reklam
reklam

ON YILDA 2 BİN 337 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ

Eklenme Tarihi: 25 Kasım 2018, Pazar - 14:12   Okunma Sayısı: 158632
ON YILDA 2 BİN 337 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ

Hemen her gün en az bir kadının öldürüldüğü, üçüncü sayfa haberi olarak gündemde. Kadın cinayetlerinin resmi rakamlarına net olarak ulaşmak zor. Bağımsız medya kuruluşları ve sivil topum örgütlerinin kadın cinayetleri ve kadınların toplumdaki yeri ile yaptıkları çalışmaların özverileri ise yadsınamaz bir gerçek. Kimisi anne, kimisi abla, kimisi kardeş en önemlisi kadın . Kadın olmak Türkiye’de çok zor çünkü kadın olmak artık ülkemizde hayatta kalabilme mücadelesi gerektiriyor. Akşam haberlerinde rutinleşen haberler haline geldi kadın cinayetleri. “BOŞANMAK İSTEYEN EŞİNİ ÖLDÜRDÜ”.”ŞİDDETTEN KAÇTI YİNE ÖLDÜRÜLDÜ”. “KATİL KOCA KARISINI ÖLDÜRÜP İNTİHAR ETTİ”.”ÇOCUKLARININ GÖZLERİ ÖNÜNDE EŞİNİ YARALADI”..... gibi uzayıp giden flaşları okuyoruz. Sonra tabutun içinde cansız bedenler kadınlar tarafından taşınıyor. Uzatılan mikrofonlara kadın cinayetleri için lanetler okunuyor ancak nafile...Türkiye’ kronikleşen sorunu haline geldi şiddet ve cinayetler. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve sivil toplum kuruluşları tarafından önlemler ve dayanışma projeleri düzenlese de 2018 yılında hala gündemden düşmeyen bir konu. 2017 yılında 407 kadın öldürüldü. Türkiye’de her 4 kadından 1’i şiddet görüyor.Son 10 yılda 2 bin 337 kadın öldürüldü. Kadın cinayetleri verileri 2008 yılında başlıyor. Önceki yıllara ilişkin sağlıklı bir veri bulunmuyor. Kadın cinayetleri arttı ancak toplumun bundan haberi olması da arttı. Erkekler 2018 yılının ilk on ayında 203 kadın ve 12 çocuk öldürdü. 54 kadına tecavüz etti; 169 kadını taciz etti; 468 kadına zorla seks işçiliği yaptırdı; 306 kız çocuğuna cinsel istismarda bulundu; 341 kadını yaraladı. Erkekler sadece Ekim ayında en az 20 kadını ve iki çocuğu öldürdü; dört kadına tecavüz etti; yedi kadını taciz etti, en az 93 kadına zorla seks işçiliği yaptırdı; 27 kız çocuğuna ve bir oğlan çocuğa cinsel istismarda bulundu; 25 kadına şiddet uyguladı. Ayrıca, erkekler, üç kadını dijital yollardan taciz etti.
FİZİKSEL ŞİDDET ORANI EN YÜKSEK GÜNEYDOĞU’DA
Aile yapısı araştırması 2016 sonuçlarına göre, eşler arasında anlaşmazlık olduğunda erkeklerin yüzde 75,3’ü, kadınların yüzde 66,2’si eşlerine seslerini yükselterek tepki verdi. Erkeklerin yüzde 55,1’i, kadınların ise yüzde 64,2’si eşleri ile anlaşmazlık durumunda sessiz kaldı. Eş ile anlaşmazlık durumunda erkeklerin yüzde 3,6’sı, kadınların ise yüzde 2,4’ü eşlerine fiziksel şiddet uyguladı.
Fiziksel şiddet uygulama oranı en yüksek olan bölge Güneydoğu Anadolu oldu. Bu bölgede erkeklerin yüzde 8,6’sı, kadınların yüzde 7,5’i eşlerine fiziksel şiddet uyguladı. Erkeklerde fiziksel şiddet uygulama oranının en düşük olduğu bölge yüzde 1,7 ile Ege olurken, kadınlarda bu oran yüzde 0,7 ile Doğu Marmara (Bursa, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) olarak kayıtlara geçti.Kadınların yemek pişirme, bulaşık yıkama, çamaşır yıkama, ev temizliği ve ütü yapmak gibi sürekliliği olan ev işlerini yaptığı, erkeklerin ise tamir, boya badana, fatura yatırma gibi başlangıcı ve sonu belli olup görünürlüğü fazla olan işleri yaptığı gözlendi. Türkiye genelinde yemek yapma işini yüzde 91,2 oranında kadınlar yaparken, erkeklerin yemek yapma oranı yüzde 8,8 oldu. Evin boya badana işini yüzde 80,4 oranında erkekler yaparken, kadınlarda bu oran yüzde 19,6 olarak belirlendi.
UZMANLAR CİNAYETİ KAVRAMSAL SORUNLAR OLARAK 4’E AYIRIYOR
1)NAMUS İÇİN ÖLDÜRDÜM DİYENLER
Cinayetleri incelediğimizde çoğunlukla yüceltilmiş “namus cinayeti” ile açıklanmaya çalışıldığı görülmektedir. “namusum için öldürmek”  haklılık hissi ve onaylanma yarattığı için çoğu cinayet, bu açıklamayla haberlerde olayın gerçekçesi olarak sunulmaktadır.Basın ve medyanın  cinayet haberlerini “namus cinayeti olarak sunarken cinayetleri belki de meşrulaştırmaktadır.Bu sunuş şekli : Kadını namussuz göstermekte, katili ise namusuna düşkün ve haklı  göstermektedir. Namus için öldürmenin adını  Sev’er (2013) ‘namus cinayetleri’ yerine ‘ataerkil cinayetler’ (patriarchal murders) terimini kullanmıştır.Namus cinayeti yerine, ataerkil  veya töre cinayeti denilmesi, daha fazla önemi ve cinayete karşı daha fazla karşı duruşu yaratabilir.  “Namus cinayeti” kavramı ile, adeta kadının namusu erkekten sorulur, yeri gelirse erkek, namusu için cinayet işleyebilir algısı yaratılmaktadır.
Burada namus yerine kullanılması gereken doğru kelime, töre ve kültürel kodlu cinayetlerdir. Yöresel kıyafeti giymediği için, töreye uymadığı için hatta kumasını kabul etmediği için bile işlenen cinayetlere “ namus cinayeti “ denilerek, sosyolojik yapı neden gösterilerek “indirim alma” planlanmaktadır. Namus cinayeti yoktur, töre ve ataerkil yapının desteklediği  cinsiyet ayrımcılığı cinayeti vardır.Ayrıca  işlenen cinayet “namus  cinayeti “ olarak anlatılırsa  maktülün suçlu olabileceği iması yaratılır. Belli kesim tarafından ise “ hak edecek ne yaptı?” sorusunu akıllara getirilmeye çalışılmaktadır.
2)SEVDİĞİM İÇİM ÖLDÜRDÜM DİYENLER
Abu-Odeh (2004) , ilişkinin dinamiğinden kaynaklanan cinayetleri namus cinayetleri değil, ihritas cinayetleri olarak tanımlar.Aldatma/aldatılma, kıskançlık, partner üzerinde kontrolü kaybetme gibi nedenlerden dolayı eşin/sevgilinin çaresiz ve baş edememesinden kaynaklanan cinayetler, sevgiden   değil, ihtirastandır.Tim Healey’e (1990) göre ihtiras cinayetleri ,seven kişinin kıskançlık veya çaresizliği neticesinde işlediği suçların tümünü kapsar.İhritas cinayetleri, kişinin ilişkideki rolü ve partneri üzerindeki etkisine göre işlenmektedir.Medya dilinde “ aşk cinayeti”, “sevdiği için öldürdü”  ifadeleri, “seven öldürebilir”, “çok sevmenin  göstergesi kimseye yar etmemektir” olarak yorumlanmaktadır…Bu tip cinayetler sevgi değil, ihritas cinayetleridir. Ilişkisine veya eşine bağımlı olanlar, narsistik ve anti sosyal kişilik yapısı olanların işlediği cinayet tipleridir. En son bir  cinayet haberinde muhabir katile sordu:
M:  Neden öldürdünüz?
Katil:  Çok seviyordum.
Işte bu denklem bile “ çok seviyorsan öldürebilirsin” algısına hizmet etmektedir.  Insan sevdiği için değil ,istediği olmadığı için  öldürür. Ya da onsuz başının çaresine bakamayıp, kendisini o durumda bıraktığı için ( sevgiden değil, bencilliğin getirdiği intikamdan) öldürür.Söz konusu ister namus cinayeti ister ihtiras cinayeti olsun bu şekilde isimlendirmek, katili haklı ‘mış’ gibi ifadesine sürükler bu kavramları devleştiren insanları..
Abu-Odeh (2004) iki tipinde aynı anlamı taşıdığını, Doğu toplumlarında bunun namus cinayeti olarak isimlendirilmesine karşın Batılı toplumlarda bunun ihtiras cinayeti şeklinde olduğunu vurgulamıştır.
3)BAŞKALDIRDIĞI İÇİN ÖLDÜRENLER
Türkiye’de son dönem kadın cinayetleri gelenek ve görenek kalıpları dışında değerlendirilmelidir.Bu cinayetler, gelenek ve modernlik arasındaki çatışma bağlamında, kadının modern Türkiye’de son yıllarda elde ettiği kazanımlarıyla birlikte kurduğu yeni statüsü ve buna direnç gösteren geleneksel ataerkil sistem ile kodlanan erkek ile bir değerlendirme geliştirilmeye çalışılmaktadır. Çetin (2014)cinayetlerin başkaldırı cinayetleri (revolt killing) kavramı altında yeniden tanımlanmasını uygun görmüştür.Özellikle erken yaşta evlenen kadınların 35 li yaşlardan sonra yaşamını kurmak istemeleri, başkaldırı olarak algılanmaktadır.35’ li yaşlara kadar çocuk doğuran, ev hanımlığı ve annelik rolleri arasında sıkışan kadın,ne zaman ki kendine zaman ayırmak veya işe girmek istediyse erkek bunu “yoldan çıkmak”, aileden kopmak, boşanmaya hazırlık olarak algılayıp tehdit ederek veya şiddet uygulayarak engellemeye çalışmaktadır. Bu değişim süreci, ilişkinin içinde yol bulamadığında, gerçekler değil kaygılar devreye girerek şiddete başvurum artmaktadır. Cinayetlerin en çok işlendiği yerlerin çoğunlukla büyükşehir olması anlamlıdır.  Evde yaşanan kültür ile dışarda yaşanan kültür arasındaki fark, kendini kimlik arama olarak göstermektedir. Aynı zamanda bu fark, kadının eşi için  “başkaldırı” , Kadın için ise fırsat ve çözüm alanı olarak görülmektedir. Büyükşehirlerde cinayetlerin daha fazla olmasının nufüs yoğunluğunun yanında, kadının kendine alan bulması, iş arayışı, fırsat imkânları nedeniyle, kontrol eden erkekler için tehlike olarak görülmektedir. Kadının, feodal yapıya veya küçük yerleşim yerlerine göre “boşanabilme” ve ayakları üzerinde durma “ ihtimali büyükşehirlerde daha fazla olduğu için, cinayetler daha fazla işlenmektedir.
4)BOŞANMA SONRASI MAĞDURİYET OLUŞTUĞU İÇİN ÖLDÜRÜLENLER
Süresiz nafaka sorunu.Boşanma sonrası cocuğun baba ile görüşmesiyle ilgili sorunlar.Boşanmadan hemen sonra ortaya çıkan ilişki.Adil olmayan mal bölüşümü.
UZMANLARDAN KADIN CİNAYETJLERİNİN ÖNÜNE GEÇMEK İÇİM ÖNERİLER
-Tamamlanmış bir evlilik için boşanma kolaylığı sağlanmalı, taraflar aile terapisine yönlendirilip bu süreç sağlıklı şekilde sürdürülmelidir.
-Erkeğin ayrılıkla baş edebilmesi, kabullenmesi için psikolojik destek mekanizmaları zorunlu hale getirilmelidir.
-Tehditlerde güvenlik önlemi yetersiz bir hamle olarak kalmaktadır. Tehdit edenin belli bir süre hem adli kontrol altına alınması hem de tehdit edene psiko-sosyal destek  verilmesi gerekmektedir.
-Kadının güçlendirilmesi ve bu konuda desteklenmesi için sadece güvenlik desteği değil, iş kurma, yerleşme ve psikolojik destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
-Kadınların ayrılıktan sonra öz benliklerine bakabilmek adına terapi desteği sağlanmalıdır.
-Şiddetin ve cinayetlerin önlenmesi için, kamu spotlarında “cinayet ve şiddetin çözümsüzlüğü“ vurgulanmalıdır.
-Özellikle pişman olan şiddet uygulayanlardan itiraflar yayınlanmalıdır.
-Medya, cinayetleri verirken “namusu cinayetleri” veya  “sevdiği için öldürdü” gibi açıklamaları kullanmamalı ve yayınlamamalıdır.
-Gerek bütün  erkeklerin aynı olduğu gerekse  bütün kadınların aynı olduğuna dair (olumlu veya olumsuz fark etmez) genelleyici haberlere yer verilmemelidir.
-Süresiz nafaka, nafaka alanı tembelleşmesini, çalışmasına gerek kalmamasına neden olurken, nafaka vereni ise “talepkar” ve mağdur ” hissettirmektedir. Adil çözüm gerekmektedir.
-Boşanma sonrası baba-çocuk ilişkisi için “çocuk avukatı” sistemi geliştirilmelidir.
-Hem erkeğin hem de kadının boşanma üzerinden en az 12 ay geçmeden bir ilişkiye başlamaması önerilir. Öfkeler, ayrılık acılarının dinmesi beklenmelidir.
-Boşanma sonrası taraflar birbiri hakkında konuşmamalıdır.
-Tehdit, şiddet ve girişimlerde bile adli makamlar anında haberdar edilmelidir. Dozunun artması beklenmemelidir.
-6284 sayılı koruma kanunu güncellenmelidir. Kadın ve ailenin korunması sadece şikayete bağlı olmamalıdır.
-Kadının kıyafeti, yaşam tarzı gibi konularda yöneticilerin, medyanın ve akademik çevrelerin  müdahale etmemesi.

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: ZEHRA EVCİL

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam