Saygıdeğer okurlarım; müzikal prodüksiyonların esas kısımlarından olan sahne dekorları, dinleyici kitlesini görüp dinlemek üzere oldukları şeylere hazırlamak için gerekli kaos ortamını oluştururlar. Benzeri şekilde, ABD’nin Orta Doğu’daki politik draması da medyanın yansıttığı bir kültürel fona karşı oynanmaktadır. Sistemin kısıtları içerisinde faaliyet gösteren çıkar grupları egemen kültürel ortamı manipüle ederler. Nasıl bir opera temsilinde rol alan tüm sanatçıların, bir arada uyum içerisinde çalışması gerekirse çıkar grupları da dış politikayı belirleyen muhtelif yetkililer arasında bir köprü vazifesi görür.
Salı günü düzenlediği basın toplantısında konuşan Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, İsrail'in Gazze'deki savaşında şu ana kadar 4.000'i çocuk olmak üzere 10.000'den fazla Filistinlinin ölümüne neden olduğunda ABD'nin hâlâ kırmızı çizgilerinin olmadığını söyledi. ’Kendisini yerle bir edecek yöntemleri en ölümcül düşmanlarına bizzat kendi eliyle vermiş olmak, demokrasiye dair en büyük komikliklerden biri olarak hafızlara kazınır demiş Joseph Goebbels,
Özel çıkar grupları Beyaz Saray üzerinde direkt baskı kurmak için birçok değişik sistemsel teknikler kullanırlar. Birçok farklı Think-Tank yani düşünce kuruluşları, farklı birey ve gruptan oluşan ulusal kuruluşlar ise ABD’nin Orta Doğu politikalarını etkilemeye çalışmaktadırlar. Çok sayıdaki Yahudi Amerikan kuruluşu, siyasi ve sosyal sahalarda yıllardır son derece etkin bir rol oynamaktadırlar.
Bu kuruluşlar Beyaz Saray’ı ve siyasetçileri yoğun faaliyet ve programları hakkında sürekli olarak bilgilendirmede bulunurlar. İsrail’in yaptığı soykırımı görüyoruz. Artık yazdıklarımızın da bu konu hakkında çok önem atfetmediğini düşünüyorum. Sürekli dezenformasyona uğramış haberlerle, bölgedeki katliamı takip ediyoruz.
Fakat, ABD’nin bazı kuruluşları belli bir takım hareketlenme görüş sunma bölgenin hakimiymiş gibi harita düzenleme işlerine girişmiş durumdalar. Çok keskin konuşmayı veya iddialı cümleler kurmayı tabiat olarak sevmem fakat ABD’nin bu yaptığı soykırımın planlayıcısı ve tetikleyicisi konumuna koyacak. Şimdi bu grupları biraz tanıyalım saygıdeğer okurlar; İftira ve İnkârla Mücadele Birliği (the Anti-Defamati on League, ADL), Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi (American Israel Public Affairs Committee, AIPAC), Ulusal Yahudi kuruluşlarının yöneticileri, Amerikalı politika belirleyicilerin destek ve dikkatini sağlamak için hummalı bir şekilde çalışan Siyonist destekçisi grupların en faal ve bölgede akademisyenleri bulunan ve görünür olanlarıdır.
Biz bir temenni içerisinde bir hevesle ümit ederek artık bu soykırımın duracağını düşünüyoruz ve dua ediyoruz. ABD, İsrail’e bu kadar rahat alan açmasa bu durumlar yaşanmayabilirdi. Bu yaşanan katliamın arkasında düşünce kuruluşlarında yönetimlere yön veren akademisyenleri, planlayıcıları iyi tanımalıyız. Joe Biden’ın yerli baskı gruplarıyla görüşmeleri, onların faaliyetleri hakkında bilgi sağlamaları ve yayınlarını izlemeleri takip etmeleri için düzenli olarak irtibat görevlileri atarlar. Kuruluşlar ulusal toplantılar düzenlediklerinde veya siyasi uluslararası öneme sahip olduğu düşünülen yayınlar yaptıklarında bu görevliler bu belgeleri özenle iletirler. Sistemsel büyüklükleri, etkin bir şekilde örgütlenmeleri ve Beyaz Saray personeli ile kişisel temasları sayesinde Yahudi Amerikan grupları ve İsrail taraftarı lobiciler ABD Başkanı dâhil yüksek askeri görevlilere bile çok rahat bir şekilde isteklerini yerine getirtebilirler.
Siyonist sistemde yüksek mevki çok önemlidir. Neden mi? Siyonist lobiciler dünyanın her yerinde merkez medyaya kolayca erişebilmek için aynı zamanda İsrailli liderler ile tanışıklık ve dostluklarını da kullanmaktadırlar. İsrail’deki temasları, kilit önemdeki devlet dairelerinde danışman pozisyonunda görev yapanlar oluşturur. ABD ile Siyonist İsrail arasındaki bu mükemmel ilişki, eski Dışişleri Bakanlığı müsteşarı ve ünlü bir diplomat olan George Ball tarafından ‘’Tutkulu Bağlılık’’ olarak nitelendirilir. İsrail yayılmacı istila modelini her ABD Başkanı döneminde gerek diplomasi gerekse de soykırım yaparak gerçekleştirmiştir. Tabi ki Arap Devletlerinin şu basiretsizliğini de anlamak mümkün değildir.
Edward Said 2001 yılında yapılan bir röportajında şunları belirtmişti:
İsrail elli yıldan fazla bir süre önce kurulduğundan beri yani ABD’deki İsrailliler ve onların destekçileri propagandaya görülmemiş miktarlarda çaba ve para yatırmışlardır. Buna karşılık tek bir Arap rejimi, hatta FKÖ yani Filistin Kurtuluş Örgütü bile kendi bölgelerinde medya ve propagandanın sahip olduğu gücü idrak edememişlerdir. Bu da aslında kendini ciddi addeden her Arap lider ve entelektüeli için cürüm derecesinde bir sorumsuzluktur. ABD’nin siyasi eylem komiteleri yani (Political Action Committee, PAC) en etkili finansmana sahip olanlardır.PAC’ler, İsrail, Siyonizm ve Yahudiler ile görünürde bir alakası olmayan isimler taşımaktadır.