reklam
reklam

Toprağımıza Sahip Çıkalım

Köşe Yazarı: DUYGU LADİKLİ   Eklenme Tarihi: 13 Eylül 2023, Çarşamba - 11:34   Okunma Sayısı: 24615

Vaatlerin havada uçuştuğu, karşılıklı hakaretlerin saman parçacıkları gibi seçim meydanlarına serpiştiği kader günümüzün sonlarına doğru yaklaşmış bulunuyoruz. Maalesef hiçbir partinin programında ülkemizin ana temasını işleyen bir madde göremedim, eğer varsa da bilmiyorum. Yıllar önce Türkiye dünyada kendine yeterli olan, yani kimseye muhtaç olmadan karnını doyurabilen yedi ülkeden biriydi. Günümüzde ise  yurdumuzun yüzde yetmiş beşini teşkil eden çifti sayısı bugün yüzde yirmibeşlere inmiş durumdadır. Üreticinin bir yıl emek vererek yetiştirdiği ürünlerin elde kalması, borçların ödenemeyişi, üreticiyi topraktan soğutmuş ve işlediği toprakları terk etmek zorunda bırakmıştır.

Türkiye’nin son kırk yılına tanık olarak birisi olarak konuşacağım. İktidarda olan her siyasi parti yahut partiler ülke kalkınmasını teknolojinin gelişmesine bağlamışlar, karayolu, demiryolu, hava yolu, deniz yollarının gelişmesi ile gelişmiş dünya ülkelerinin seviyesine geleceğimize kendilerini inandırmışlardır. Bu tezler doğrudur, fakat işin esası unutulmaktadır. 85 milyon halkımız demiryollarının demirini, uçakların kanatlarını kemirerek mi karınlarını doyuracaklardır?

Yine iş dönüp dolaşıp toprağa geliyor… Hükümetler biz çiftçiye ucuz kredi veriyoruz diyorlar, yani borç veriyorlar. Üretim olmayınca borcu kim ödeyecek? Sonunda toprağını satıp borcunu ödeyecek, hep kulağımızı ters tarafından gösteriyoruz. Üreticiye kredi yerine ürettiği malın satış garantisini vermek gerekir. Türkiye yedi bölgesi olan bir ülkedir. Bu bölgelerde neyin yetiştiğini Ziraat Bakanlığı bilmektedir. Türkiye’nin ihtiyaç fazlası olan ürünlerinin pekâla dış ülkelere pazarlama imkânı vardır. Dünyada 174 ülke olduğuna göre bu ülkelerin 10 tanesi ile yapılacak gıda anlaşması ile Türk üreticisinin elindeki ürünü az çok para edecek, üretici de banka kıskacına girmeyecektir. Bugünkü durumu ele alalım; fındık üretirsin elde kalır. Narenciye üretirsin dalında çürür, tahıl ürünleri para etmez. Bu şartlar altında üreticiyi toprağa nasıl bağlayacaksın?

Siyasi partiler hayatlarının trajedisini oynuyorlar, aşırı ekonomi, aşırı hürriyet, aşırı insan hakları, aşırı ekonomi rahatlığı, vaatlerinde bulunuyorlar, ama toprak anayı düşünen kimse yok. Toprak olmayınca, ne demokrasi olur, ne insan hakları olur. Haçlı seferlerinden şu ana kadar insanlık bir karış toprak için halen savaşıyor, biz ise şehre göçü cazip hale getirmek için, yeni yerleşim birimleri açmak için planlar uyguluyoruz. Birkaç sene sonra göç almamız sebebiyle çok kalabalık bir ülke olacağız. Bu kadar insanın karnı ne ile doyacak? Utanmadan, sıkılmadan yurtdışından buğday mı, mısır mı, pirinç mi ithal edeceğiz? Zaten çoğu şeyi ithal ediyoruz. Topraktan soğutulan köylümüz artık bahçesine soğan, kıvırcık, sarımsak dahi ekmediği gibi, tavuğu bile temizlenmiş olarak marketten almaktadır.

Bu saydıklarım ülkemiz için çok üzücü tablolardır. Uzun lafın kısası köylümüzü tekrar toprağına bağlamak ve toprak anayı sevdirmek için tam destek şarttır; bu da çiftçinin ürettiği mahsulünü yurtdışına ve yurtiçine ihraç etmesini sağlamak için devletin alt yapı yatırımlarını oluşturması lazımdır.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam

sinop web tasarım sinop avukat sinop ceza avukatı