reklam
reklam

Korkumuz İSTANBUL Depreminin kış aylarında gerçekleşmesi

Eklenme Tarihi: 4 Kasım 2017, Cumartesi - 10:00   Okunma Sayısı: 192402

Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç Açıkladı:
“Türkiye’deki Binaların Yüzde 95’i Deprem Sonrası Yangınlara Karşı Güvenli Değil”
Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı ve Yangından Korunma Derneği 9-10 Kasım 2017 tarihlerinde, Grand Cevahir Otel Convention Center’da Uluslararası Yangın ve Güvenlik Sempozyumu ve Sergisi düzenliyor. Sempozyum öncesi, sempozyumun içeriği ile ilgili bilgi veren İTÜ Makine Fakültesi Öğretim Üyesi, Türkiye Yangından Korunma Vakfı Kurucu Başkanı ve Onursal Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, halkı ve yetkilileri deprem sonrası yangınlarla ilgili uyarıyor. Yüksek binalardaki yangın riskine de dikkat çeken Kılıç, muhtemel İstanbul depremi sonrası çıkacak yangın sayısını 3 bin olarak işaret ederken, yüksek katlı binaların yüzde 80’inde yeterli yangın güvenliği bulunmadığını savunuyor.
Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, basit önlemlerle engellenebilecek yangın felaketinin yaratabileceği etki ile ilgili bilgi verdi. Deprem sonrası oluşacak yangın sayısının ve bu yangınların vereceği zararların o anda, o ortamda bulunan açık ocak, açık ateş sayısına bağlı olarak değiştiğini söyleyen Prof. Dr. Kılıç; “En büyük korkumuz beklenen İstanbul depreminin kış aylarında gerçekleşmesi” dedi. Prof. Dr. Kılıç sözlerine şöyle devam etti;  “Deprem olduğu sırada açık ocak sayısı fazlaysa, deprem sonrası yangınların görülme oranı büyük ölçüde artıyor. Özellikle yemek zamanı olan sabah ve akşam saatlerinde yaşanan depremler bu anlamda büyük risk yaratıyor. Muhtemel İstanbul depremi sobaların, kombilerin yandığı, ocakların açık olduğu bir zamanda olursa çok sayıda yangına da sebep olacaktır. İstanbul’da kış aylarında, akşam saatlerinde bir depremin olduğunu varsayarsak, deprem sonrası meydana gelecek yangın sayısını yaklaşık 3.000 adet olarak öngörebiliriz” diye konuştu. 
Deprem Sonrası Yangınların En Büyük Nedeni Gaz Kaçakları
Deprem sonrası, ayakta kalan binaların tesisatlarında kırılma, kopma tarzı hasarların meydana gelebileceğini belirten Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, aynı ortamda açık ateş bulunmasının yangına neden olacağını söylüyor. Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç “Deprem sonrası yaşanan patlamaların en büyük nedeni gaz. Genellikle doğalgaz kullanılan yerlerde, deprem sonrası boruların kırılmasıyla ortaya çıkan gaz, ortamdaki açık ateşle veya kıvılcımla karşılaşınca patlamalar meydana geliyor. Deprem esnasında, her ne kadar doğalgaz akışı ana vanadan kapansa da, doğalgaz borularının içerisinde kalan gazlar risk oluşturuyor. Deprem durumunda borunun içerisinde kalan gazın tahliye edilmesini sağlayan, alev görmeyince gazı direkt olarak kesen sistemlerin kurulması gerekli” dedi.

Türkiye’deki Binaların yüzde 95’inde Deprem Sonrası Yangın Güvenliği Açısından Uygun Değil
Türkiye’deki yüksek binaların yüzde 95’inin depremde yangın güvenliği açısından uygun olmadığını söyleyen Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç “Binaların yüzde 95’i deprem sonrasında oluşabilecek yangınlara karşı güvenliği olmayan binalar. Uygun olan yüzde 5’lik kısım da son dönemde yapılmış binalar arasından çıkar. Binaların ve tesisatların eski, binaların sık, insanların fazla, yolların dar, yanıcı maddelerin fazla olduğu bölgeler yangın açısından en riskli bölgeler. Bu bölgelerde bir de şiddetli deprem yaşanırsa yangın riski daha da artar” dedi.
“Yüksek Katlı Binaların Yüzde 80’i Yangın Güvenliği Açısından Yeterli Değil”
Bilgilendirme toplantısında yüksek katlı binalardaki yangın riskine de dikkat çeken Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç; Türkiye’deki yüksek katlı binaların 2007 yılından önce yapılanlar, 51,5 metreden kısa olanlar ve çok yüksek ve yeni olanlar olarak üç gruba ayrıldığını söyledi. 2007 yılından önce yapılan binalarda yangın önlemi ve yangın tesisatı deprem şartlarına uygun olarak yapılmadığını ifade eden Prof. Dr. Kılıç “Bu binaların çoğunda, özellikle konutların nerdeyse tamamında bir yangın önlemi yok. Yağmurlama sistemi bulunmuyor, kaçışlar yeterli değil, olanlarda ise algılama sistemi mevcut değil dedi.  
Binalardaki Büyük Hile
51,5 metrenin üzerindeki binalarda ise, algılama, söndürme, güvenlik holü, anons sistemi gibi önlemler yönetmelikle zorunlu hale getirilmiş durumda olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kılıç, özellikle yap-sat zihniyeti ile hareket eden bazı müteahhitlerin bu sistemleri yapmamak için bina uzunluklarını 51 metrede bıraktıklarını ifade etti. Bu uzunluğun aşağı yukarı 17 kata denk geldiğini söyleyen Prof. Dr. Kılıç sözlerine şöyle devam etti “10 katın üzerindeki bir binayı dışarıdan söndürebilmeniz mümkün değil. Yanan binanın içerisine girip söndürmek de mümkün değil. Bu tür binalar ancak yangın söndürme tesisatı ile söndürülür. İçeride mutlaka korunmuş merdiven olmalı, algılama sistemi ve söndürme sistemi bulunmalı.” 
"Türkiye'de uygulanmakta olan 'Yangın Yönetmeliği', Avrupa'daki yönetmelikler düzeyinde modern olmakla birlikte, uygulamadaki eksiklik ve denetimsizlikler nedeniyle sorunlar söz konusu. 2002 yılında yayınlanan 'Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik' 2007, 2009 ve 2015 yılında revize edildi. Bugün 15 yıl geçmesine rağmen yönetmelikten hiç haberi olmayan ilçe yönetimleri olduğu gibi, yönetmeliğe hiç bakılmadan ve uyulmadan tamamlanan binalar mevcut. Kamuoyunun sağduyusu çok önemli. Tüketiciler bilinçli tercihler yapmalı, satın alacağı, kiralayacağı binaların yangın yalıtım koşullarını sorgulamalı."
Üçüncü grup yüksek binaların ise, çok daha yüksek olan, içlerinde algılama sistemi, söndürme sistemi gibi sistemlerin bulunduğu binalar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kılıç; “Bu binaları da; yangın söndürme sistemleri yapılmış ama tasarımı uygun olmayan, tasarımı yapılmış ama uygun yapılmayan ve tasarlanmış, uygun yapılmış ama sistemlerin bakımı yapılmamış binalar olarak üçe ayırabiliriz. Tüm bu faktörlere baktığımızda, Türkiye’deki yüksek katlı binaların yüzde 80’ine yakınının yeterli yangın güvenliğine sahip olmadığını söyleyebiliriz” şeklinde konuştu. 
“Dış Cephe Kaplamalarında Büyük Tehlike”     
Dış cephe kaplamalarında yanıcı malzemelerin kullanılmasının da büyük tehlike yarattığına dikkat çeken Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç “Polistiren malzeme aşırı yanıcı, tutuştuğu zaman hızla yayılan bir malzeme. Mantolamada bir çok ülkede 12 metre, en fazla 18 metreden sonra polistiren malzemenin kullanılması yasak. Türkiye’de bu sınır 21 metreydi, maalesef bu yönetmelikte değişiklik yapılarak 28 metreye çıkarıldı. Yani 28 metrenin altındaki binalarda cephede mantolama için son derece yanıcı olan polistiren malzeme kullanılabiliyor” şeklinde konuştu. 
Onlarca kişinin hayatını kaybetmesine sebep eksikliktir. 
Yapılan sistemlerde bakıma önem verilmiyor, 10 yıl sonra bile sürekli bakım gerekiyor, binalarla ilgili % 80’i yangın güvenliği bakımından kontrol edilmiyor.
Prof. Kılıç konuşmasına şöyle devam etti, ‘’Gerçek tulumbacıyım. Japonya’da 4 yıl yangın itfaiyelik yaptım. Farklı şehir altyapısı, eksik tasarım, eksik itfaiye personeli ve yetersizdir. İtfaiye koordinatörlüğü yapmama rağmen itfaiye araçları var. Teknik eğitim personel sayısı bakımından itfaiye demek doğru değil.
Son-An Gazetesi muhabiri Fatma Duru:
-Ben eski bir Fatihliyim ve eski bir semtte dar sokaklar arasında herhangi bir yangın olduğu zaman itfaiye aracının girmesi gerçekten zor. Bu konuda düşüncem şudur, ‘’Fatih pilot bölge seçilmiş olsa, kamu spotları ve halkın bilinçlendirilmesi konusunda gereken çalışmalar yapılsa, daha sonraki zamanda İstanbul geneli ve Türkiye geneline doğru bir çalışma yapılsa, bu konuda neler yapılabilir?
- Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç:
Bu çalışmanın Türkiye’de zor olduğunu ve gereken sonucun alınamayacağını dile getirdi.
Deprem sonrası yangılar 1894’de büyük yangınlar oluşuyor. Arkasından 1993 yılında İstanbul depremi sonrası yangınlar, bina salamsa, bina yangın zarar veriyor. İstanbul’da deprem sonrası yangınlar, binalar çöküyor ve sonra köpük tehlikelidir. Yangın söndürme köpüğü bulundurmak zorundasınız. Havayla söndürme sistemleri, basınçlı hava gündemde ve şu anda da var. 
Bazı binalarda su sisi kullanılıyor. Otomatik yangın söndürme sistemleri yaygınlaşıyor. Arşiv, müzelerde, birçok yerlerde kullanılıyor.
Tarihi binalarda, temizliği ve bunların temiz olması lazım, pahalı maddiyata dayandığı için o yüzden fazla kullanılmıyor.
Klasik sistem yapılacak yüksek binalarda.
Sistemin değişmesi lazım. Her itfaiye ayrı olmamalı, belediye bütçesinde itfaiyeye ayrılan ücret yetersiz.
Yangınların halk yangından korunması ile ilgili Vakfımız kamuda yangında korumak için yangınlardaki can kayıplarının en aza indirmek için yönetmelik ve standartlar el kitabı ve kurslar düzenlemektedir. Yangında en riskli bölge İstanbuldur. Avrupa’nın en yangın bakımından riskli şehri, bakış açısı yangını soruşturmaya çalışırız. Tedbir almalıyız, halkın bakış açısı, halkımız tevekkül ediyor, camide dua ediyorlar. Bozöyük yangınında ölem alınsaydı, çok daha çabuk söndürme işlemi olurdu.
İtafiyenin girmediği, trafik, su yok, bunlar problem.
Binalarda alınan yangın önlemleri,
Riskin azaltılması.
Önlem alınmıyor, sistem yok, yangın olduğunda eksikli farkediliyor. Yangın olmadığı sürece hissetmezsiniz, yapılan yatırımda ölü yatırım olarak görülüyor.
Deprem sonrası yangınlara dayanıklı değil elektrik kontağından buda senenin ayına göre, günün saatine göre, uyuyup uyumadığımıza göre daha az enerji tüketen daha az yangın görülür.
1-Depreme dayanıklılık, 2-Yangın koruma önlemleri hijyen enerji, çevre güvenliği
İnsana değer verme anlamında, ABD’de çok önceleri dernek kuruldu, bizde 100 yıl sonra kuruldu. Yüksek inalar, risklidir, birincisi dıxardan müdahale zordur, son zamanlarda, Dubaide binalar bizde yeni sistemler eskidir.

Yangın Tasarımla Söndürülür
Yangının yayılmasını önlemede ve söndürmede en büyük etkenin tasarım olduğunu belirten Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç “Yangın tasarımla önlenir, bina tasarımla söndürülür. Binaların proje aşamasında yangın tehlikesi düşünülerek tasarlanmış olması gerekir. Bu bilincin başta idareci ve yöneticiler olmak üzere toplumun her kesiminde olması gerekir. Ancak bu şekilde yangınlar ve yangınlar nedeniyle oluşan kayıplar en aza indirilebilir” dedi. 
Türkiye'de itfaiye yok! 
Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç; köklü eğitim ve koordinasyon açısından Türkiye'de itfaiye bulunmadığına işaret ederek, şunları söyledi: "İtfaiye çalışanlarının bir kısmı memur, bir kısmı işçi, bir kısmı ise taşeron... Oysa Osmanlı'da askeri bir kurumdu itfaiye. Dünya da buna benzer yapılanmalar var. Aynı işi yapanlar arasında yarı yarıya ücret farkı var. Gerçi bu durum yangına müdahale açısından sorun yaratmıyor ancak itfaiye içinde huzursuzluk oluyor" dedi.

 

Editör: FATMA DURU

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam