İngiltere’den yalnızca gözlem değil, yaşam gerçekleri…
Tesadüfen internette önüme düşen İngiltere’yle ilgili bir yazı okudum. Sadece bireysel gözlemlere dayanarak ve belki tesadüfen karşılaşılan kişilerin söylediklerini yorumlayan bir yazıydı.
Bir filim adıyla başlayan İngiltere’nin iyi, kötü ve çirkin halini okurken aklımdan geçen, benim ve benim gibi uzun yıllar toplumun içinde yaşamış ve çalışmış insanlar dışında okuyanların aklında oluşacak fotoğraf.
Kendi kültürüne ve değerlerine sahip çıkması gerçekten örnek alınması gereken tarafı bu ülkenin.
Yüzyıllardır Noel günü açılır hediyeler. ‘’Boxing day’’ aslında alışveriş günüdür; indirimlerin başladığı gün.
Londra’da şehrin karakterini yansıtan mahallelerinden Knightsbridge, geçmişten günümüze yaşanmışlığın nasıl korunup solunacağını gösteriyor bize. Ara sokakları ve arka sokakları, ulaşımın at ve at arabalarıyla sağlandığı dönemdeki gibi duruyor.
Barınmanın pahalı olduğu doğru. Sağlıksız ve hijyenik olmayan konutların olduğuna dair anlatım beni şaşırtmadı değil. Ancak yasal ikamet olmadan kalınan, belediyelerde ev olarak kayıtlı olmadığı için denetlenmeyen yerlerde olabilir.
Temel gıdaların fiyatlarının burada çok daha uygun olduğunu görüyorum.
Sağlık güvencesi ve sosyal devlet anlayışı, İşçi Partisi zamanındaki gücü olmasa da, halkın tepki ve talepleri zorunlu olarak şimdiki Hükümet tarafından da sürdürülüyor.
Kültür ve sanat turizmi en temel kazançlarından birisi. Müzikal ve sergileri gezmek için gelip haftalarca kalanlar oluyor.
Geçen hafta Covent Garden’da tanıştığım 60 yaşlarında iki kadın Yeni Zelanda’dan bu amaçla gelmişlerdi.
Göçmenler burada da var, temel ihtiyaçları ve yasal takibi belediyeler ve içişleri bakanlığının iş birliği ile yapılıyor. Vatandaşlarının öncelikleri ve hakları korunarak tabii.
Birlikte bir fotoğrafa baktığımızda her birimiz farklı noktasına dikkatimizi verip yorumlayabiliriz, bu çok doğal. Sanırım sonuna “benim görebildiğim kadar” gibi bir cümle de eklemeliyiz.