reklam
reklam

Tarihin kadim mirası

Eklenme Tarihi: 16 Temmuz 2022, Cumartesi - 21:00   Okunma Sayısı: 88251
Binlerce yıl Anadolu'nun en eski ve en güçlü uygarlıklarına başkentlik yapmış olan ve 7 bin yıllık tarihi ile bir açık hava müzesi olarak betimlenen Çorum, doğal güzellikleri, yaylaları, ovaları, mesire alanları, tabiat parkları ve dünyaca ünlü leblebisiyle tarihin kadim mirası olmaya devam ediyor.

Anadolu’nun her yerinde kültürel mirası ve yapıtlarıyla hala yaşayan zamanın en büyük askeri ve politik gücü olan Hititlere 450 yıl başkentlik yapmış Boğazkale-Hattuşa, Alacahöyük ve Ortaköy-Şapinuva arkeolojik alanları ile Çorum, tarihin bizlere bıraktığı adeta kadim bir miras. Biz de Uçan Raketler Sosyal Sorumluluk Projesini takip etmek için gittiğimiz Çorum'da şehri yakından görme ve gezme imkanı bulduk. Kazılardan çıkan eşiz eserlerin tarihi mekanlarda 7 bin yıllık gelişiminin sergilendiği Çorum, Alacahöyük ve Boğazköy Müzelerinde ziyaretçilerini tarihsel bir yolculuğa çıkartıyor. 94 yıl aradan sonra asli vatanı Boğazköy Müzesi’ne dönen Tarihi “Boğazköy Sfenksi” ile Çorum'daki tarihin başyapıtı. Eğer bir gün sizin de yolunuz Çorum'a düşerse;  İskilip ilçesinin tarihi sokakları ve arastasını gezmeden, Kargı ve İskilip’in çam kokulu yaylalarını görmeden, Masmavi göletlerde kano keyfi yapmadan, Hitit Yolu rotalarını adımlamadan, Kızılırmak Havzası Yürüyüş Yolu’nu keşfetmeden, çeltik tarlalarının izini sürmeden, Osmancık Kunduz ormanlarında safari yapmadan, yöresel yemekleri tatmadan, Çorum leblebisi, pirinci, kargı bezi, yoncalı yolluğu ve Eskialibey dokumaları satın almadan dönmeyin.

Medeniyetlerin buluşma noktası

Anadolu’nun kültür ve sanat geleneğini devam ettiren, birçok uygarlık kalıntısını saklayan açık hava müzesi durumundaki Çorum, İç Anadolu’nun kuzeyi ile Orta Karadeniz bölgesinin iç kısımlarında yer almaktadır. İç kesimde dağların oluşturduğu doğal geçitler Orta Anadolu ile olan bağlantıyı kolaylaştırmıştır. Bu nedenle Çorum bölgesi, Eski Tunç çağından günümüze kadar Orta Anadolu ile kültürel bir bütünleşme içine girmiştir. Çorum bölgesinde en eski yerleşim Kalkolitik Çağ’a aittir. Çorum, Hititlerden sonra Frig, Roma ve Bizans hakimiyetine girmiştir. Beş bin yıl boyunca bir çok uygarlığın merkezi olan ve değişik kültürleri bünyesinde barındıran, bu durumuyla adeta geçmişten geleceğe uzanan bir köprü konumunda ki Çorum, Anadolu’nun 1071’de Malazgirt Savaşıyla Selçuklu hakimiyetine girmesinin ardından Danişment Ahmet Gazi tarafından 1075 yılında Türk hakimiyetine alınmıştır. Bu tarihten sonra Türk hakimiyetinde kalan Çorum, camileri, kaleleri, saat kuleleri, köprü ve sivil mimari örnekleri ile Selçuklu, beylikler ve Osmanlı döneminin izlerini günümüze kadar taşımıştır.

Yaşayan tarih Çorum Müzesi

İlk olarak 1968 yılında hizmet vermeye başlayan müze binası, 2003'de restorasyon çalışmaları tamamlanmasıyla son şeklini aldı. Müze binasında, Arkeoloji ve etnografya teşhir salonları mevcut. Dört kat şeklinde düzenlenen Arkeolojik eser salonunun ilk katında, Alacahöyük, Kuşsaray ve Büyük Güllücek kazılarında bulunmuş olan Kalkolitik Çağ eserleri yer alıyor. Yine bu salonda Eski Tunç Çağına ait Alacahöyük kazı buluntuları ile müzeye satın alma yoluyla kazandırılan aynı döneme ait eserler sergileniyor. Bu katta Eski Tunç Çağı Alacahöyük prens ve prenses mezarlarından “L” Mezarı aslına uygun olarak korunmuş. Müze koleksiyonunda özel bir yere sahip, üzeri çivi yazılı Hitit kralı II. Tuthaliya’ya ait ünik bronz kılıç da yine aynı katta büyük ilgi uyandırıyor. Hitit çivi yazılı tabletler ile başlayan 2. katta, Boğazköy-Hattuşa ve Ortaköy-Şapinuva kazılarında bulunan Çivi Yazılı tabletler ve mühür baskılı eserler yer alıyor. Ortaköy-Şapinuva seramik eserlerinin teşhiri ile başlayan 3. katta, Pazarlı kazısında açığa çıkartılmış olan Frig Dönemi buluntularını aynı döneme ait Boğazköy-Hattuşa ve Alacahöyük buluntuları bulunuyor. Roma dönemi cam eserleri, altın ve gümüş süs eşyaları, heykelcikler, kandiller ile Bizans dönemi eserlerinin sergilendiği 4. kat ile müze teşhiri sona eriyor.

Çorum Saat Kulesi

Çorum'un simgelerinden olan saat kulesi, 1894 yılında Sultan II. Abdülhamit döneminde, padişahın Beşiktaş Muhafızı olan Hasan Paşa'nın destekleriyle yaptırıldı. Kulenin çanı da Hasan Paşa tarafından itina ile seçilerek İstanbul'dan gönderildi. 27,5 metre yüksekliğinde olan saat kulesinin tabanı sekiz köşeli olup, 5,3 metre çapında ve her köşesi 2,1 metre. Asıl kulenin gövdesi 24 köşeli, çapı ise 3,9 metre. Kuleye seksen bir basamaklı döner merdivenle çıkılmakta. Saatin rakamlarının bulunduğu dairenin çapı 1,5 metre, yelkovan uzunluğu 85 cm,akrep uzunluğu 70 cm'dir. Saat Kulesi'nin kapısı üzerinde eski yazı ile hattat Nuri Korman tarafından kaleme alınmış bir kitabe bulunuyor.

Hititler’in başkenti Hattuşa

Çorum’un güneybatısında, Boğazkale İlçesi’nde yer alan Hattuşa, 1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alındı. Hattuşa, Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez oldu. Fransız gezgin Charles Texier tarafından 1834 yılında keşfedilen alanda 1906 yılında başlayan kazılar sonucunda, yerleşimin M.Ö. 2. bin yılında Anadolu ve kuzey Suriye’de hakimiyet kuran Hitit Devleti’nin Başkenti olduğu anlaşıldı. Dünya Mirası olarak tescillenen Hattuşa Antik Kenti, sadece Çorum’un değil ülkemizin en önemli arkeolojik alanlarından biri. Boğazkale İlçesi’ndeki Hattuşa ile Alaca İlçesi’ndeki Alacahöyük kalıntılarını kapsayan 2 bin 634 hektarlık alan, 1988 yılında Milli Park ilan edilerek bölgemizin turizm dinamiği haline getirildi. Eski çağlarda etrafı 6 km’lik surlarla çevrilmiş ören yerinde bulunan çivi yazılı tablet arşivleri de UNESCO’nun Dünya belleği Listesi’nde yer almakta. Söz konusu tabletlerde “Bin Tanrılı şehir” olarak söz edilen Hattuşa’da bugüne kadar saray ve tapınaklar, binlerce tablet, çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiş olan anıtsal Aslanlı Kapı, Kral Kapı ve Yerkapı, kralların ikamet ettiği Büyükkale Saray Kompleksi, Aşağı Şehir’de ülkenin en yüksek tanrıları olan Fırtına Tanrısı Teşup ile Arinna’nın Güneş Tanrıçası’na adanmış olan Büyük Tapınak, Hitit Büyük Kralı II. Şuppiluliuma’nın yaptığı işleri anlatan yazıtın bulunduğu Hiyeroglifli Oda, devasa boyutlarda tahıl ambarları, kısmen silinen Hititlere ait en uzun hiyeroglif yazıyı içeren Nişantepe Yazıtı gibi çok sayıda yapı açığa çıkarıldı. 2007 yılında tamamlanan sur duvarı canlandırması, döneme ait kil yapı tarzıyla türünün nadir örneklerinden biridir.

Çorum'un meşhur Leblebisi

Bölgedeki nohut üretimiyle paralel olarak başlayan leblebicilik, zamanla Çorum'la özdeşleşmiş bir hal aldı. Çorum leblebisinin en büyük özelliği kuşaktan kuşağa aktarılarak bugüne ulasan kavurma işlemlerindeki becerilerden gelmektedir. Leblebi yapmak için öncelikle ateş tuğlası, tava ve karıştırıcıdan oluşan bir kavurma ocağı gerekir. Eleme işleminden geçirilen nohutlar önce ayrılır. İlk kavurma işleminden sonra sıcak olarak çuvallara doldurulup iki gün dinlendirilir. İkinci kavurmadan sonra yine iki gün dinlendirilen nohutlar kuru bir yere serilerek 15-20 gün bekletilir. Bu kavurma ve dinlendirme işlemleri leblebinin kalitesi açısından çok önemlidir. Son aşama olan üçüncü kavurmadan sonra ise nohutların kabukları ayrılır. Leblebinin acılı, tuzlu ya da karanfilli türlere dönüşmesi, bu son kavurma aşamasında belirlenir. “Leblebi Şekeri” ise son kavurmadan sonra elde edilir.  Günümüzde, Çorum leblebisinin; Sakızlı, Çikolatalı, Çıtır, Acılı, Tuzlu, Meyveli, Sürmeli Kırık, Kakaolu, Ballı gibi yirmiden fazla çeşidi bulunmakta.

Laçin Kapılıkaya

Çorum’un yaklaşık 27 km. kuzeyinde,Kırkdilim mevkiinde oldukça sarp , kayalık ve akarsu tarafından yarılmış derin vadilerin oluşturduğu engebeli arazi üzerinde,kuzeye doğru uzanan bir kaya bloğunun burun kısmının kuzey-batı köşesinde yer alan Laçin Kapılıkaya, Çorum'un en çok ilgi gören tarihi kalıntılarının başında geliyor. Komutan İkezios’a ait hellenistik dönem kaya mezarı M.Ö. II.yüzyıla tarihlenmekte. Çay seviyesinden 65 m. Yükseklikteki kaya mezarının yamuk biçimli bir podyum zemini vardır.Bu podyumdan 8 basamaklı merdivenle ikinci platformda ,oradan da 12 basamaklı merdivenle mezar önündeki podyuma geçilmektedir. Mezar odasının kapısı üzerinde “İkezios”yazısı okunmaktadır. Mezar odası kare planlı olup, girişin sağ ve solunda niş şeklinde oyulmuş ölü insanları tasvir eden şekiller vardır.

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam