reklam
reklam

Kadim tarihin sanatsal izleri

Eklenme Tarihi: 30 Kasım 2022, Çarşamba - 11:48   Okunma Sayısı: 58849
Kağıt, beton, plastik, metal, deri, kemik, cam, demir, ahşap gibi çeşitli materyallerin işlenmesiyle yapılan minyatür eserler, Osmanlı döneminde nakış veya tasvir olarak anılan bir sanattı.

Minyatür, yaygın olarak, el yazması kitaplardaki metni görselleştiren, metinde yer alan bilgileri daha açık hale getiren kitap resimleri minyatür olarak bilinir. İşlenen temanın barındırdığı olayları görselleştirmek için olayı resme figürler halinde aktarmak ve figürler birbirini kapamayacak şekilde yerleştirme esastır.  Türklerde minyatürün Orta Asya'da Uygurlar döneminde (745-840) ortaya çıktığı düşünülmektedir. Sekizinci yüzyılın ortalarında Turfan bölgesinde Uygur Türklerinin meydana getirdikleri minyatürler daha sonra Türk minyatür sanatının kaynakları olmuştur. Minyatür çok ince işlenmiş, küçük boyutlu, kendine has boyama tekniği ve anlatım dili olan geleneksel bir resim sanatıdır. El yazması eserlerde konuya açıklık getirmek amacıyla metni desteklemek için uygulanır. Bu sanatı yapan kişilere nakkaş denir.Günümüzde minyatür yapımında kullanılan başlıca boyama teknikleri: Akıtma, tarama, noktalama, sulandırma, serbest fırça, boyaların ıslak iken birbirleri içerisinde dağılması özelliğinden faydalanılarak yapılan boyama, altın ile Boyama ve Kontürlemedir. Minyatür; öykü, olay ya da bilgilerin resim diliyle tasvir edilmesi sanatıdır. Osmanlı döneminde “nakış” veya “tasvir” olarak anılan bu sanatı icra edenlere nakkaş, müsavvir, minyatür sanatçısı, tasvir sanatçısı veya şebihnüvis denilmektedir. Avrupa tarzında bir perspektifin olmaması, ışık ve gölgenin ihmal edilmesi minyatürü üç boyutlu bir resim olmaktan çıkararak iki boyutlu sathi bir resme dönüştürür. Üç boyuttan uzak bu iki boyutlu resim anlayışı, minyatürü gerçek olan ile gerçek olmayan arasındaki bir zemine oturtur.

Minyatür eserler sanatseverlerle buluştu

Küratörlüğünü Gülşah Pestil ve Meyçem Ezengin’in yaptığı ve 19 sanatçının eserlerinin yer aldığı ‘’Döngü Minyatür Sergisi’’ Üsküdar Nevmekan Sahil Galeri’de sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Sergide sanatçıların olan kağıt, beton, plastik, metal, deri, kemik, cam, demir, ahşap gibi çeşitli materyallere işlediği 67 minyatür eseri sergileniyor. Minyatür her ne kadar görsel bir sanat gibi gözükse de aslında bir anlatı sanatı olarak da kabul edilebilir. Bu nedenle minyatür eserler bizleri tarihte bir yolculuğa çıkartıyor. Minyatür eserlerin ne anlatmak istediğini iyi anladığımızda, tarihin kadim sırlarını da çözmüş olacağız. Bir tarihi olayı, bir tarihi anı ya da tarihi yolculuğu minyatürlerde görebilmek mümkün. Üsküdar'daki minyatür sergisinde  geri dönüşüm malzemelerinin kullanılması, minyatürde kullanılan malzemelerin ve metaryellerin aslında ne kadar geniş bir kapsamda ele alınabileceğiniz gösteriyor. Minyatür sanatı Türklerin köklü sanatlarımızdan birisi. Geleneksel sanat aslında arka planda kalmaya başlamışken, son aylarda yeniden revaçta olmaya başladı. Gelenekselin modern sanatla buluşması ve tekrardan insanların önüne sergiyle çıkması bu kadar ilgi görmesi gerçekten mutluluk verici.

Çağdaş Sanatın farklı bir biçimi

Yaklaşık iki yıldır sergiye hazırlandıklarını söyleyen, Döngü Minyatür Sergisi küratörü Gülşah Pestil, “Döngü sergisinin fikri iki yıl önde pandemide insanların evlerine kapandığı ve yoğun şekilde atık ürettiği bir zamanda ortaya çıktı. Bu değersiz görülen ürünlerin bir şekilde sanata dâhil edilerek farklı anlamlar kazanmasını amaçladık ve 19 sanatçı ile bu sergi fikri üzerine çalışmaya başladık. Her bir sanatçı kendine yakın bulduğu bir atık malzemeyi aldı ve bunu kendi sanatsal anlatım diliyle ifade etmeye çalıştı. Ve bu şekilde 19 sanatçının 67 eserinden oluşan döngü sergisi ortaya çıkmış oldu. Bu serginin özelliklerinden bir diğeri bu sanatçıların her birinin minyatür sanatı alanında çalışıyor olmaları. Bu serginin misyonlarından biri de minyatür sanatının sadece küçük boyutlu kitap eserleri olmadığını, aynı zamanda çağdaş sanatın farklı bir ifade biçimi olduğunu da ortaya koymak. Biz bunu bu şekilde geleneksel malzemenin dışına çıkarak göstermek istedik “ diye konuştu.

Minyatür sanatı uluslararası boyut kazanmalı

Minyatür sanatının ulusaldan uluslararasına taşımak gerektiğini vurgulayan ünlü minyatür sanatçısı Taner Alakuş ise,  “Sergi Çok uzun sürede hazırlandı, çok emek verdi arkadaşlarımız. Pırıl pırıl özgün ve özgür gençlerle birlikte hareket edebilmek, akılları, kalpleri ve ruhları hiç bir etki altında kalmadan kendi iç yolculuklarını sanata dönüştüren gençlerimizle olabilmek çok önemli. Geleneksel sanatlarımız için tam da olması gereken bu. Benim buradaki misyonum kıvılcım olabilmek. Tecrübelerimi onlarla paylaşarak zaman kaybına engel olmak. Sıradan şeylere sıra dışı anlam ve değer yüklemek ve onları böylece sanat haline dönüştürmek. Ben sergide yer alan arkadaşlarımızın hepsinin sınırsız potansiyeli olduğunu biliyorum. Sanat aynı zamanda geleceğe ilham verir. Bu sergi belki de ileride minyatür sanatının nerelere gelebileceğinin emarelerini sizlere veriyordur. Bizler minyatür sanatında evrensel bir dil oluşturmaya çalışıyoruz. Öyle ki ona her bakana bir mesaj verebilsin. Böylece sanatımızın ve sanatçımızın yeri ulusal olmaktan çıkıp uluslararası olabilsin“ şeklinde konuştu.

İki farklı gruba ayrılırdı

Bir sanat eseri olarak yazma eserleri dini konulu olanlar ve dini konulu olmayanlar olarak iki gruba ayrılır. Birinci grupta yani dini konulu kitapların içeriği belli olduğu için bu içeriği gruplandırmak çok fazla olası değildir. İkinci grup yani konusu din olmayan grubu ise içerik olarak tarih, astroloji ve tıp kitapları, divanlar ve diğer edebiyat türleri olarak gruplayabiliriz. Bir yazmanın hazırlanmasında dört ayrı sanatın katkısı vardır. Bunlar, Hat, Tezhip (Süsleme), Ciltçilik ve Minyatür de denilen Tasvir ya da Nakışdır. El yazmasını yazan sanatkarlar Osmanlı sanatında itibar sahibi sanatkarlardır. Bu yazmalarda Nakkaş ve Musavvir ’lerin yaptığı minyatürler çoğunlukla eseri daha çekici ve açıklayıcı bir hale getirmek için yapılmaktaydı. Özetle tek bir el yazması bir kaç sanatçının özenli çalışması sonucu ortaya çıkmaktaydı. El yazmaları hiçbir zaman sürüm için yapılmazdı bu kadar zahmetli bir eşyanın hazırlanması doğaldır ki sipariş üzerine olurdu. Diğer ülkelerde olduğu gibi Osmanlı Sultanları da kendi kütüphaneleri için yapılacak olan yazmaları oluşturacak bu sanatçıları himayelerinde bulundurmaktaydılar. Minyatür sanatı genellikle bu çerçevede gelişmiş olan bir sanat dalıydı. Fakat figüratif resmin Türk toplumunda, minyatür dışında, hiç olmadığını söylemek çok doğru bir bilgi değildir. Yavuz Sultan Selim döneminde Topkapı Sarayı ‘nda yapılan bir köşk insan figürleri ihtiva eden resimlerle süslenmişti.

Türk Minyatür Sanatının Ele Aldığı Başlıca Konular

Osmanlı Minyatür Sanatını konu açısından dört ana konuya ayırmak mümkündür. Olayları Hikaye Eden Minyatürler. Klasik İslam ve Osmanlı Edebiyatının ürünlerini süsleyenler. Sultan veya Vezirlerin hayat ve sefer hikayelerini süsleyenler. Dini konulu eserleri süsleyenler, Peyzajlar; Portreler, .Bilimsel Konulu Minyatürler ( Tıp, Zooloji, Astroloji ) Özellikle İran edebiyatının Firdevsi, Nizami gibi şairlerin ve 16. Yüzyıl başında Ali Şir Nevai Divanı, Fuzuli, Baki ve başka şairlerin eserleri ve divanları birinci grupta genişçe bir yer tutmaktadır. Fakat sanat tarihi ve sosyal tarih açısından en önemli eserler Selimname, Süleymanname, Hünername gibi padişahların yaşamlarından kesitler sunan ya da Osmanlı Hanedanının tarihi anlatan minyatürlerdir. Şehzadelerin sünnet düğünü ve evlilik törenlerini konu alan, Osmanlı toplumunun sosyolojik hayatından kesitler sunan Surnameler ve vezirlerin sefernamelerinin minyatürleri de önem arz etmektedir. Konu bakımından Osmanlı resim sanatının özel bir yanını teşkil eden dini konulu resimlerdir. Bu minyatür kolu Peygamberin tasvirini yapmaktan çekinmeyen bir hoşgörü ortamında gelişmiştir. Tıp, astroloji veya dünyanın sıra dışı olay ve yaratıklarıyla alakalı bilgi veren yazmaları süsleyen minyatürler de bulunmaktadır. Bunlara estetik açıdan çok devrin bilgi düzeyiyle alakalı fikir verdiği için önemle bakılmalıdır. Osmanlı minyatürlerinde daha çok yerleşmelerle ilgili olarak sadece peyzaj ele alan minyatürlerde bulunmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman ’ın Bağdat seferi sırasında ordunun konakladığı yerleri gösteren Matrakçı Nasuh’un Mecmu-ı Menazil bu tip minyatürler için iyi bir örnek olarak gösterilebilir.

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam