gerektirdiklerini öğrenmiş, kendisini eğitmişti. Sanki anadan doğma Konak gelini olmuştu. Eski akrabalarına ve arkadaşlarına karşı ise içinde eski duygular kalmamıştı. Aralarında görgü ve maddi farklılıklar vardı ve bu mesafede artık kolay aşılabilen bir mesafe değildi. Kayınvalidesinin vefatının ardından ise konağın genç hanımı olarak kayınvalidesinin yerine oturmuştu.

Bir tek bugün gelen arkadaşını yaşamından uzaklaştırmayı başaramamıştı. Ne zaman duygusal bir boşluğa düşse kendine ördüğü duvarları yıkıyor ve  içeriye sızıyordu. Onun kendisini görmek istemesini ve onun kendisi ile yarışını anlayabiliyordu fakat ona eski mahalleyi ve eski günleri hatırlattığı için tahammül edemiyordu.

Bir daha onunla görüşmemeye karar verdi. Ne yapıp edip onu atlatacak ve bir daha görüşmeyecekti.

Odasına yerleşen  öğle yemeği için salona inen misafir.
"Geçen sefer geldiğimde eve gitmeden önce kabristana uğradım, babamın,  ninemin, dedemin mezarında dua ettim. Senin anne ve babanın, eşinin de mezarını ziyaret edip dua ettim. Toprakları çökmüş üzerlerine toprak attırdım, birer de Gül fidanı diktirdim. Annen beyaz gülleri çok severdi. Babana, eşine  kırmızı annene de beyaz Gül fidanı aldım. Senin vaktin yok galiba pek gidemiyorsun anlaşılan. Mezarlar çok bakımsızdı.

Ev sahibinin yüzü allak bullak oldu. Ne zaman kabristan ziyareti yapmıştı anımsayamadı. Galiba uzun yıllardır hiç gitmemişti. Geçmişini unutmaya çalışırken ana, babasının kabirlerini de unutmuştu. Gözlerinden inci tanesi gibi yaşlar akmaya başladı. Az önce düşündüklerinden pişmanlık duydu.
Kendisine yakın hissettiği hiç kimse yoktu ve uzun zamandır kimseye candan sarılmamıştı. Ayağa kalktı ve eski arkadaşına, eski günlerdeki gibi sımsıkı candan sarıldı. Onun için düşündüklerinden utandı.   Yüreğindeki tüm  sıkıntıların dağıldığını fark etti, sanki kilolarca ağırlık yüreğinden ve omuzlarından kalkmıştı. Hafifledi ve yüreği huzurla doldu.
Öğleden sonra sur içindeki eski mahalleye gittiler.

Eskilerden kimler kalmışsa ziyaret edip hayır dualarını aldılar. Misafir olan buraya çok sık geliyordu ama ev sahibi hanım buraya gelmeyeli yirmi yıldan fazla olmuştu. Onu Tanımakta zorlandılar. Paşa gelini olduğunu ve çok havalandığını duymuşlardı. Onu samimi ve candan görünce şaşırdılar ve düşündüklerini  söylediler.
Paşa gelini; Bu yoksul mahallede ihtiyaç sahiplerini belirledi ve onlara gereken yardımın yapılmasını sağlamayı planladı.. Bir  çok eski dostu görmüştü fakat  kayıplar çok daha fazlaydı.

Kendisini konağa hapsettiği için dış dünya ile bağlantısını koparmıştı veya bile isteye eskileri kafasından silmişti. Oysa şimdi bu gün yeniden bu mahallenin kızı olmuş ve huzuru bulmuştu.  Kabristana gitti ana ve babasının, eşinin mezarlarının bakımı arkadaşı tarafından  yaptırıldığı için bundan utandı ve  mezarlarını ağlayarak ziyaret etti.
Tekrar o küçük ve aciz kız olduğunu hatırladı keşke ana ve babası sağ olsaydı da Konak'ta olacağına o küçük mahallede olsaydı.

Kabristandan çıkarken saçları kırlaşmış kendi yaşlarında bir adamın geldiğini gördü. Elinde bir demet kırmızı Gül vardı on yaşlarında bir kızın elinden tutmuştu. Arkadaşına döndü , " bu o mu "
"Evet o ,,
"Burada ne işi var ?
"Karısı burada yatıyor
"Karısı öldü mü ? Niye bana söylemedin ?
"O söylememi istemedi. Fakat senin hakkında hep bilgi aldı,
"Sen onun için mi , ısrarla benim evime geliyorsun?
Kadın başını eğdi, yavaş adımlarla adamın yanına doğru yürüdü  ve  sende duygularını aç artık.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam