reklam
reklam

EDEP YA HU... 1

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 18 Ocak 2021, Pazartesi - 10:53   Okunma Sayısı: 72516

Akşam karanlığı ince tül gibi gri renge bürünürken, beyaz iplikle siyah iplik birbirinden ayrılamaz duruma gelir. İşten çıkan yorgun adımlı anne ve babalar akşam sofrasına konulacak nevalenin telaşı ile dükkanlardan alışveriş yapıp ellerinde torbalarla evlerinin yolunu tutar. Ay başı ise zaman dilimi kendi canı istediği ve evdekilerin sevdiği yiyeceklerden gramla alınıp sofraya mutlulukla konur yiyecekler, ay sonu ise cepte para azalmış demektir günü daha doğrusu öğünü kurtaracak karın doyuracak en ucuz ne varsa o alınır ve fazla oyalanmadan evin yolu tutulur. Ne kadar dikkat ederseniz edin illa her ay extradan bir harcama çıkar karşınıza, mevsim kış ise yakıt faturası fazla gelir, çocuğun ayakkabısı eskir, evde elektrikli bir alet bozulur veya plansız bir misafir gelir yemeğe, aile bütçesi tepetaklak oluverir. Zaten uzattıkça kısa gelen yorgan gibi olan gelirle; ya başın açıkta kalır ya ayağın, yorganın dışında kalır. Hesap Uzmanı olduğunu düşünsen de bir hesapsız harcama uzmanlığını sekteye uğratır her ay.

Evine gelirsin küçük alışveriş torbası elinde, kapıyı açarsın anahtar ile karanlık ev karşılar seni çoğu zaman, kimsesizliğini yüzüne vurur gibi, yüreğin daralır. Çocuklar eve gelmemiştir henüz bir arkadaşlarının evinde  veya anneannenin evinde karşılarlar akşamı, kimsesiz eve gelmek istemez çocuklar, hoş karşılamazsan da bu durumu çocukları anlarsın. İşten, okuldan gelen kapıyı anahtarla açmak istemez, Güleryüz’le birisi onu karşılasın ve ev yemek koksun ister. Evlerin kapısından sızan yemek kokusu o evde bir kadın var demektir, bir ana var, eş var demektir. Oysa beş yıldır senin evinde eş ve anne yoktur. İki kızın annelerinin yokluğuna alışamamış annelerinin yakın arkadaşlarını kendilerine anne görmeye başlamıştır. Allah İçin o kadınlar da kendi çocuklarından ayırmamıştır senin öksüzlerini.

Henüz otuzlu yaşların sonunda dul bir erkek olarak hem anne hem baba olmaya çalışmaktan yorulduğunu hatta tükenmişlik sendromu yaşadığını farkedersin. Çocuklara yetmediğin gibi kendine de yetemezsin. Sofran yavan, evin sessiz, kızların evinde hüzünlüdür, kabir gibi sessiz, ibadethane gibi duygu yüklüdür evin, çocukların ve senin dudaklarında dualar mırıldanır kaybedilen can için. Her köşesinde bir iz taşır gidenden ev,  nefesi kalmıştır son üflenen mumda, ellerinin kokusu kalmıştır vazoda kuruyan çiçeklerde, saksıların asılı olduğu makrome onun emeğidir. Sofraya konulan tabaklar, bardaklar onun çeyizi,  masa örtüsü ilmek ilmek ördüğü iğne oyasıdır. Banyoda asılı havluların kenarı dantelli el emeğidir, ne kadar çok çeyiz getirmişse artık kullan kullan eskimemiştir kaç senedir. On sene evli kaldığın, iki sene sevgili olduğun kadın birgün aniden çekip gitmiştir hayatınızdan, sevgilisiyle kavga eden dikkatsiz sürücü kaldırımda yürüyen bir kadını öldürmüştür. Çoğuna göre haber değeri sadece trafik kazası niteliğinde olmasına rağmen sizin evin üstüne düşmüştür o araç ve çatınız yıkılmış, sizin evin pencereleri kırılmıştır, perdeler rüzgarda dalgalanıp açılmıştır o gün. Hayatınız sadece size aitken, şimdi  herkes sizin ne yaşadığınızı öğrenmiş ve size acımıştır. İki küçük kız ile dul kalan bir genç adam oldunuz bir günde.

En çok kayınvalideniz  ile evli olamayan baldız size destek olur. Tek korkuları evlenmeniz ve kızlarının evine yabancı bir kadını almanızdır. Size evlenmemeniz konusunda baskı uygularlar. Siz zaten yaralı kuş gibi şaşkın, yüreği acı ile dolaşırsınız ortalıkta. İlk senelerde evlilik aklınıza bile gelmez. Son senelerde ise yalnızlık sizi daha bir duygusal yapar, yağmur bulutları yüreğinize dolar, şimşekler çakar, gök gürültüsü ile haykırır yalnızlık sedaları yukarıdan  dolu olur yağar, kar olur yağar yalnızlığın kışını yaşarsınız, yalnız bir kardan adama dönersiniz, hüzün kokan, biraz da naftalin kokulu duygularla. Her güneş çıktığında erimeye mahkum kardan adam gibi sevgi açlığıyla yanarsınız, erir yok okursunuz.

Bir kadın çıkar karşınıza eşinden ayrılmış iki çocuklu, yaranıza üfleyeceğini düşünür, yeniden yuva kurmak istersiniz. Asgari müşterekte anlaşırsınız zaten aşk olmaz bu saatten sonra aranızda,  siz ölen eşinizi unutamamışsınızdır, kadın da ayrıldığı eşini unutmamıştır. Siz   vefat eden eşinizden,  O kendi  ayrıldığı eşinden  söz eder sürekli. Bir süre sonra kendinizle ilgili hiç konuşmadığınızı farkedersiniz.  İki ayrı dünyanın iki ayrı bireyi gibi sonradan yama gibi durur bu yakınlık üzerinize, içinize sinmez bir şeyler.

Sizden oturduğunuz evin tapusunu ister güvence olarak kadın. Oysa o Evi eşinizle birlikte almışsınızdır, düğün takıları ve çektiğiniz kredi ile almış ve çocuklarınızın hakkıdır o ev, eşiniz bebeklerini annesine bırakmış anneliğe doyamadan işe gitmiştir. O evi ikinci evliliği yapacağınız kadına vermek istemezsiniz. “Senin güvencen benim karakterim” demek istersiniz fakat kadın sadece maddi rahatlığa ve güvenceye bakar.

Kadın diretir güvence diye, üstelik eski kocası hayırsız çıkmış çocuklarına bakmak istememiştir, yeni evliliğinde çocukları rahat etsin ister kadın. Kısaca eski eşinden ne görmediyse maddi olarak bu evliliğinden görmek ister. Takı ister sayı ile on tane bilezik, bir tek taş yüzük ister, ilk kocası ona takı almamıştır. Senede bir çocuklarla tatil isterim der, hiç tatil yapmamıştır çocukları. Birde çalışmak istemez evlenince, iş hayatı yorucu gelmiş, evlenince rahat etmek ister.

Oysa adam ilk evliliğini aşk evliliği yapmış, iki tarafın ailesi ile masrafları paylaşmıştı. Yatak odası, mutfak takımları beyaz eşya ile birlikte kız tarafı almış, onlarda oturma odası ve perdeleri almıştı. Ne bir pazarlık ne bir laf çarpma olmamış, iki tarafın ailesi imkanı doğrultusunda elinden geleni yapmıştı. Düğünde takılan takılar ise pazarlık söz konusu olmadan kimin imkanı ne ise o takı alınmıştı. 







reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam