reklam
reklam

UYKU UZMANI BİLİM İNSANLARI İSTANBUL’DA BULUŞTU

Eklenme Tarihi: 3 Ekim 2018, Çarşamba - 10:00   Okunma Sayısı: 153527

İSTANBUL

Şişli Radisson Blu Otel’de gerçekleştirilen kongreye Prof. Dr. Fuat Özgen - Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Hikmet Fırat - Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanı , Prof. Dr. Oya İtil - Göğüs Hastalıkları, Prof. Dr. Hikmet Yılmaz - Nörolog (Beyin ve Sinir Hastalıkları) , Prof. Dr. İbrahim Öztura – Nöroloji, Prof. Dr. Sinan Yetkin - Psikiyatrist , Doç. Dr. Banu Musaffa Salepçi - Göğüs Hastalıkları katıldı. 5 gün süren Türkiye ve dünyadan insanların katıldığı kongrede, uyku, bilimsel veriler ve deneyimler ışığında tüm yönleriyle mercek altına alındı.

İnsan hayatının yaklaşık üçte biri uykuda geçiyor. Bu uykunun kalitesi yaşamın tümünü, fiziksel ve psikolojik sağlığı doğrudan etkiliyor. Yaklaşık 100 yıldır bilim insanları uykuyu bugünkü bilimsel anlamında ele alırken, uykuyla ilgili meraksa insanlık tarihi kadar eskiye dayanıyor. Son yıllarda hızla değişen çalışma ve yaşam biçimleri, yeme içme alışkanlıkları, teknolojinin insan hayatındaki yeri ve öneminin artması, nörolojik ve psikiyatrik hastalıklar konusundaki farkındalık, uykuyu her zamankinden daha dikkatle incelenmesi gereken bir olgu haline getiriyor.Kongre’de ilk sözü alan Türk Uyku Tıbbı Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Fuat Özgen “Uyku bozuklukları gün içinde işlevsellikte bozulmaya, birçok fiziksel ve ruhsal hastalığın artışına veya tedavi süreçlerinin aksamasına yol açıyor. Nüfusumuzun yarısı bir uyku rahatsızlığından mustarip. Bu nedenle tıbbın her alanında uyku bozukluklarının da dikkate alınması ve değerlendirilmesi son derece önemli. Tüm ilgilileri, uyku konusundaki toplumsal farkındalığın artmasına katkı sağlamasını umut ettiğimiz kongremize bekliyoruz” diye konuştu.

 

100’E YAKIN UYKU BOZUKLUĞU KONUŞULDU

19’uncu Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi’nde 100’ye yakın uyku bozukluğunun güncel tanı kriterleri, klinik özellikleri ve tedavi yöntemlerinin ele alındığını belirten Özgen şunları söyledi:

“Uyku, insanın, yoksunluğu karşısında en dayanaksız olduğu, kaçınılmaz ve önlenemez biçimde yerine konması gereken bir durum. Beynin istirahat ettiği basit bir süreç değil; aktif, kompleks ve dinamik bir süreç. Gerçek işlevi hala bilinmemesine rağmen, yemek ve içmek gibi yaşam için gerekli fizyolojik bir ihtiyaç olduğu tartışılmaz. Uykunun beynin birçok kısmı tarafından kontrol edilen çeşitli uykuya dalış, hafif, derin ve rüya uykusu evreleri gece boyunca tekrar eder ve her evrenin farklı fonksiyonları vardır. Sağlıklı bir uyku ancak tüm bu evrelerin yeterli sürelerde görülmesiyle sağlanabilir.”

UYKUSUZLUK KADER DEĞİL

Türk Uyku Tıbbı Derneği uzmanlarına göre Türkiye’de halkın yaklaşık yüzde 50’si uykusuzluktan yakınıyor ve bir uyku rahatsızlığından şikayetçi. Ülke nüfusunun yüzde 10’u ise kronik diye bilinen uzun süreli yaşamını ileri derecede etkileyen uykusuzluk sorunu yaşıyor. Uykusuzluk vakalarında her geçen yıl artış gözleniyor. Ancak son 20 yılda uyku tıbbı teknolojisindeki gelişmeler kalitesiz ve az uykunun kader olmadığını gösteriyor. Davranışsal, tıbbi, medikal tanı ve tedavi yöntemleriyle uykusuzluk sorununa çözüm bulmak mümkün.

UYKUDA SOLUNUM VE HAREKET BOZUKLUKLARI

Uykuda solunum bozuklukları da çocuklardan yaşlılara kadar toplumun büyük kesiminin yaşam kalitesini ileri derecede olumsuz etkiliyor. Uyku apnesinin genel nüfusta görülme oranı yüzde 3 ile 4 iken çalışan nüfusta bu oran daha yüksek. Uyku apnesi hipertansiyon, kalp krizi ve felç gibi birçok hastalıkta artışa neden olabiliyor. Günümüzde kamu ve özel hastanelerde sayıları hızla artan uyku laboratuvarlarında gerçekleştirilen polisomnografi çalışmalarıyla her yıl çok sayıda uyku bozukluğu olan hastaya tanı konulup gerekli müdahaleyle sağlıklı uykuya kavuşmalarına yardımcı olunuyor. Genel nüfusun yüzde 3’ünü ileri derecede olumsuz etkileyen huzursuz bacaklar sendromu, ritmik hareket bozuklukları, bacak krampları ve periyodik bacak hareketleri gibi uykuyla ilişkili kinetik bozukluklar da Türk Uyku Tıbbı Derneği’nin geleneksel kongresinde değerlendirildi. 

UYKU ARAŞTIRMALARI 35 YIL ÖNCE BAŞLADI 

Türkiye’de uyku araştırmalarının yaklaşık 35 yıl önce başladığını belirten Prof. Dr. Fuat Özgen önceleri yavaş yavaş üçer beşer kişi bir araya gelerek devam etti ve sonradan bilinirlik arttıkça yaygınlaştığını vurguladı. 1992 yılında dernek kurulduğunu söyleyen Özgen şunları söyledi:  97 yılında Türk Uyku Araştırmaları Derneği adı altında bir dönemden geçti ve 2007 yılında da Türk Uyku Tıbbı Derneği adını aldı. Kongremizin asıl amacı bilgilerimizi, deneyimlerimizi, araştırmaları, Türkiye’de ve dünyada olan yeni gelişmeleri paylaşmak, duyurmak. 19’uncusunu yapıyoruz bu yıl. Aynı zamanda eşzamanlı olarak 6 yıldır da uyku teknisyenliği ve teknikerliği çalışma grubu içinde Uyku Teknikerliği ve Teknisyenliği Kongresi’ni yapıyoruz. Uyku konusunda insanların bilgilerini arttırmak, sosyal anlamda toplumumuzun bilgisini arttırmayı amaçlıyoruz. Uykuya ilişkin bilgilere tarih boyunca Milattan Önce’den, papirüslerden, Eski Yunan’dan bu yana rastlıyoruz. Ama bugünkü bilimsel anlamda uyku ve uyku çalışmaları son 50 yılın, REM uykusunun keşfi sonrasının ürünü. Uyku sağlığı hakkında, uyku bozuklukları hakkında bilgi vermek ve toplumsal farkındalığı arttırmak, biz uyku çalışanlarının görevi. Neler yapabileceğimizi, nerelere başvurulacağını öğrenmek gerekiyor. Aksi takdirde şikayetleri olanların nereye başvuracaklarını bilemediği ve çözüm bulamadıkları bir evre oluyor. Ama biz uyku rahatsızlığı olanların ehil insanlar elinde sorunlarına çözüm bulmaları için gayret gösteriyoruz.

HER İKİ İNSANDAN BİRİ UYKU BOZUKLUĞU YAŞIYOR 

Uyku bozukluğunun ülkemizde yaygın olduğunu vurgulayan Dr. Özgen, Toplumdaki her 2 insandan birinin uykuya ilişkin bir yakınması olduğunun altını çizdi. Her iki insandan birinin örneğin en az 3 kere uyurgezerlik sıkıntısı, 3 kere jet-lag problemi yaşadığını söyleyen Özgen şunları kaydetti. Hayatın içindeki birtakım problemler, hatta fiziksel hastalıklara bağlı ağrıları olan insanları da hesaba katacak olursak herkesin zaman zaman uykusunun bozulduğunu görüyoruz. Genel olarak baktığımızda şunu söyleyebiliriz. Bütün uyku bozukluklarını göz önüne aldığımızda insan hayatını etkileyen düzeyde olanların, neredeyse her iki insandan birinde görüldüğünü söyleyebiliriz. 

 

UYKU APNE SENDROMU TÜRKİYEDE KADINLARDA DAHA FAZLA 

 

 Uyku apne sendromunu hakkında söz alan Prof.Dr. Oya itil Tapes çalışması –obezite arasındaki ilişki yapılan çalışmaya değindi.Dr.İtil şunları aktardı:  “Uyku apne sendromunu konuşacak olursak Türk Uyku Tıbbı Derneği’nin 2010 yılında yaklaşık 5 bin kişiyi kapsayan araştırmasında, kadınlarda 100 binde 13, erkeklerde 100 binde 11 gibi bir sonuç elde ettik. Dünya verilerine baktığımızda uyku apne sendromu genellikle erkeklerde daha fazla. Bizde kadınlarda daha fazla çıktı. Bunu da kadınlardaki obezite’nin artışına bağladık. Ve ‘TAPES Çalışması’ adlı bu araştırma 2015 yılında yayınlandığında oldukça ses getirdi.” 

EN ÇOK PSİKİYATRİK HASTALARDA UYKU BOZUKLUĞU GÖRÜNÜYOR 

En çok hangi hastalıklarda uyku bozukluğuna rasatlandığı sorusu üzerine Prof.Dr.Fuat Özgen Psikiyatrik boyutunu ele alındığında psikiyatrik boyutta hastaların hemen hemen çoğunda uyku düzeni bozulduğunu söyledi. Uyku bozukluklarını tedavi etmezsek psikiyatri vakalarını tedavi etmek çok güçleştiğini vurgulayan Dr.Özgen şunları kaydetti: 

Uyku bozukluklarını tedavi etmezsek psikiyatri vakalarını tedavi etmek çok güçleşiyor. Uyku yoksunluğu, uykusuzluk, uyku apnesi, uykuda hareket bozuklukları gibi birçok hastalığa yol açıyor ve var olan hastalığın daha da kötüleşmesi gibi faktörler ortaya çıkıyor. Psikiyatrik hastalığı tedavi ederken uyku bozukluğunu da tedavi edilmeli.

UYKUNUN DÜZELTİLEMEMESİDE BİRÇOK HASTALIĞIDA BERABERİNDE GETİRİYOR 

 

Kongrede söz alan Doç.Dr. Hikmet Fırat uyku bozukluklarını 2 ana başlıkta ele alınması gerektiğinin altını çizdi.  Fırat bu ana başlıkları genel hatlarıyla şu şeklide aktardı: İnsomni dediğimiz uykusuz bir grup, bir de hipersomni dediğimiz aşırı uykuya meyilli olan bir grup var. Dolayısıyla bir bütün olarak uyku bozukluklarını ele aldığımızda iki farklı açıdan düşünmek lazım. Burada insomni dediğimiz grup da hiç azımsanmayacak düzeyde ama hipersomni grubunu ele alacak olursak bu grupta da en fazla uykuda solunum bozukluklarını görüyoruz. Bunun da spesifik alt gruplarına inersek obstrüktif uyku apnesi dediğimiz hastalık ortaya çıkıyor. Dolayısıyla sorunuzun cevabı burada herhalde açıklanmış oluyor. Bunun haricinde Fuat Hocamın dediği gibi hastalıklar birbirini tetikliyor. Tavuk mu, yumurta mı meselesi gibi. Burada gerek insomni grubu olsun, gerek hipersomni grubu olsun, mutlaka yan etkilerin görüldüğü hastalıklar. Yani uyku hastalıkları insanların yaşantısını etkileyen, sadece sosyal anlamda değil ama hastalıklar anlamında da birçok hastalığı tetikleyen bir problem. O açıdan aslında uykunun düzeltilmemesi birçok hastalığı da beraberinde getiriyor. En önemlisi kardiovasküler sistem üzerine olumsuz etkiler yapıyor. Dünyada da en fazla kalp ve damar hastalıklarından ölüm var. Buna da en önemli etkenlerden birinin de uykuda solunum bozukluğu olduğu gösterilmiş. Çünkü gece apne sırasında tansiyon, gündüz hiç görülmediği kadar yüksek düzeye çıkıyor. Gerçek anlamda da, klinik pratiğimizde de bu kişilerde apneye sıklıkla tansiyon ve diyabetin eşlik ettiğini görüyoruz. Yani artık klasikleşmiş durum; eğer karşımızdaki kişi tipik uykuda solunum bozuklukları şikayetlerinden bahsediyorsa ‘Tansiyon, şeker var mı’ diye bakıyoruz. Pek çok vakada da olduğunu görüyoruz. Yani hastalık da tetikliyor ama tersini gösteren çalışmalar da var. İşte şekeri olan hastalarda uykuda solunum bozukluğu mu daha fazla, yoksa tansiyonu olan hastalarda mı daha fazla, bu çalışmalar da var. Hastaların bize sorduğu klasik bir soru var: ‘Tedavi olmazsam ne olur?’ diye. Anlatıyoruz. ‘Tedavi olmazsanız bu tür yan hastalıklar ortaya çıkar, durum çok daha kötü hale gelir’ diye. O yüzden tanısını koyduğumuz durumda bu kişiler tedavi de olmak zorunda.”

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: ZEHRA EVCİL

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam