reklam
reklam

MERDİVENDEN DÜŞENİN SONU 

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 22 Nisan 2019, Pazartesi - 10:32   Okunma Sayısı: 102552

Bundan yıllar önce bir yılbaşı gecesi evinin merdivenlerinden düşen eczacı arkadaşım çoklu kırık sebebiyle uzun süre tedavi gördü ve akabinde kangren sebebiyle genç yaşta hayatını kaybetti.
Çok varsıl bir ailenin iki kızından küçüğüydü ve annesi ile yasıyordu. Annesi çok yaşlıydı ve kızının vefatından sonra bir daha yaşama tutunamadı. Hayata küstü ne seviyorsa ondan vazgeçti. Beni kızının yerine koyduğu için hemen hemen her gün arıyordu. Ilk günlerde gereken ilgi ve alakayı göstermeme rağmen geçen süreçte sürekli acı çeken ve ağlayan bir insanla birlikte olmak bana da kötü geliyor ve beni aşağıya çekiyordu. O günlerde benimde çok ciddi sorunlarım vardı ve benim için de hayat kolay değildi. Bu sebeple gereken ilgiyi gösterdim desem yalan olur.

Yakınlarımı ziyaret için kabristana gittiğim zaman arkadaşımın kabristanını da ziyaret ediyordum. Ne tesadüfdü ki bizim aile kabristanımız ile onların aile kabristanı komşuydu. Yaşlı anne kızının kabrine gitmeye yüreği dayanamadığı için hiç gidememişti fakat sürekli  şöförü ile çiçekler ve mektuplar gönderiyordu. Ne zaman gitsem kabristanın üzerinde çiçek ve mektup buluyordum. Kızı o mektupları hissettimi  bilmiyorum fakat ben hepsini de okudum. Sesli okudum ki arkadaşım da duysun diye. Satırların bazıları mıh gibi beynime ve yüreğime çakılmıştı. Her satır derin bir özlem ve acı doluydu. 

Arkadaşımın annesi mektuplarına yazdığı gibi bir yıl sonra kızının yanına ebedi uykusuna yattı. Sonra o mezarların üzerinde ne çiçek oldu, ne de mektup. Yurt dışında yaşayan ablası annenin vefatının ardından gelip ne var ne yoksa satıp okyanus ötesine gitti. Bu gün rahmetli arkadaşımın ablasından bir mesaj aldım.  Annemi, annesini, kardeşini ve beni, buraları çok özlediğini yazıyor. Ne yazık ki  buralarda kimse kalmadı. Orada işler kötü gitmiş, bazı sorunlar yaşamış ve ülkeye dönmek istiyor.  Oysa burada bıraktığı hiç bir şey yok. Artık ne ailesi ne de yakınları kaldı. Herkes bir yere dağıldı ve koptu birbirinden. 

Şunu anladım ki ne kadar varsıl olursan ol bir gün o beğenmediğin mekanları bile arıyor insan. Kimin ne olacağı belli değil. O sebeple ana, baba ocağını insan kendi vefat edene kadar muhafaza etmeli ki geriye dönünce açacağın bir kapın olsun.
Çok büyük konuşanlara yaradan o büyük lokmaları ufalayıp, ufalayıp yediriyor. Bir daha Türkiye'ye dönmem diyordu. Şimdi dönecek yer arıyor.

Insan kaç yaşında ve hangi konumda olursa olsun. Ana baba evi kale imiş. Giderken o kapıları çok hızlı kapatmamak gerekiyormuş.


reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam