reklam
reklam

TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİNE MATEMATİKTEN NOTUM 5 ÜZERİNDEN 1

Köşe Yazarı: Dr. Meryem ÇILDIR   Eklenme Tarihi: 14 Mayıs 2024, Salı - 23:15   Okunma Sayısı: 210410

Öncelikle, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, öğrencilerimiz için pek de hayırlı olamamış maalesef. Bu eğitim modeli üzerinde çalışan ve emek veren herkes, öğrencilerimizin geleceklerinden çalınmış olan eğitim haklarından tek tek sorumludur.

 

Müfredat çalışması deyip geçmemek lazım. Çok meşakkatli, detaylı ve vizyoner çalışmayı gerektirir. Defalarca Millî Eğitim Bakanlığının çok çeşitli kategoride yürüttüğü pek çok akademik çalışmada, özellikle de Bilsem müfredat çalışmalarında matematik ve geometri alan uzmanı olarak görev yaptığım için yakinen şahidim ve hakimim bu sancılı süreçlere…

 

Öyle karşıdan atıp tutmaya benzemez…

 

Büyük organizasyonlardır. Herkesin asgari akademik ihtiyaçlarını göz etmek zordur. İnsanların hepsi bir konuda asla memnuniyet göstermez. Her işin bir eleştireni mutlaka vardır. Olmalıdır da, gelişmek istiyorsak…

 

Eleştirinin dozu ve üslubu ile haddini, hududunu bilmek bu noktada kritik önem taşır. 

 

Bir başka kritik nokta ise gerçekten bu büyük çapta organizasyonda doğru kişilere doğru iş bölümünü tasarlayabilmektir. Çok iyi niyetle ve büyük taslaklarla girişilmiş pek çok işin, doğru karakterler tercih edilmemesi nedeniyle batırıldığına da şahit oldum, kısıtlı imkân ve zamanda kol kola gurur duyduğumuz çalışmalara imza atıldığını da…

 

Yapılan çalışmayı bir kaçamak tatil olarak görenlerden asla iş çıkmaz. Kimisi hem çalışmasının hakkını verir hem kendini kültürle donatmanın… Kimi egosunu tatmin etme yeri olarak görüp başka hiçbir fikre açık olmadan çalışmaların gidişatını dinamitler, kimi ise ciddi sorunları bir çırpıda çözüverir… 

 

İşi ehline vermek ülkemizin geleceği söz konusu olduğunda en önemli sorumluluk kesinlikle.

 

Maarif Modeli’ni matematik alanı bakımından detaylı olarak inceleme fırsatı buldum. Zira, bir öğrencim tarafından saldırıya uğradığım ve yaralandığım için evde uzun süre istirahat etmek durumunda kaldım. Boş duramayan bir yapım olduğu için de kendimce gücüm yettiği ve sağlığım elverdiği ölçüde üretmeye devam ediyorum. 

 

Siz değerli okurlarımdan bana ulaşan mailler ve bildirimlerinizi de dikkate alarak bir matematik alan uzmanı, 20 yıllık akademisyen bir öğretmen ve eğitimci köşe yazarı olarak yeni matematik müfredatı konusunda kademe kademe birkaç değerlendirme yapmak istiyorum. 

 

Zira, öğretmenlik hayatım boyunca her kademeden öğrencim oldu, anasınıfı hariç…

 

İLKOKUL MATEMATİK YENİ MÜFREDATI

 

İlkokul matematik branşı kapsamında yeni müfredatı değerlendirmek gerekirse, yeni müfredattaki sadeleşme göze ilk çarpan detay olmuş. 

 

Önceki müfredata göre her sınıf bazında değerlendirdiğimizde daha az konuyu içerecek şekilde tasarlanmış. Her şeyden çok çabuk sıkılan ve hızlı tüketen yeni nesil çocuklarımız için bu nasıl bir işlenişle gerçekleştirilir bilemiyorum. Onu sınıf öğretmeni arkadaşlar elbette çok daha doğru değerlendirecektir.

 

Yalnız, benim dikkatimi çeken şu detayın önemli olduğunu düşünüyorum: 1. sınıf matematik müfredatından takvim ve saat okuma becerisi alınarak 2. sınıfa aktarılmış. Burada aklıma hemen ilk gelen okuma yazmayı yeni yeni sökmeye, öğrenmeye hevesli mini mini birlerin acaba bu hevesleri kursaklarında mı bırakılmış olmuş?

 

Hatırlayın, kendi çocukluğunuzdan… Okula öğrenmeye çalışırken hevesle, önünüze ne gelirse hemen atlayıp okumaya çalışmanızı. Bu heves çok kıymetlidir. Gelecekteki akademik özgüveni ve başarıyı son derece etkileyen bir özelliktedir. Pekiyi, biz bu yeni matematik müfredatından takvim ve saat okuma becerisini ikinci sınıfa aktarırsak öğrenilirken zaten zorlanılan bu bilgilerin temeli için harika bir adım mı atmış oluruz, yoksa “Ama sen şimdi takvim veya saati öğrenmeyeceksin, onu önümüzdeki sene öğreneceksiniz” diyerek minicik çocukların zihninde hem bir kısıtlanılmışlık oluşturup hem de özgüvenlerini zedelemiş olmayacak mıyız? Bu konunun özellikle 25 yılın üzerinde görev yapmış ve halen aktif görev yapan sınıf öğretmenleriyle birlikte tekrar müzakere edilmesinde fayda görüyorum. Halen aktif görev yapan bu öğretmenlerimiz yeni neslin ihtiyaçlarını da geçmiş deneyimlerini de burada en doğru şekilde harmanlayacaktır. Burada salt akademik bilgi maalesef işlemez. Tecrübeye kulak vermek şart. Geriye dönüşü zor zararlar vermek, düzenleme yapacağız derken geleceğimize yapılabilecek en büyük kötülük olur.

 

“Biz yaptık, oldu” bir istişare geleneği değildir. Eğitim işi söz konusu olduğunda farklı kanaatleri masaya yatırıp en makul olanı tercih etmek hayati önem arz etmektedir. 

 

ORTAOKUL MATEMATİK MÜFREDATI

 

E ben size ne diyeyim? En büyük serzenişim bu kademede olacak. Sussam gönlüm razı değil, konuşunca yine “kibirli” ilan edileceğim. Varsın, olsun.

 

Ah be!

 

Bir çuval incir ancak bu kadar berbat edilebilirdi. 

 

A benim canım, iki gözüm, öğretmen arkadaşlarım, size hiç söz hakkı verilmemiş bu tasarım yapılırken sanırım. Sizden birilerinin bu matematik yüzyılında bu kıyıma imza attığını düşünmek bile istemiyorum.

 

Bu ne rezalet?

 

“Hoca Hanım ağır konuşuyorsun” diyebilirsiniz. Sorun değil. Çok daha ağır konuşmak lazım ki bu yanlıştan bir an önce ilk kaçış rampasından büyük bir facia öncesi kurtulalım…

 

Niye vâveylâ koparıyorum size hemen söyleyeyim: Ortaokul öğrencileri somut düşünce döneminde mi, soyut mu? Konuyu bilenler buradan sonra zaten başka soruya ne hacet, diye düşünebilir. Ben herkesin anlayabileceği şekilde söylemeye çalışacağım.

 

Ortaokul öğrencileri, fiziksel ve duyuşsal gelişim bakımından çoğunlukla somut dönemdedir. 8. sınıfın ikinci yarısından itibaren çoğunluğa göre düşük oranda soyut düşünebilme kendini göstermeye başlar. Henüz soyut düşünme, yani somut nesneler olmaksızın zihinde canlandırarak veya sembollerle düşünme gerçekleşemez.

 

Pekiyi bu yeni müfredattaki en temel hata ne? Soyut düşünmenin temeli olan matematikteki tümdengelim ilkesine göre hazırlanmış olması. Yani bütünden parçalara ulaştırıyor olması. Eski müfredat tümevarım ilkesi ile kuruluydu. Parçadan bütüne, somuttan soyuta vardırma şeklinde ve ortaokul yaş grubunun gelişimi ile uyumluydu.

 

Ayrıca bir diğer sorunu da bütünden parçaya giderken eksik puzzle parçası gibi noksanlıklarının olması. 

 

Size bu müfredatı yazdırırlarken üçgen diye bir geometrik şekil var ya, ya onu unuttunuz ya da zavallı şekle bir gareziniz vardı… Çünkü müfredatta üçgen konusunu öğretmeden diğer geometrik şekillerin verilmiş olması, öğrencilerin gelişimleri bakımından büyük hata. Tüm geometrik ispat sistemini temelinden sarsmak manasına gelir bu… 

 

Üçgeni, henüz bilmedikleri çemberle anlattığı için de ekstra alkış istiyorum. Çember konusu da aslen yedinci sınıfta bu arada.

 

Sadeleşme yapılmalı. Evet. Ama tutup tüm yükü de mini mini beşinci sınıflara yükleyin dememiştir kimse, zannetmiyorum. 

 

Altıncı, yedinci ve hatta sekizinci sınıftan konuları beşinci sınıfa aktarmaktaki mantık ne olabilir, epey düşündüm, bulamadım. Bu konuda bizi aydınlatırsanız çok seviniriz. Zira, böyle yaparak beşinci sınıftaki çocuklara nefes aldırmayarak bu çocukları matematikten soğutmuş olmayacak mıyız?

 

Beşinci sınıfta çarpmayı ve özelliklerini göstermeden doğal sayıyı çarpanlarına ayırmayı vermiş olması da bir diğer kırık notu hak ediyor bence… Ayrıca, doğal sayıların çarpanlarına ayrılması konusu, 6. sınıftayken daha doğru bir yerdeydi. 5. sınıf bunun için çok erken… Asal sayı kavramı için de… Cebirsel ifadeler için ise külliyen yanlış zamanlama… Buradan büyük zorluklar çıkar.

 

Uzunluk ölçüsü becerisini kazandırmadan çevre uzunluğu ölçtürdüğü için de bir başka altın madalyaya aday… Hemen devamında da alan veriliyor, üslü sayı kavramı verilmemişken. Uzunluk ölçme de altıncı sınıfta…

 

Tasarımı yapanların aklı çok karışık… Sizinki karışık olabilir de, bu minik çocukların ne günahı var buna maruz kalacaklar? Hey Allah’ım, ya Rabbim…

 

Veri analizinde de daire grafiği geliyoooooorrr…

 

Beşler çoktan nalları dikti, ben size söyleyeyim.

 

Altılarda olasılığı verip rasyonel sayıları da yedinci sınıfta vermek pek sağlıklı görünmüyor doğrusu. Bu şekilde, konular arasında anlamlı bir bütünlük sağlanamaz.

 

Köklü sayılarla işlemler sekizinci sınıfların en kolay adapte olduğu ve görece başarılı oldukları bir konuydu. Pek çok sekizinci sınıf öğrencime matematik özgüvenini bu konuyla kazandırmışımdır. Çünkü birkaç teknikle uygulamaya dönüktür. Ama bu keyfi de ellerinden almışsınız, sağolun…

 

Matematik ortaokul müfredatından pek çok konunun yerlerinin değiştirilmesi, müfredatın sacayağı yapısını kesinlikle bozmuş. 

 

Örnek vermem gerekirse: Koordinat sistemi konusu sekizinci sınıfa aktarılarak yedinci sınıftaki denklem kurma ve çözme konusunun somutlaştırılmasına engel olmuş. Ayrıca soyut düşünme dönemine uygun olan fonksiyon kavramının çoğunluğu somut düşünme dönemindeki sekizinci sınıfa aktarılmasını da hiç doğru bulmuyorum.

 

Fonksiyon konusunun yeri kesinlikle lise müfredatıdır.

 

Cebir ve Sayılar Teorisi anabilim dalının en temel konusu olan fonksiyon konusu, soyut matematik içerisinde yer almaktadır. Bu konuyu henüz soyut becerileri oturtamamış öğrencilere vermeye çalışmak ise kelimenin tam anlamıyla öğrenciye eziyet olacaktır. Oysaki olması gerektiği zaman yani dokuzuncu sınıfta verilmesi bir o kadar öğrencilerin zihnini açıp gelişimini desteklemekteydi.

 

ORTAÖĞRETİM (LİSE) MATEMATİK YENİ MÜFREDATI

 

Herkes çok tartıştı. Malum integral konusu. “Kanada’da yok” açıklaması geldi. 

 

İyi de biz bu filmi 1999 yılında yaşamıştık. 25 yıl sonra niye yine aynı noktaya gelip 28 Şubat’ın gölgesinin en karanlık noktalarından birine düştük şimdi? 

 

Tecrübe etmedik mi, türev ve integral görmemiş olan lise öğrencilerinin üniversitede birinci sınıftaki genel matematik ortak dersinde yaşadıkları zorlukları? Tüm mimarlık ve mühendislik fakültesi hocalarının haklı isyanını ne çabuk unuttuk?

 

Üniversite müfredatı tümden değişmiyorsa, orada türev ve integral bildikleri farz edilerek hazırlanmış müfredatta nasıl başarılı olacaklar? Aklınız alıyor mu?

 

Diferansiyel denklemler konusu tüm mühendisliklerin dönüm noktası. Bilin bakalım bu konunun temelinde ne vaaaaarrr? 

 

Bizim diğer ülkelerden neyimiz eksik de daha üniversiteye adımını ilk defa atacak gençlere bu eziyeti yapacağız?

 

Matematik hazırlık sınıfı mı koyacağız yani? SübhanAllah…

 

MATEMATİK MÜFREDATI NASIL OLMALI?

 

Evet, bıktırıcı olmamalı.

 

Evet, başarma hissini yaşatmalı.

 

Evet, dünyadaki değişimlere ayak uydurmalı.

 

Ama bunu yaparken millî, manevi ve toplumsal yapımıza aykırı da olmamalı. Bilimselliği yok etmemeli.

 

Yeni matematik müfredatının özünde, matematiksel düşünce sisteminin oluşumunu karmaşıklaştırmış olması yönüyle matematik bilimine aykırı buldum. Ne ispatı ispat diye gösterebilmiş ne sistematik sınıflandırmayı kurgulayabilmiş…

 

Bambaşka, tuhaf, özellikle bozulmuş gibi…

 

Kimse kusura bakmasın.

 

Alan uzmanı olarak bilimsel bakış açımı aktardım. 

 

Toplumsal konuları kaleme alırken matematik bilgime laf edenler de sıkılıp bu yazımı okumaya tahammül edememiştir. 

 

Benim seslenişim yetkililere:

 

Acilen yeni müfredatta düzeltilmesi gereken çok nokta var. Kaybedecek en az bir neslimiz daha yok!

 

Dr. Meryem ÇILDIR

 

reklam

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam