reklam
reklam

BORÇ BATAĞINDA KADIN

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 17 Ekim 2019, Perşembe - 11:37   Okunma Sayısı: 58117

Genç kadın soğuk ve rüzgarlı sahilde yürürken boğazdan geçen gemileri de yan gözle izliyordu. Sisli ve soğuk hava iliklerine kadar işlemişti. Az önce baba evinin  satış sözleşmesini imzalamıştı. O evde tüm anıları ve çocukluğu vardı. Döndü geriye doğru baktı. Yokuşun başında tüm azametiyle o beyaz Köşk duruyordu. Biranda o Köşk ona o kadar yabancı ve uzak geldi ki. Çocukluğunda babasının evi terk ettiğini gün üşüdüğü gibi üşüdü. Elleri buz gibi olmuş, yüreğinde buzdan dağlar oluşmuştu. Kendisini yalnız ve kimsesiz hissetti. Milyonlarca insanın yaşadığı bu kentte biranda evsiz, kimsesiz ve çaresiz kalmıştı.

Bankaya borçlarını ödedikten sonra elinde kalan miktar ile bir yıl kadar kirada oturup, hayatını idame ettirebilirdi. Ya sonra?  Ondan sonrası büyük bir boşluktu. İlerleyen yaşına rağmen bir yerde çalışmayı düşünse bile ne yapacağını bilemiyordu. Yıllarca kimsenin yanında çalışmamıştı. Şirketini ise kocasının vefatından sonra müdüre emanet etmişti. Şirketin içi boşaltılırken o dünyanın farklı yerlerinde gezilerdeydi. Müdürün şirkette kurduğu ekip ile iflas ettirilmişti. Bunu öğrendiğinde ise şaşkınlık yaşadı. Kocasından kalan şirket ve babasından kalan tüm gayrimenkuller biranda yok olup elinden akıp gitmişti. 

O malların kazanımında bir kuruş bile katkısının, emeğinin olmadığını düşündü. Oysa babası ve kocası ne büyük emekler vermişlerdi. Onların vefatının ardından hiç bir şeye sahip çıkamamıştı.  Kendi yaşamını düşündü. Hazan rüzgarında rastgele uçan kuru yapraklar gibi uçuyordu. Telefonunu çevirdi ve en yakın sandığı arkadaşını aradı.
Eşi özel bir bankada hatırı sayılır bir hissedardı. Belki ona yol gösterebilirdi. Telefon uzun süre çaldı ve arkadaşı soğuk bir ses tonuyla telefonu açtı. Sanki karşısında canım, cicim diyen arkadaşı değil de tanımadığı birisi vardı. Hatır bile sormadı. Kendisini rahatsız ettiğini ses tonu ile hissettiriyordu. Yüreği buz gibi oldu ve kapattı. 
Alınganlık ettiğini düşündü ve iki arkadaşını daha aradı. Onlarda aynı hissi verince cep telefonunu hızla yere çarptı ve ayağının altında ezdi. Hırsını alamadı tekme attı ve Boğaz'ın serin sularına fırlattı.  Kıyafetlerinden yoksul olduğu belli olan bir kadın ona kınayan gözlerle baktı. Az önce arabasını park ederkende görmüş, şimdi de telefonunun kırdığını görmüştü. Onun şımarıklık yaptığını düşündüğü kesindi.

Akşama kadar serin sahilde yürüdü, hiç adeti olmadığı halde seyyar çaycıdan çay içti, simit yedi. Hava kararmaya başladığında ise ayaklarının soğuktan hissizleştiğini fark etti.  Arabasına bindi ve hızla sahilde araba kullanmaya başladı. Bile isteye virajı dönmedi ve arabayı Boğaz'ın sularına sürdü. 

Boğaz'da doğmuş ve Boğaz'ın serin sularında yaşamını sonlandırmıştı. İki gün sonra gazetelerin ikinci sayfasında küçük bir sütunda haber yapmışlardı. İflas eden bir şirketin tek sahibiydi. Cenazesine müdürü o hırsız müdürü ve ekibi bile geldi. Birkaç dostu gelir sanmıştı oysa herkes oradaydı ve sanki kokteyle gelmiş gibi herkes birbirine gözüküyor ve selamlaşıyordu. İki kelime sahte üzüntüden sonra başka konulardan konuşmaya başladılar.
Yukarıdan onlara baktığında kendisini de onların arasında gördü. O da bu gibi birçok cenazeye katılmış ve benzer duygular yaşamıştı. Birisi vardı orada en içten ağlayan onun görmek istedi, yaklaştı ve yüzüne baktı. Şaşırdı bu o idi ve kendisine ağlıyordu.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam