Kusursuz insan yoktur. Her insanın az çok kusuru bulunur. Kusursuz birini arayan kimse, aradığını bulamaz. Bu yüzden atalarımız, "kusursuz dost arayan dostuz kalır" demişler.
"Aşilin topuğu" sözü insanların ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, kusursuz olamayacaklarına ve mutlaka bir zaaflarının olacağına dair çok önemli bir noktayı bizlere işaret eder. Bunu daha iyi anlamak için evvela Aşil'in hikayesine şöyle bir göz atalım.
Aşil (Achille veya Akhileus) :Yunan mitolojisinin en önemli efsane kahramanlarından birisidir. Homeros'un M.Ö. 720 yılında yazmış olduğu 16.000 dizelik İlyada Destanı adlı mitolojik eserinin baş karakterlerindendir.
Hikayesi ise şöyledir. Yeryüzündeki suyun tanrıçası, güzeller güzeli Thetis ile Zeus birlikte olmak ister. Ama bir kehanet işleri değiştirir. Kehanete göre Thetis'ten doğacak çocuk babasından daha güçlü olacaktır. Bunun üzerine Tanrılar Thetis'le evlenmek istememiş, onu bir ölümlü olan Phatya kralı Peleus ile evlendirmişler. Bir tanrıçayla bir faninin evliliğinden, yarı-tanrı olan Aşil dünyaya gelmiştir.
Aşil'in annesi Themis, oğluna ölümsüzlük kazandırmak için, onu ölümsüzlük nehri Styx'de yıkar. Ancak Thetis'in elini bu nehre sokması yasaktır. Thetis, elleriyle Aşil'in topuklarından tutarak suya soktuğu için, Aşil'in topukları yıkanmamıştır. Aşil bu sayede ölümsüzlük kazanır, tek bir şartla; topuklarından vurulmadığı sürece.
Aynı zamanda tıp dünyası, baldırın arka bölümündeki kas grubunun topuk kemiğine birleşmesini sağlayan vücudun en güçlü tendon yapısına aşilin hikayesinden esinlenilerek Aşil tendonu adını vermiştir.
Mitolojik tarihten gelen Aşil'in topuğu" söylemi bizlere şöyle bir mesaj verir:Sahip olduğumuzu hissettiğimiz güç ne kadar büyük olursa olsun, hepimizin mutlaka bir zayıf noktası olacaktır. Bu yüzden ne kadar çabalasanız da, ne kusursuz biri olabilirsiniz ne de kusursuz birini bulabilirsiniz.
İnsan ne kadar aydınlanmış olursa olsun, ona insan olduğunu hatırlatan zayıf bir noktasının olması, haddini bilmesine neden olur. Aynı zamanda insanın kusurları onu kusursuz olanı bulma yolculuğuna çıkarır ve en sonunda mevlasını buldurur.
Aydınlanıp kendine gelenler, kusura bakmazlar, çünkü onlar kusurların kusursuz olduğunu ama insanların kusursuz olamayacağının farkındadırlar. Şunu da çok iyi bilirler ki; kusurlarının olması, onlara sınırlı ve sonlu bir bedende olduklarını hatırlatır, aynı zamanda başkalarının onları putlaştırmasına da engel olur. Bu, Allah'ın insanları delalete düşmekten koruma şeklidir.
Bu yüzden uyanmış veliler ne kusur görürler kimsede ne de kendi kusurlarını örtmeye çalışırlar. Bilakis onlar özgüleşmişlerdir ve olana teslimiyet halinde yaşarlar hayatı. İnsanları da kusurlarına göre değil, topluma sağladıkları faydaya göre değerlendirirler.