reklam
reklam

Türkiye'nin İnternet Ağı Projesi

Köşe Yazarı: EMİNE KALYON AVCI   Eklenme Tarihi: 11 Kasım 2021, Perşembe - 09:54   Okunma Sayısı: 284911

ODTÜ ve TÜBİTAK’ın ortak çalışmaları kapsamında  Türkiye'nin internet ağı projesi, 1991 yılında başlatıldı. Bir dizi denemeler ve çalışmalar sonucunda  ilk internet bağlantısı ise 12 Nisan 1993 tarihinde ODTÜ Bilgi İşlem Daire Başkanlığı'na ait yönlendiriciler ve PTT'den sağlanan 64 Kbps kapasiteli kiralık hat kullanılarak gerçekleştirildi ve NSFNet ile bağlantı kuruldu. Bu ilk bağlantıların ardından bir bir internet siteleri kurulmaya başladı. İlk başlarda kurumlarda olan internet bağlantı sağlayıcıları zaman içinde evlerimize girmeye başladı. 90 lı yıllarda evlerde internet bağlantısı için sabit hat gerekli  idi ve bağlanma sürecince bir ses ile o bağlantıyı bekler ve bağlanmayı başarırsak sevinirdik. Uzaktaki ve yurt dışındaki yakınlarımız ile artık internet üzerinde görüntülü konuşmak büyük bir kolaylık olmuştu tabi zamansız internet ağı kopmalarını saymazsak. Zamanla internet sağlayıcılar artmaya başladı ve bağlantı türü olarak da sabit hat bağlantısı olmaksızın wifi bağlantı ile erişim sağladık.  Yıllar yılları kovaladıkça internet siteleri çoğalmaya ve her alanda bizlere hizmet vermeye başladı. Bununla paralel olarak tablet ve akıllı telefonlar hayatımıza dahil oldu. Artık internet bağlantısı için PC başına oturmamıza gerek kalmadan bulunduğumuz her yerde  elimizdeki akıllı cihazlar ile en çok içerik aramak, arkadaşlarla iletişimde kalmak, haber takip etmek, bilgi aramak ya da film  izlemek, ilham verici fikirlere göz atmak, ürün veya marka aramak, müzik dinlemek, zaman geçirmek, finans yönetimi, oyun oynama, iş amaçlı, yiyecek ve sağlık alanındaki ihtiyaçlarımızı karşılamak ve yeni insanlar ile tanışmak  için kullanılmaktadır. Elimizdeki akıllı telefon ile internete bağlandığımızda aradaki mesafeler yok olup her birimiz küresel internet kullanıcısı ve dünya vatandaşı olduk. Türkiye’de .com.tr uzantılı alan adı sayısı, çoktan 200 bini geride bıraktı.
Aşağıda küresel vatandaşlarının  dünya bazında raporlanmış bilgilerini ekliyorum.
We Are Social Digital in 2021 raporuna göre İnternet, sosyal medya ve mobil kullanıcı istatistikleri
4.66 milyar internet kullanıcısı, dünya nüfusunun %59’u
4.20 milyar sosyal medya kullanıcısı, dünya nüfusunun %53’ü
5.22 milyar mobil kullanıcısı, dünya nüfusunun %66’sını oluşturmaktadır.
Dünya nüfusunun neredeyse  % 60 ı internet kullanıcı olduğu dünyamızda artık dijital olarak yeni bir cağın içindeyiz. Dijital çağ ile birlikte bizlerde dijital bireyler olduk nerdeyse …
Dijital çağ ve bizlerde bu çağın küresel varlıkları olarak gerçek kimliğimizden öte bir de sanal kimlikler edindik internet sitelerine girmek için ve bu kimlikler ile dijital dünyaya dahil olduk. Dijital dünyada bulunduğumuzda bu kişiliğimize sanal dendi.  Oysa sanal, gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan, mevhum, farazi, tahminî demek idi. Hal böyle olunca sanal olarak kullanılan bir çok kimlik kötü niyetli kişiler için işlerini daha da kolaylaştırdı ve bunu da kendini koruma bilinci daha tam gelişmemiş çocuklar hedef alınarak yapıldı. Çocukların ellerine oynasınlar diye verilen tablet ve telefonlardaki masum oyunlar zannettiğimiz çoğu sitenin aslında tamamen kötü amaçlı açıldığını anlamak hiç zor değildi. İnternetin evlerimize girmesi bir çok açıdan kolaylık ve fayda sağlamaktadır ama güvenlik ve evlerimizin mahremiyeti konusunda da bir açıklık oluşturmuş olup ben bunu söyle ifade etmekteyim. İnternet olan evlerde evin bir duvarının kırık olması dışardan gelebilecek etkenlere açık olması ve hatta eski mahremiyeti kalmaması demektir.  Sanal terimlerinden sonra bir terim daha hayatımıza girdi. “Siber” kelimesi İngilizce “Cyber” kelimesinden uyarlanıp kullanılmaya başlayan bir kelime olup “Bilgisayar ağlarına ait olan”, “İnternete ait olan”, “Sanal Gerçeklik” manalarına gelmektedir.
Aslında benim yıllarca düşündüğüm ve söylediğim bir söz vardı. PC, tablet ve telefonlarda her ne kadar sanal bir kimlik alsak da bu aletlerde bizler ekran arkasında yazan kişiler gerçek kişileriz ve gerçek hayatta ne isek dijital ve sosyal ağlarda da aynı davranmalıyız. Ancak bu şekilde doğru ve etkin bir internet kullanıcı olabiliriz. Ama maalesef ki gerçek hayatta kötüler olduğu gibi sosyal ağlarda da bu kişiler oldukça fazla ve kötü eylemlerini yapmaları çok daha kolay oluyor.
Artan nüfusla birlikte çoğaldık ve giderek de birbirimizden uzaklaştık ve insani değerlerimizi yavaş yavaş yitirmeye başladığımız duyarsızlaştığımız bir çağın içindeyken dijital çağa girişimiz, kalan değerlerimizi de silip süpürmeye başladı. Merhametli olmak, yardımseverlik, hoşgörü ve sevgi gibi bir çok değerimizde sanal kişiliklerimiz gibi sanal olmaya başladı ve yok oluyor …Oysa gerçek dünya da olduğu gibi sanal dünyamızda da bu değerlerimiz yaşatmak ve çoğaltmak hiç zor değil aslında. Sadece kendimiz olmamız yeterli ve karşımızdaki kişileri de cinsiyet gözetmeksizin sadece insan olarak görüp saygı ve sevgi göstermeliyiz. Saygı ve sevginin hakim olduğu her ortam, ister sanal ister gerçek olsun büyük huzur ve mutluluk ortamıdır. Huzur ortamında da ne suç ne de kötülük barınamaz. Ayrıca bizden sonraki gelen nesillere bu değerlerimiz de yine bizler yaşayarak aktaracağız. Bir o kadar önemli konuda sosyal ağlardaki konuşma üslubumuz. Bilindiği üzere artık bazı sosyal siteler bir çok üretici arkadaşımızın dijital dükkanı niteliğinde ve buralardan emek alınıp satılabilir. Durum böyle olunca bu sosyal ağlardan alış veriş yapılmak istendiğinde düzgün üslubumuz ve özenimiz ile emek talep edebiliriz. Böylesi karşımızdaki kişileri önemsediğimizi ve işine saygı duyduğumuz gösterir ve karşı taraftan da aynı şekilde özenli bir iletişim ve hizmet alırız. Gerçek hayat ve sosyal ağlar arasında bu tür örnekleri çoğaltmak oldukça kolaydır. Ben sadece ve kısaca sanal ortamda da gerçek ortamdaki gibi gerçek ve yalın olalım yeterli diyorum.  Hepimize kötülüklerden uzak bolca sevgi dolu sağlıklı günler diliyorum.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam