reklam
reklam

DOKUNMAYIN YAVRUMUN TABUTUNA!

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 21 Şubat 2020, Cuma - 10:34   Okunma Sayısı: 65149

Hiçbir evlilik ayrılık İle sonuçlansın niyetiyle kurulmaz. Kadın ve erkek bazen görücü usulü, çoğunlukla da artık karşılıklı görüşüp anlaşıp evlilik kararı alıyor günümüzde.
Öyle güçlü aşk ve sevgiyle yaklaşıyor ki çiftler birbirine onlara baktığınız zaman gözünüzden esirgiyorsunuz. Aşkları ilelebet sürecek gibi geliyor insana. El ele, göz göze dolaşıyor çiftler, bir o kadar da nazikler birbirine karşı. Yemek yediğiniz, kahve içtiğiniz mekanlarda bu aşık çiftler insana sevginin yaşadığı hissini veriyor ve onların sevgisi bulundukları mekânları ısıtıyor.

Söz, nişan, düğün, ailelerin birbirine kaynaşması, eşya alma, ev kurma telaşı içinde geçen zaman sonunda iki kişi aynı evin içinde birlikte yaşamaya başlayınca ne oluyor da o sokaklara, mekanlara sığmayan aşk bacadan uçup gidiyor?
Sevdiğini görmek için fırsat arayan, telefonda saatlerce konuşan sevgi pıtırcığı sözlerle anlaşan, o çiftler nasıl kanlı, bıçaklı düşman oluyor? Birbirini görmeye tahammül edemiyor.

Evlilik aşkı sevgiyi öldürüyor diyenler var. Aslında evlilik aşkı ve sevgiyi sağlamlaştırmalı keza artık iki ayrı birey olarak bir olma kararı İle yola çıkıp aile, can oluyorlar.
Birde yavrular dünyaya gelirse o yuva yıkılmaz kale olmalı. Peki ne oluyorda bu yuva küçük bir esintide baraka gibi yıkılıyor?

Sevgili, nişan ve evlilik sonrası kadın ve erkek değişiyor olmalı. Her evrede farklı kişiliğe bürünüyor veya bu süreçlerde gerçek yüzünü göstermiyor olabilir. Birde nikahtan sonra kadın adamın sahip olduğu mal hanesine dahil olunca değerini yitiriyor olmalı.
Değişiyor o kibar erkekler evlilikte hemde o kadar çok değişiyor ki evdeki kadının kadın olduğunu unutup, sokakta gördüğü her kadın için hayaller kurmaya başlıyor.

Evlilik yavaş, yavaş çatırdamaya başlıyor ve zamanla iki tarafta birbirini görmeye tahammül edemiyor. Sevginin yerini nefret almaya başlıyor. O birbirini görmek için fedakarlık yapan çiftler birbirine kurşun atacak konuma geliyor.

Boşanmaya karar veren kadının koca evinden sağ Salim çıkabilmesi zor. Bazen şiddetli bir dayak, birkaç kırık İle baba evine dönüyor o nazlı gelin. Koca evinde yaşadığı huzursuzluk sebebiyle sinirleri yıpranmış, alıngan ve çaresiz bir kadına dönüşüyor. Baba evinde ise bazen ona kucak açılmıyor ve tekrar geri dönmek zorunda kalıyor.  Bazen anne ve babası kızlarına kıyamıyor ve torunları İle birlikte kabul ediyorlar kızlarını.

Evinde yalnız kalan bazı erkekler ise kendisini alkole veriyor. Kendi anasının evine gitse gururuna yediremiyor, kendi evinde kalsa o boş evin duvarları üzerine, üzerine geliyor. Eşinin geri gelmeyeceğine emin olan erkek bunu kendisine yediremiyor ve mücadele başlıyor. Önce beynine hücum eden deli düşüncelere karşı çıkıyor fakat zamanla kendi kafasında ne kuruyor ise onun gerçek olduğunu düşünmeye başlıyor. Erkeklerin büyük çoğunluğu kadının kendisinden boşanma talebini kabul edemiyor ve o noktada bir kırılma yaşıyor. Kendisinden giden kadının mezara gitmesi gerektiği konusunda bir saplantı oluşuyor. Belkide evliliği başarı ve başarısızlık olarak değerlendiriyor. Kadının kendisinden sonra hayatına gireceğini düşündüğü bir başka erkek onun kabusu oluyor.

Kadının ailesi güçlü ise kadını kocasından ve kadına yapılabilecek olası kötülüklerden koruyor. Bu koruma bazen fiziksel şiddeti, aşağılamayı vs. önlüyor. Bazen ise aile ne kadar güçlü olursa olsun öldürme kastı İle gelen kocaya mani olamadığı gibi kendileri de hayatlarını kaybediyor.

Bir görüntü vardı haberlerde ; küçük bir  bebek tabutunu kucaklayan genç bir anne, tabuta diğerlerinin dokunmasına mani oluyordu. İki tane minik çocuk anne ve babalarının boşanma aşamasında babaları tarafından katledilmişti.  Anne elinde emzik İle tabutu kucaklamış ağlıyordu. Kırgındı ve üzgündü anne bebeklerini kaybetmişti sebep olan kişi de o bebeklerin babasıydı. " Bizi korumadınız, dokunmayın bebeğimin tabutuna!"  diyerek  ailesine ve herkese isyan ediyordu.

Hangi aile ve hangi devlet bir yavruyu öz babasından koruyabilir?  Babasının o evlatları görme talebine kim hangi kurum karşı gelebilir? Nereden bileceksin babasının onu öldüreceğini?

Burada en önemli nokta şu: lütfen kızlarınız baba evinden gelinlikle koca evine giderken bir gün bir şekilde o evliliğin bitebileceğini düşünün ve kabul edin. "Bu evden gelinlikle çıktın, kocanın evinden de kefenle çık!" Demeyin. Bu şartlandırmayı yapmayın. Aslında burada masum bir talep var. Evlilik ölünceye kadar sürsün deniliyor, o ölüm Hak vaki oluncaya kadar demek, kocan seni öldürebilir, sen onun malısın demek değil.

Erkek evlat yetiştiren anneler : oğlunuza boşanmanın dünyanın sonu olmadığını, eşine beden olarak değil kalben sahip olması gerektiğini, gün gelip evlilik biterse adam gibi ayrılmayı bilmesini öğretin. Çocuklarına ömür boyu sahip olması gerektiğini de söyleyin. Babalar çocuklarını ölünceye kadar sevsin,  seviyordum öldürdüm demesin. Hiçbir sevgi insanın öldürmez, seven insan sevdiğine kıyamaz.

Son zamanlarda kadın ve çocuk cinayetleri arttı. Boşanma aşamasında veya daha sonra kadını, çocukları ve kadının ailesini öldüren erkeklerde artış var.

Bu cinayetlere engel olacak en büyük etken eğitim ve hayata bakış açısının değişmesi olmalı. Evlilikler bitebilir, önemli olan çok yara almadan medeni şekilde anlaşarak boşanabilmek. Evlilikten dünyaya gelen çocuklara iki tarafında sahip çıkması gerekiyor, çünkü eşler boşanıyor,  çocuklar boşanmıyor. Erkekler boşanınca ya kadına çocuğunu göstermek istemiyor veya çocuğa sahip çıkmıyor. Aynı durum kadın içinde geçerli.

Bu durumlara engel olunmazsa daha çok kadın koca cinayetine kurban olur, çocuklar babaları tarafından öldürülür. Kontrolsüz silah sahibi olmaya, kadına, çocuğa ve insanlığa işkence ve ölüme hayır diyorum. Eğer hepimiz bu konuda hemfikir olmazsak daha çok Haberlerde film izler gibi bu cinayet haberlerini izleriz.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam