reklam
reklam

Dr.MUTLUHAN İZMİR; 'Çocuk İstismarını Yapan Kişiler Hastalıklı Ruh Haline Sahip'

Eklenme Tarihi: 28 Eylül 2018, Cuma - 10:00   Okunma Sayısı: 206895

İSTANBUL

Türkiye son 6 ay içerisinde küçük kız çocuklarının ölümleriyle sarsıldı. Bu küçük bedenler öldürülmeden önce katilleri taraflarından cinsel istismara maruz kaldı. Televizyonda duyduğumuzda gözlerimizi kapatmak, kulaklarımızın duymamasını istiyoruz. Günlerce kayıp olan bu kız çocuklarını elimiz yüreğimizde mutlu bir  haber bekledik. Ancak her üç kızımızda da acı son ile karşılaştık. Yüreğimiz parçalandı. Anne ve babalarının yerine empati yapmakta bile zorlandık. Eylül Yağlıkara’nın gülen gözleri. Leyla Aydemir’in kocaman mavi bakan ve dünaya’ya hesap soran gözleri ve en son SedaNur Güzel’in çocuk masumiyetiyle bakan gözleri. Bu gözleri Türkiye hiç unutmayacak. Peki bu vahşeti gerçekleştirenler nasıl insanlardı hep bu soruyu sorduk kendimize. Koca adamlar küçük bedenlerden ne istediler? Ülkemiz gibi gelenek ve göreneklerine bağlı inanç ve değerlerine bağlı  bir toplumda bu çocuklara nasıl kıyıldı? ? Bunu yapanlar  toplumda nasıl var olabiliyor? İnsani boyutları ve psikolojik durumları nedir? Türkiye’nin yüreğini kanatan bu acı konuyu psikanalist ve psikiyatrist Uzm.  Dr. Mutluhan İzmir ile siz okuyucularımız için değerlendirdik.  

Çocuk cinayetlerini gerçekleştiren kişilerin  nasıl bir ruha haline sahipler, bu kişiler pedofoli midir? 

Bu kişiler hep söylenen bir klişe olan öyle büyük travmalara maruz kalmış insanlar olmayabilirler. Şiddeti körükleyen temel etken bence bireylerin kendilerini güçlü bir kişi olarak algılayabilme olanaklarının kalmamış olması. Kimse kendisini zayıf bir birey olarak görmeye, başkaları tarafından kolay ezilebilecek, ezik birisi olarak görmeye dayanamaz. Şehirlerde bir araya toplanmış, ama neden bir araya geldiklerini bir türlü anlayamayan, yalnızlaşmış, gelecek için umudunu tüketmiş, yabancılaşmış bireyler, kendilerini, içinde sarıp sarmalayacak bir toplumsal yapı bulamadıkları anda, dayanılmaz biçimde zayıflık hislerine kapılırlar. Kendisini bir hiç olarak görmeye katlanamayan ve bu hiçlikten kurtuluş yolunu bulma ümidini kesen bireyler, kendilerinden daha zayıf kişileri bulup onları ezerek kendilerini güçlü hissetme yoluna girerler. Bu kişiler hastalıklı ruh haline sahip oldukları için savunmasız olan çocuklara yönelirler.Çocukların hedef seçilme nedenleri  çocukların  savunmasız, kolay tehdit edilip susturulabilir, kolay kandırılabilir, ne yaşadığını anlamlandıramayabiliyorlar. Dövüş Kulübü adlı filmde şehirli insanın bu sorunu çok güzel biçimde işlenmiştir. Başta çocuklar ve sonra kadınlar, kendini zayıf birisi gibi hisseden erişkinlerin, şiddet uygulayarak kendilerini güçlü birisi olarak görme amacı doğrultusunda en kolay hedeflerdir. Pedofili son yıllarda dünyada ve Türkiye’de çocuk istismarının en önemli problemidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) pedofiliyi; bir yetişkinin bilerek veya bilmeyerek yaptığı, çocuğun sağlığını fiziksel ve psikolojik gelişimini olumsuz yönde etkileyen davranışlar olarak tanımlamıştır. Pedofili’nin  özelliklerinde tekrarlayan, yoğun cinsel uyarılar vardır fakat bu uyarılar insan olmayan objelere, çocuklara kendini koruyamayacak ve önlem alamayacak kişilere yapılıyor. Pedofilik kişi ile cinsel tacizcinin ayırt edilmesi gerekir. Pedofilik kişi erişkin cinsel eşe ulaşma olasılığı olsa da çocukları seçer. Cinsel tacizciler ise bir erişkin yokluğunda ya da dürtülerinin kontrolünü ortadan kaldıran bir durumda ve daha kolay olduğu için çocuklara yönelirler.

Çocuk cinayetlerin son zamanlarda artmasının nedeni nedir? Genel anlayış bu olayların  geçmişte’de olduğu ancak medya’ya yansımadığı bu görüşe katılıyor musunuz? 

Ülkemizde özellikle son 30 yılda çok hızlı demografik değişimler yaşandı. Daha önce nüfusun çoğunluğu, köy gibi ufak yerleşim yerlerinde, ufak topluluklar halinde yaşıyordu. Şimdi çoğunluk kentlerde yaşıyor, köy nüfusu yok olmak üzere. Bu hızlı göçün toplum üzerinde çok olumsuz etkileri oldu. Köylerinden kopup şehirlere yığılan insan toplulukları, kendilerini bir arada tutacak kurallardan yoksun, birlikte yaşamanın kurallarını belirleyecek bir yapıdan yoksun biçimde bir araya toplandılar. İnsanlar, daha önce içinde yaşadıkları ufak toplulukların binlerce yılda oluşmuş kurallarından, bireyi toplumun içinde sağlıklı biçimde yerine yerleştiren yapısından yoksun kaldılar. Son 50 yılda ülkemizin yüzleştiği yoğun bireyselleşme akımı da insanları yalnızlaştırdı, onların yaşamına anlam katabilmesini sağlayacak toplumsal çevreden yoksun bıraktı. Kentlere gelen kitleler, birbirlerinden çok farklı dünya algısına sahip oldukları için, birbirlerine ısınamıyorlar, yabancı olarak kalıyorlar birbirlerine karşı. Koptukları kültürün yerini alacak bir üst kültürden mahrum durumdalar. Birbirlerine yabancılık duymamaları için, ortak bir amaçta birleşebilecekleri bir gelecek kurguları yok. Herkesin kendisine ait, bireysel bir gelecek kurgusu var. Bu bireysellik içinde herkes kendisini kurtarmaya çalışıyor, çocukları korumak gibi bir endişe taşımıyor artık toplum. Başkasının çocuğundan bana ne deme boyutunu geçemiyoruz. İnsanların bu durumda, bir yabancı, hatta kendilerine yönelik bir tehdit olarak gördükleri diğer kişilerin çocuklarını sahiplenmeleri çok zorlaşıyor. Bu biçimde hızla kalabalıklaşmış, bütünüyle ayrı dünyalardan gelmiş, birbirine yabancı ve rakip olarak bakan bir toplumda çocukların korunması giderek zorlaşıyor.
Neo-liberal düzen toplumu atomize etmeye yönelik bir düzendir. Çünkü neo-liberal düzen tüketim ekonomisine dayandığı için, toplumu tüketim toplumu haline getirmeye çalışır. Toplumu bireyselleştirmek, her bireyin kendine ait bir yaşam alanı oluşturmaya yönelmesiyle, tüketimi arttıracağından dolayı, aslında neo-liberal düzen aile kurumunu dağıtmaya olumsuz bakmaz. Ne kadar çok insan yalnız yaşarsa, o kadar tüketim eşyası satılır, o kadar ev satılır, ekonominin çarkları da o kadar hızlı döner diye bakar. Çocuklarımızı piyasaya kurban etmiş bulunuyoruz ne yazık ki. Önceki yıllarda toplumda çocuk istismarları  bu kadar yaygın mıydı sorusunun cevabına tam olarak ulaşmamız imkansız çünkü bununla ilgili net bir araştırma mevcut değil. Ancak medya’ya diğer yıllardan daha fazla yansıyor. Çünkü medya ve toplum bu olaylara geçmiş yıllardan daha fazla önemsiyor diyebiliriz.
Son zamanlarda dünya da ve Türkiye’de antidepresan artışı çok arttı. Bu ilaçların kullanımının bu tür yaşanan olayları tetikleyebilir mi? 

Herkesin içinde giderek büyüyen şiddet eğiliminin açığa çıkışını kolaylaştıran birtakım maddelere, toplumun maruz kalması oranında artış var. Kontrolsüz biçimde kullanılan ve son yıllarda kullanımları 2-3 yılda bir katlanarak artan antidepresan ilaçların, dikkat eksikliği tedavisinde kullanılan psikostimülan ilaçların bipolariteye yatkınlığı olan kişilerde kullanımı, hipomani ve maniyi tetikleyebildiği için ya da şiddete yatkın yanımızın açığa çıkışını cesaretlendirdiği için, şiddet davranışının artışında katkısı olabilmektedir. Geçen yıl bu ilaçların ülkemizdeki tüketimi 50 milyon kutuya yaklaşmıştır. Giderek artan kafeinli içecekler de şiddetin dışa vurulmasını arttırabilmektedirler. Antidepresanlar, psikostimülanlar ve kafein gibi maddeler korkuyu azaltmakta, cesaret verici etkiler yapmaktadırlar. Ezikliğinden ötürü bunalım yaşayan insanların, şimdi çok kolaylaşan psikiyatrik ilaçlara ulaşımı nedeniyle kolay ilaç kullanır hale gelmeleri, bu maddelerle yüzleştikten sonra başkalarına şiddet uygulamayı cesaretlendirici bir etkiye neden olabilmektedir. Son zamanlarda cinayet, intihar, çocuk ihmali ve ölümüne neden olan faillerde bu tür tedavilere maruz kalma oranı yüksektir. Birkaç sene önce Kanada’da işlenmiş olan bir cinayette, mahkeme failin antidepresan kullanımı nedeniyle cinayete yönelmiş olduğuna karar vererek faili beraat ettirdi. 

Pedofili olan kişileri nasıl fark edebiliriz?

Pedofilik kişilerin içe kapanık, normal biri izlenimi veren, 40-70 yaş arası ve eylemlerini anlık değil planlayarak gerçekleştiren kişiler olduğu gösterilmiş. Çocuklara yakınlaşmak için öncelikle güvenlerini kazandıkları, sıklıkla çocukları tanıdıkları ortamlarda istismar ettikleri araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlar. Pedofilikler, çocukları kandırıyor ve güvenini kazanıyor. Pedofili’de tedavi ile kişilerin çocuğa yönelik cinsel yönelimini ortadan kaldırmak mümkün olmuyor. Bu nedenle tedavide hedef, cinsel dürtüleri azaltmak ve eylemin tekrarını önlemek. Psikoterapiler, ilaç (cinsel uyarılmayı bastıran ilaçlar, hormonlar) ve cerrahi yöntemler (testislerin alınması)  kullanılıyor. Bazı ülkelerde adli süreçle birlikte pedofili tanısı alanlar için tedavi zorunluluğu var. Bu kişiler kayıt altına alınıyor ve izleniyor. TCK da ise bu kişilerin tekrar eylemde bulunmalarına karşı kayıt alınması, izlenmesi ya da tedavisi ile ilgili yasal düzenleme bulunmuyor.

Cinsel istismara uğramış çocuk nasıl anlaşılabilir?

Çocuklar, olayları kavrama ve yargılama kapasiteleri tam olarak gelişmediğinden istismara açıktırlar. Kolay güvenirler ve kandırılırlar. Cinsel istismara uğramış bir çocuk sıklıkla korktuğu için sessiz kalır. Ailesinin kendisine inanmayacağını, kızacağını düşünür. Olayı tam olarak anlamasa bile kötü bir şey yaptığını düşünerek kendini suçlu hisseder. Hele ailesinden biri tarafından istismara uğradıysa durumu açıklaması çok daha güç olur. Bazen kendini istismar eden kişiyi (güvendiği ve bağlandığı) korumak için de sesini çıkarmaz.Eğer aile içinden biri tarafından cinsel istismara maruz kaldıysa ruhsal açıdan çok daha fazla etkilenir. Erken yaşlarda, uzun süreli, tekrarlayan ve fiziksel temas içeren istismarlar çocuk için daha fazla yaralayıcı olur. Yaşanan travma öncesi çocuğun ruhsal ve zihinsel gelişimi, içinde yetiştiği ailenin özellikleri de çocuğun zarar görme şiddetini etkiler. Ailesi ile kısa sürede yaşadıklarını paylaşabilmiş, önemsenmiş ve sahip çıkılmış çocuklar süreçle daha kolay baş ederler. Çocuklar cinsel istismara uğradıklarında güven duyguları zedelenir. Olay sonrasında kaygı bozuklukları, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu gibi pek çok ruhsal hastalık gelişebilir. Adli süreç boyunca çocuğun ruhsal açıdan desteklenmesi ve korunması çok önemli. Ayrıca travma sonrası çocuğun tekrarlayan başka travmalara maruz kalmaması önerilir. Adli süreçte ise önerilen çocuk ile psikolog eşliğinde tek bir görüşme yapılması ve video kaydı alınması. Maalesef ülkemizde ise çocuk polis merkezinde, savcılıkta, hastanede ve mahkemede yaşamış olduğu travmayı tekrar tekrar anlatmak zorunda kalıyor.

Çocuğu Cinsel İstismardan Nasıl Koruyacağız?

Çocuğa ne yaparsa yapsın, koşulsuz sevileceğini mesajının küçük yaşlardan itibaren verilmesini öneriyoruz. Çocuk başından geçen her şeyi yakınlarıyla paylaşabilmeli, bu konuda korku ve endişe yaşamamalı. Çocuğun bedenine ve tercihlerine erken gelişim dönemlerinden itibaren saygı gösterilmesi gerekir. Çocuğun sarılmaya, kucaklanmaya, öpülmeye zorlanması, poposuna vurulması, ısırılması, dudaktan öpülmesi gibi davranışlar tacizin kapısını aralar. Bu tip davranışlara maruz kalarak büyümüş bir çocuk, hangisinin iyi, hangisinin kötü niyetli bir yakınlaşma girişimi olduğunu ayırt edemeyebilir. Büyüklerin isteklerine karşı koymanın ayıp olduğu öğretilen bir çocuk, istismara karşı daha korunaksız olacaktır. Her çocuğun özel bölgelerini tanıması ve kimsenin o bölgelere dokunma hakkı olmadığını bilmesi gerekir. Bedenini tanıyan, sınırlarına saygı gösterilmiş ve rahatsızlığını ifade edebilen bir çocuk kendini korumayı da daha kolay öğrenir.

Çocuklarımızın bu olayları yaşamaması için nasıl bilgilendirebiliriz? 

1- Çocuklara, “İstemediğin sürece sana kimse dokunamaz ve öpemez bunun aksi bir şey olduğunu söylemeli ve bize haber vermelisin.” demek gerekir.

2- Özellikle çocuğunuza direk olarak temasta bulunan kişileri bu anlamda takip etmeli ve gerektiğinde uyarmalısınız. Özellikle aile içinde, bakıcılarda, diğer aile bireylerinde, bazen iyi niyetli de olsa bu tarz davranışları sıklıkla gözlemleyebiliriz.

3- Çocuğunuza istemediği şeyleri ifade edebileceğini, yetişkinlere de “hayır!” diyebileceğini, bundan dolayı suçluluk duymamasını gerektiğini anlatın. Ona doğru gelmeyen şeyleri size iletmesini söyleyin. Çocukların her zaman abartılı söylemleri olabileceğini düşünün ama söylediklerini mutlaka araştırın ve kulak arkası etmeyin. İstemiyorsa birinin onu öpmesi veya sevgi göstermesi için zorlayıcı olmayın.

4- Cinsel içerikli konuşmaları çok rahatlıkla yapın. Yaşına uygun ve her sorduğunda doğru ve tatmin edici cinsel bilgileri vermelisiniz.

5- Başlarına taciz veya ilerisi gelen çocukların ilk tepkileri genellikle korku, utanma ve saklama yönündedir. Bu durumda tacizci kişinin işini kolaylaştırır. Zaten bunu ailesine söylediğinde neler yapabileceğine ilişkin tehdit edilmektedir çoğu. Bu nedenle cinsel konuları utana sıkıla konuşmayın. Rahat olun. Açık ve net dil kullanın. Çocuk kendini cinsel kimliğini tanımalıdır. Başına geldiğinde de hemen size gelip söyleyebilmelidir. Tacizden dolayı genellikle kendilerini suçlarlar bunun böyle olmadığını anlatın. Sonuçta bu herkesin başına gelebilecek bir şeydir. “İstemediğimiz halde bazen insanlar bizim özel bölgelerimize dokunmak isteyebilirler, böyle bir durum olduğunda bize haber vermelisin.” diyebilirsiniz. Ve böyle bir şey olduğunda rahatlıkla hayır deyip tepki göstermesini, cezalandırılmaktan korkmamasını söyleyin.

6- Çocuğunuzda utanma duygusu gelişmeye başladığında, kendini size karşıda saklamaya başladığında onu yıkamak vs. için ısrarcı olmayın.

BİRAZDA ÜLKEMİZDE BU TÜR OLAYLARIN İSTATİSTİKLERİNE BAKALIM 

İHD İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu'nun raporuna göre, son 16 yılda 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yaptı. Cinsel suçların yüzde 46'sının çocuklara karşı işlendiği, çocuğun cinsel istismarında Türkiye'nin dünya listesinde 3. sırada olduğu belirtildi.Rapora göre;Adalet verileri, yılda ortalama 8 bin çocuğun cinsel istismara uğradığını ortaya koyuyor. ECPAT(Çocuk fuhuşu, çocuk pornografisi ve cinsel amaçlı çocuk ticaretine son kuruluşu. küresel anlamda bir  organizasyon) 2015 yılı Türkiye Raporu'na göre; çocuklar, Türkiye'de cinsel şiddete en fazla maruz kalan grubu oluşturuyor. Türkiye'deki cinsel suçların yüzde 46'sı çocuklara karşı isleniyor. Çocuğun cinsel istismarında Türkiye dünya listesinde 3'üncü sıradadır. Son 6 yılda 142 bin 298 çocuk anne oldu ve bu çocukların büyük kısmı dini nikâh ile evlendirildi. 2002'den bu yana 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yaptı. 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak doğum yapan çocuk sayısı ise 15 bin 937 olarak kayıtlara geçti."

'17 BİN İSTİSMAR DAVASI AÇILDI'

Adalet Bakanlığı verilerini de paylaşan Coşkun, Türkiye'de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısının son 10 yılda yaklaşık 3 kat arttığını söyledi. Bakanlığın 2015 verilerine göre de yılda ortalama 17 bin istismar davası açıldığını aktaran Coşkun, bu davaların yüzde 45'inin mahkûmiyetle sonuçlanmadığını vurguladı.

 

 

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: ZEHRA EVCİL

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam