reklam
reklam

Evliyalar şehri İstanbul

Eklenme Tarihi: 20 Temmuz 2022, Çarşamba - 17:34   Okunma Sayısı: 108981
Çok sayıda türbeye ev sahipliği yaptığı için Evliyalar Şehri olarak da anılan İstanbul, maneviyatın en derin şekilde yaşandığı kentlerden birisi. Şehrin hemen her tepesini, her mahallesini, her sokağını saran türbeler, yüzyıllardır dualarını ihya etmek ve huzurlu bir gün geçirmek isteyenlerin uğrak noktası olmakta.

 

 

İstanbul Evliyaları ile ilgili anlatılan menkıbeler, yüz yıllardır İstanbul sokakları arasında kadim bir maneviyat duygusuyla dolaşmaya devam ediyor. Bir çok evliyanın içinde yattığı bir ab-ı hayattır İstanbul şehri. Maneviyatın en kıymetli haliyle dualara döküldüğü yerlerdir türbeler. Güzel İstanbul'u çepeçevre saran çok renkli bir kuşaktır onlar. Çok sayıda türbeye ev sahipliği yaptığı için Evliyalar Şehri olarak da anılan İstanbul, bir çok evliyayı bağrında saklar. Şehrin hemen her tepesini, her mahallesini, her sokağını saran türbeler, dualarını ihya etmek ve huzurlu bir gün geçirmek isteyenlerin uğrak noktası olmakta. Evliya bir Tasavvuf terimi olup veli kelimesinin çoğuludur. Allah'ın dostları anlamındadır. Evliya olmak için, islamiyeti ihlasla yaşayabilmek gerekir. İslamiyeti yüreğinde hissedebilmek, Allah ve resulüne aşık olmak gerekir. Allah için sevmek, Allah için dua edebilmek gerekir. Bir kimsenin evliyalığını ancak hayatı boyunca verdiği mücadele azim ve çabasına bakarak, anlayabiliriz. Kur'an'da Yunus suresi 62. ayetinde şöyle der. "Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir"  Burada "Allah dostları" olarak geçen, hayatı boyunca ettiği bütün sözleri, yaptığı işleri ve örnek ahlakı, İslam dininin bildirdiği gibi olan, Allah'ın ve peygamber'in kendilerini sevdiğine inanılan kimseler yani evliyalar kastedilmiştir. Bir hadiste; "Evliyâ görülünce, Allah hatırlanır" denilmektedir. Bu nedenle özellikle kutsal sayılan zamanlarda ve yerlerde edilen duaların daha çabuk kabul göreceğine inanılır.

Eyyub El Ensari Türbesi

İstanbul'un ilk akla gelen Eyüp Sultan, en çok ziyaret edilen türbelerin başında geliyor. İstanbul'un Eyüp ilçesinde yer alan Eyüp Sultan Türbesi Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırıldı. İçerisinde  Peygamberimizin arkadaşı ve sancaktarı Halid bin Zeyd Eba Eyyübu’l Ensari’nin sandukası bulunur. Hz.Eyyüb el-Ensâri, Medineli'dir. Hazraç kabilesinin önemli kollarından Neccar-Zâde Hânedanı'nın reisidir. Hicretten iki yıl önce Mekke'ye gelerek peygamberimiz ile görüşmüş ve İslam'ı kabul etmiştir. Peygamberimiz Medine'ye göç ettiğinde, devesi Hz.Eyyüb el-Ensâri hanesi önünde çökmüş, bunun üzerine peygamberimiz yedi ay burada konaklamıştır. Bu sayede Hz.Eyyüb el-Ensâri hiç bir müslümanın ulaşamadığı mihmandarlık mertebesine yükselmiş ve seçkin Sahabeler arasındaki yüksek yerini almıştır. MS 668'de İslam orduları İstanbul'u kuşattığında şehit düşmüş ve bugün türbesinin bulunduğu yere defnedilmiştir.

Yahya Efendi Türbesi

Çırağan Sarayı’nın karşısında, Çırağan Caddesi’yle Yahya Efendi Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan Şeyh Yahya Efendi Türbesi, Yavuz Sultan Selim tarafından Mimar Sinan’a yaptırıldı. Kanuni Sultan Süleyman, sütkardeşi Yahya Efendi’ye “Ağabey” diye hitap eder, her kuşatma öncesi onu ziyaret eder ve kendisine sefer boyunca yardım etmesini isterdi. Kanuni Sultan Süleyman devrinde İstanbul’da müderrislik yapmış olan mutasavvıf, alim ve şair Yahya Efendi, devrinin tanınmış alimlerindendi. Osmanlı sarayı ile yakın ilişkileri oldu ve hayatı boyunca Kanuni tarafından kendisine danışıldı. Emekli olduktan sonra Beşiktaş’ta pek çok bina inşa ettirip dergah ve vakıflar kurdu, bölgeyi ağaçlandırarak mesire yerine dönüştürdü. İstanbul evliyasından kabul edilen Yahya Efendi, İstanbullu denizcilerin inanışına göre Aziz Mahmud Hüdayi, Yuşa Peygamber ve Telli Baba ile beraber Boğaz’ın dört manevi bekçisinden biridir.

Aziz Mahmut Hüdâyi Türbesi

Üsküdar’ da sahile yakın bir tepede bulunan türbede yatan Aziz Mahmud Hüdai, Bursa da türbesi bulunan Üftade Hazretlerinin öğrencisidir. Önceden Bursa kadılığı yapan Hüdai, bir süre sonra maneviyat yolunda ilerlemiş ve Muhammed Üftade Hazretlerinin dergahının kapısında talebe olmuş, dünya maddiyatından ve nefsine köle olmaktan arınmıştır. Üsküdar'dan Sarayburnu'na fırtınalı günlerde dahi sakin olan Hüdayi Yolu bugüne kadar ulaşan kerametlerinden birisidir. O, bir asra yakın ömür sürmüş ve sekiz pâdişâh devrini idrâk etmiş, "Hüdayi" ismi ve "Aziz" sıfatı kendisine sonradan verilmiş bir gönül sultanıdır. Hüdâyî Külliyesi, Osmanlı devri İstanbul’unun en parlak tasavvuf kültürü merkezlerinden birisi idi. Özellikle bânisinin müstesna şahsiyeti bu müesseseyi hükümdarlar, hânedan ve saray mensupları, devlet büyükleri, ulemâ, sanat ve mûsiki erbabı dahil olmak üzere her sınıftan insanın ve diğer tarikatlara mensup pek çok kişinin feyiz aldıkları bir irfan ocağı haline getirmiş ve bu gelenek tekkenin postuna daha sonra oturmuş diğer şeyhlerce de sürdürülmüştür.

Yuşa Hazretleri Türbesi

Beykoz’un Anadolu Kavağında, Boğaz’ın en görkemli yerinde bulunan türbe, tarihin ilk dönemlerinden itibaren kutsal bir yer olarak kabul edilmiş ve çeşitli uygarlıklar burada kendi dinlerinin mabet ve tapınaklarını inşa etmişlerdir. İlkçağlarda bölgede yapılan Zeus tapınağı, Bizans döneminde Hagios Michael kilisesine çevrildi. Bu yapılar 1509'daki depremde yıkıldı. Osmanlı döneminde bu tepeye, Sadrazam 28. Çelebizade Mehmet Sait Paşa tarafından 1755 tarihinde bir mescit yaptırıldı. Aynı zamanda burada bulunan ve halk arasında Yuşa Peygamber’e ait olduğu düşünülen mezarın etrafına kâgir bir duvar çektirmiş ve türbenin bakımını yapmak için görevliler tayin ettirmiş. İsrailoğulları'nı göçebelikten kurtaran ve Arz-Kenan'a yerleştiren Yuşa hazretleri, ya da diğer adıyla Yeşu, Tevrat’ta daha sık sık Musa peygamber ile beraber zikredilir. Şeyh Yahya Efendi rüyasında gördüğü tepeye gider ve Yüşa Hazretlerinin defnedildiği yeri ortaya çıkartır. Ancak  cenazenin tam olarak alanın neresinde yattığı belirlenemediğinden dolayı 17 metrelik bir alan koruma altına alınmıştır. Bu nedenle üç dine mensup inananların sahip çıktığı Hz. Yuşa Aleyhisselam'a ait olduğu rivayet edilen türbe, 17 metre uzunluğu, 2 buçuk metre genişliğindedir.

Mehmet Emin Tokadi Türbesi

İstanbul’da en çok ziyaret edilen türbeleri arasında yer alan Mehmet Emin Tokadi türbesinde yatmakta olan Mehmet Emen Tokadi Hz. İstanbul’un üç büyük evliyasından biri olarak kabul edilmekte. İstanbul’da Zeyrek’teki Pîrî Paşa Medresesi’ne yerleşen Mehmed Emin efendi, dinî ilimleri okurken, sülüs ve nesih yazılarını meşkederek icâzet aldı. Kâbe’de kıldığı ilk sabah namazından sonra dikkatini çeken bir derviş grubunun zikir halkasına katılan Mehmed Emin bu sırada meclisin şeyhinin Ahmed Yekdest-i Cüryânî olduğunu öğrendi. Bunun üzerine ona intisap ederek üç yıl kadar yanında bulundu. Kahire’de Ezher ulemâsı ve bölgedeki şeyhlerle görüştükten sonra İstanbul’a döndü. Ayvansaray’daki Emîr Buhârî Tekkesi tekke şeyhliği yaptıktan sonra 1158'de vefat etti ve Zeyrek’te Pîrî Paşa Camii Kabristanı’na defnedildi. Mehmed Emin Tokadî’nin çoğu Nakşibendiyye tarikatına dair küçük risâlelerden ibaret manzumelerinin çoğu, Millet Kütüphanesi’ndeki mecmuanın içinde yer almaktadır.

Merkez Efendi Türbesi

Asıl adı Musa Muslihuddin olan Merkez Efendi, ilk öğrenimini Manisa'da tamamlamış, daha sonra İstanbul'a gelerek Hızır Velüyiddin Efendi ve Mevlana Ahmet Paşa'dan dersler almıştır. Topkapı’dan Sahil Yolu’na doğru giderken yolun sağ tarafında, Mevlanakapı’nın arka sokaklarından birindedir Merkez Efendi’nin türbesi yer almaktadır. Müderrislik için Bursa, Karaman ve Amasya’ya gitmiş ve bu dönemde “Halveti Tarikatı” icazetini almıştır. Sonrasında İstanbul’a döndüğünde Etyemez Tekkesi’ne devam eden Merkez Efendi, “Sümbül Efendi” lakaplı Şeyh Yusuf Sinaneddin Efendi’nin öğrencisi olmuş, döneminin ileri gelen sûfîlerinden ve hekimlerinden olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Hatun’un hastalığını iyileştirmek için hazırladığı mesir macunu Merkez Efendi'nin buluşudur.

Sümbül Efendi Türbesi

Sümbülleri çok sevdiği ve sarığının kenarına hep bir sümbül taktığı için Sümbül Efendi diye anılan, Sünbül Sinan Efendi, Merkez Efendi’nin de kayınpederi ve hocasıdır. Türbesi Koca Mustafa Paşa Camii’nin avlusundadır. Halkın çok rağbet ettiği türbelerden biridir. Sümbül Efendi, rüyasını yorumlatmak için bir gün Koca Mustafa Paşa Dergahı’nın şeyhi Çelebi Halife’ye gider.  Sümbül Efendi, o konuşmadan sonra kapıdan ‘derviş hırkası’ giyerek çıkar. Çelebi’nin vasiyeti üzerine, öldükten sonra yerine Sümbül Efendi getirilir. İstanbul'un büyük velîlerinden, Halvetiyye'nin Sünbüliyye kolunun kurucusu mutasavvıf, medrese kökenli müfessir ve vâizdir.

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam