reklam
reklam

SAĞLIKLI YAŞAM

Eklenme Tarihi: 25 Ağustos 2017, Cuma - 12:00   Okunma Sayısı: 164242

İSTANBUL 
Ayşegül Nevin Kaplan: Gizem hanım Diyetisyenlik nedir ve neden Diyetisyene gitmeliyiz?
Gizem Aydın:  Neden diyetisyene gelmeliyiz. Öncelikle beslenme ve diyelitik olarak adlandırdığımız bu bilim bizim üniversitelerimizde yaygın değildi, yeni yeni ortaya çıkmaya başladı. Bu süreç içerisinde de Diyetisyen Unvanını alıyoruz.
Neden diyetisyene gelmeliyiz ya da neden konuşmalıyızı  sormak istersek öncelikle insan sağlığını temel  alarak ders alıyoruz. Ve  insan sağlığını düşünürken de belirli bir rahatsızlığınız olabilir. Zayıflamak zaten herkesin aklındadır. Diyetisyen deyince ilk akla gelen zayıflamadır. Aslında bunun dışında sağlıklı beslenme ve kişiye göre beslenmeyi baz alarak bir program oluştururuz. Sabit bir programımız yok. 
Bir kişi neden gelmeli, herhangi bir rahatsızlığı olabilir, Diyabeti olabilir, böbrek rahatsızlığı olabilir, kardiyobasküler rahatsızlıkları olabilir.. Bu gibi rahatsızlıkları olduğunda beslenme büyük bir önem kazanıyor. O yüzden bize gelip önemli püf noktalarını öğrenerek tavsiyelerimize yemesi ve yememesi gereken kuralları öğrenerek hayatına devam etmesi gerekiyor.  Bu süre içerisinde biz onun yaşam koçu ve beslenme danışmanı oluyoruz. Bu yüzden bize gelmeli.
Ayşegül Nevin Kaplan: Peki bazı kişiler diyet yapmak istiyorlar fakat ben ne kadar diyetisyene gittiysem sonradan kilo alıyorum diyorlar, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?
Gizem Aydın:  Şöyle aslında beslenme o kadar ince detaylıdır ki; pişirme teknikleri, yediğimiz yiyeceklerin içerisindeki ana maddeler çok önemli, mesela çok sık duyduğum konulardan biri de salatalık yiyorum salata yerken bile kilo alıyorum.. Aslında salata çok basitmiş gibi gözüküyor ama dışarıda yediğimiz salataların içinde dip soslar olabiliyor. Bu soslarda ekstra 300 - 500 kalori arttırarak besin alımında ki kaloriyi de arttırmış oluyoruz . Farkında değiliz aslında salata normal basit bir salatadan çıkmış oluyor. Ya da ne oluyor, etli salata tercih ediyorsunuz , mesela kızartma yapılıyor yağ içeriği yüksek oluyor. Bu sefer yağ içeriği yükseldiğinde yine kalorisi yükselmiş oluyor. Ama biz farkında olmadan salata yiyoruz, salata nedir ki deyip tekrardan besin öğünümüzdeki kaloriyi yükseltmiş oluyoruz.
Bunun dışında bizim çok sık yaptığımız birşey  aslında . Su içsem yarıyor lafı vardır. Çok doğru aslında Bazal metabolizma hızımız vardır. Bu bazal metabolizma hızıyla oynayabiliriz, nasıl oynarız. Yaptığımız fiziksel hareketlerle , yediğimizi yiyeceklerle ve kullandığımız ilaçlarla birlikte ya da stres faktörüyle birlikte, yaşadığımız rahatsızlık hastalık durumlarında biz bazal metabolizma hızımızla oynuyoruz. Bu hız da bizim vücudumuzda adapte olabilmesi için yukarıda çıkabilir aşağıda inebiliyor...
Bizim normal seviyede hızımız var. Mesela bir kişi düşük kalorili bir diyeti uzun süre uyguladığında bazal metabolizma hızı kendisini aşağıya doğru çekip vücudu ona göre adapte etmeye çalışıyor. Ve siz artık sıkılıyorsunuz bu düşük kalorili diyetten. Tekrar eski beslenmenize geçtiğinizde bazal metabolizma hızınız aynı seviyede kaldığı için yediğiniz o fazla yiyecekleri sindiremediğinizden dolayı vücudunuza kilo olarak geri dönüyor. Yani bu bazal metabolizma hızıyla oynamaktan da kaynaklanıyor olabilir. Yediğiniz yiyeceklerin içeriğini çok önemsememeniz den kaynaklanıyor olabilir. Ya da sağlıklı diye adlandırdığımız besinlerin ara öğünlere koyuyorsunuz ama porsiyonlarınızı ayarlayamıyor olabilirsiniz farında olmadan bu olabilir faktörümüzün bir diğeri ise bu. Paketlenmiş ürünleri küçümsüyor olabiliriz aslında gerçekten küçümsüyoruz, içeriğine baktığınızda kalorisi 500 - 600 kaloriyken yediğimiz paket küçüktür bunlara dikkat edebiliriz. Etiket okuma alışkanlığı olmamış olabilir, bu yüzden de aslında hem yemiyor ama kilo alıyoruz. Burada şöyle bir şey var. Kalsiyum eksikliği, magnezyum eksikliği, yani kan tahlillerindeki bazı bulgulardaki eksikliklerden dolayı kilo veremiyor, kilo alıyor olabiliriz bunlara dikkat etmemiz gerekiyor.
Ayşegül Nevin Kaplan: Peki birşey söyleyeceğim şimdi normalde kendi başımıza diyet yapabiliyoruz ve kilo verebiliyoruz ve şöyle birşey daha var. Diyetisyene gittiğimiz zaman beş öğün yemek veriyor. Fakat ben iki öğün yemekle zayıflayabiliyorsam beş öğün yemeği neden yemeliyim?
Gizem Aydın:  Şimdi şöyle çok sık rastladığım sorulardan birisi bizim amacımız az az, sık sık beslenme programı oluşturmak. Siz o iki öğün beslenirken vücudunuzu aç bırakıyorsunuz, o uzun süre aç bırakımında tamam, bir vücut kendisini 4 saat aç bırakmalıdır. Neden bu aç bıraktığımızda insülin dediğimiz bir hormon var, bur hormonu devreye sokmak istemiyoruz. Onu dengeye sokup dalgalanmaları önleyip kan şekerinin normal seviye ye gelmesidir amacımız. Fakat siz uzun süre aç bıraktığınızda da insülin seviyenizde dalgalanmalar oluşmaya başlıyor ve kortizon hormonu dediğimiz stres faktörü ortaya geliyor. Bu stres faktörü arttığı zaman vücudunuzda yağlanmayı arttırmayı müsait bir yapıda oluyorsunuz. O yüzden biz az az sık sık beslenmeyle bu kortizon, stres hormonunu aslında önlemiş oluyoruz. Gerçek kilo verebiliyor olabilirsiniz. Ama bizim ölçü ve tartılarımız var. Yağ, kas ve suyunuzu ölçüyor. Aslında baktığımızda doğru kilo veriyor olabilirsiniz ama daha çok kastan veriyor olabilirsiniz. Bizim amacımız burada yağdan verip kası korumak. Kastan vermesini engellemek çünkü kastan verdiğinizde bazal metabolizma hızınız yavaşlamaya başlayacak. Bu hız yavaşlamaya başladığında ilerideki hayatınızda kilo vermek zor olacak ve aksine siz iki katı kadar kilo alacaksınız. Birde birşey var biz neden böyle beş öğün öneriyoruz, bazı insanlar var ki sabah besleniyor, akşam besleniyor aralarda aperatif  bir şeyler yiyor ama yememesi gereken aperatifler bu yüzden sorun oluşturuyor. Birde işte biz ne yapıyoruz, sabah, öğlen, akşamın dengesini oluşturduktan sonra bunlara hafif bir beslenme yapıyoruz, mideye çok yüklenmekte iyi değil çünkü; hem mide bulantısına yol açar hem de mide kapasitesini genişletir. Biz burada daha az besinleri normal bir güne bölerek bir program oluşturuyoruz ve programdaki ara öğünü vermemizdeki hedef akşam mesela biraz daha hareketsiz olduğumuz dönem. Yağ yakımının artık olmadığı bir evredir. Bu evreye gelmeden önceki ara öğünde kişinin iştahını baskılamaya çalışıyoruz. Kişinin kilo kontrolüne yardımcı olmaya çalışıyoruz. Yani hedefimiz aslında budur. Ara öğünleri ana öğündeki yiyeceğin miktarının kontrol altına alıp fazla yemesini önlemek..
Ayşegül Nevin Kaplan: Bir bireyin size geldiğinde zayıflamak istiyorum dediğinde onlardan neler istiyorsunuz ve ilk etapta neler gerekiyor..
Gizem Aydın:  Öncelikle kan tahlillerine bakarım, yan kan tahlillerinde Genel olarak hastalık görüntülerini oluşturacak kan tahlillerine bakarım, kişiye özel beslenme programı oluştururum. Zaten üniversite başlangıcımızda bizim hocamızında ilk söylediği söz, kişini bedensel, zihinsel ruhsal ve mental bulgularını göz önünde bulunduracak özel beslenme programı  oluşturulmasıdır. 
Beslenme bölümü,  öncelikle kan tahlillerine bakıyorum. Kan tahlillerinden sonra aslında onu daha çok dinliyorum. Neleri sevip sevmediğini soruyorum. Çünkü ben kafama göre program yazabilirim ama programa ben uyarım karşımdaki uymaz. Onun sevdiği besinlerin öğüntüsün de  bir beslenme programı oluşturuyorum. Burada tartımız var, yağ, kas, su ölçümlerine bakıyorum bu oranlara göre beslenme programı oluşturuyorum. Onun  dışında beslenme, bir gün içerisinde  neler yiyor onları öğreniyorum. Kaçamakları nelerdir onları öğreniyorum. Daha çok ona yapmaması gereken yani kişiye özel yapmaması gereken programlarla birlikte bir öğün oluşturuyorum. Beslenme önerilerime gelecek olursak aslında bizim herkesin söylediği bir söz olacak.
Hergün yarım saat yürüyüşün bile sağlık açısından büyük önemi olacak hem glikoz yani kan şekeriniz dengeye girecek hem de kan yağlarınızın yakımını sağlayacak hem de yürüyüş Seratonin hormonunu arttırır yani depresyon önleyici bir etkisi vardır. Ruhsal olarak dinlenmiş arınmış olursunuz. Fiziksel aktivite olarak yürüyüş yapılmasını öneriyorum. Onun dışında beslenmede hamur işi , börek, çörek, pasta, paketlenmiş ürünlerden uzak durulmasını tavsiye ederim..
Paketlenmiş ürünlerden kastım şudur. Belirli bir katkı maddesi eklerler koruyucuya.. Bu katkı maddesi aslında ,  biz şimdi gıda kimyası da gördük tamam. İnsan sağlığını etkilemeyecek şekilde eklerler, ama yine de gıda katkı maddelerinin iştah mekanizmasında rol oynayıcı etkisi vardır, iştah açabilirler. O yüzden bu gibi yiyeceklerden uzak durulması gerekiyor. Bazı reçel , pekmez şöyle söyleyeyim Grisemik indeksi yüksek besinlerin tüketimi  de yine yanı şekilde sınırlı sayıda olması gerekiyor. Çünkü Grisemi indeksi kan şekerimizin çabuk yükselmesine ve bir anda düşmesine sebep olur. Bir anda düşmesi noktasında da bizim el, ayak titremesinin oluşmasına sebep olur ve acıkırız biranda saldırmaya başlarız yiyeceklere. Yemek alımımız artmış olur yine o yüzden Grisemik indeksinden düşük besinlerin tercih etmesi gerekir. Karbonhidratı asla ve asla çıkarmaması gerekir. Sıfır karbonhidrat diye bir beslenme programı yoktur. Ekmeklerden korkmamalarını tavsiye ederim. Beyaz ekmek yerine  tam buğday, çavdar veya kepek tercih etmesini öneriyorum. Tam tahıllı ürünler olabilir. Neden ekmekçi bir diyetisyeniz aslında vücudumuzun, doğrusu beynimizin iki harcadığı ve son harcadığı karbonhidrattır. Besin ögelerinde bu karbonhidrat eksikliğinde vücut ne yapıyor, proteinleri kullanmaya başlıyor. Proteinleri kullanmaya başladığında da aslında protein vücuttaki görevlerini yerine getiremiyor. Bu seferde proteinin görevleri eksik kaldığında da vücutta daha başka sağlık sorunları ortaya çıkmaya başlıyor.
Ayşegül Nevin Kaplan: Sizler sağlıklı insanların diyet verip onların daha iyi bir sağlığa kavuşmasını sağlıyorsunuz. Peki hangi hastalıklara sahip bir insan size gelip zayıflayamaz?
Gizem Aydın:  Zorlandığımız insülin direnci olan, Polikistik Over sendromu olan, hipotiroidi olan hastalarda daha çok zorlanıyoruz kilo vermelerinde çünkü; normal bir insan çok değişkenlik göstermekle birlikte haftada 2 ile 3  kilo verebilir. Belki daha fazla kilo verebilir. Kilosu yüksekse kilo verimi fazla olabiliyor ancak hipotroidi, insülin direnci ya da polikistik over sendromu olan hastaların bazal metabolizması düşük olduğundan dolayı kilo vermesi biraz daha yavaşlıyor bunun üzerine biz beslenme programı oluşturuyoruz ama onların ekstra bir çaba sarf edip fiziksel aktivitelerini mutlaka ve mutlaka hayatına indirgemesi lazım. Çünkü iki hafta içerisinde bir kilo  verebilir.

Ayşegül Nevin Kaplan: Yani bütün herkes kilo verebilir..
Gizem Aydın:   Kilo verebilir. Aksine sadece kilo     vermek değil alabilir. Kilo alma diyetlerimiz mevcuttur. Bazı insanlarımız çok zayıftır. Ve şöyle bir şey var,     belirli rahatsızlıklarla kilo vermesi yasak  ya da kilo alması yasak. Kilo koruma programları oluşturuyoruz. Sadece diyetisyenin amacı zayıflama gibi göstermek değil, kilo alma, kilo koruma sağlığı düşünerek yol almaktır göz önünde bulundurarak..
Ayşegül Nevin Kaplan: Diyetisyen dediğimiz zaman hem zayıflatıcı, hem kişinin sağlığını koruması, kişiye özel sağlıklı beslenme programını oluşturmasıdır.

Editör: FATMA DURU-AYŞEGÜL NEVİN KAPLAN

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam