reklam
reklam

Her kuşağın ruhu farklı

Eklenme Tarihi: 28 Kasım 2022, Pazartesi - 23:25   Okunma Sayısı: 66129
X kuşağından Y kuşağına, Z kuşağından Alfa kuşağına kadar her kuşağın farklı bir ruhu; farklı bakış açıları, farklı davranış biçimleri ve beğenileri bulunuyor.

Kuşak kavramını incelediğimizde anne ve babaların çocukları ile doğumları arasındaki standart ortalamaya sahip oldukları  zaman  aralığı  olarak  karşımız çıktığını görmekteyiz. Kuşak kavramı, aynı zaman aralığında dünyaya gelmiş ve benzer sosyal tecrübeleri yaşamak zorunda kalmış bireylerden oluşan grup olarak ifade edilmektedir. Türk  Dil Kurumu’na göre kuşak, aynı çağın şartlarını, birbirlerine yakın zamansal sıkıntıları ve kaderleri paylaşan, aynı zaman diliminde doğup, benzer sorumluluklar ve özellikler taşıyan bireyler topluluğu olarak tanımlanmaktadır. Sosyal ve tarihsel olayları yaşandıkları sürece göre kuşaklar kategorize edilmektedir. Sessiz Kuşak (1945 ve öncesi), Bebek Patlaması Kuşağı (1946- 1964), X Kuşağı (1965-1980), Y Kuşağı (1981–1996), Z Kuşağı (1997-2012), Alfa kuşağı ise 2013 ve sonrası doğanları ifade etmektedir. Her kuşak kendine ait birtakım farklılıklara, birtakım özelliklere ve farklı değer algılamalarına sahiptir. Bu nedenle her birey doğduğu kuşak grubu içerisinde bazı ortak davranışlar gösterirken diğer kuşak gruplarından da farklı davranışlar gösterebilmektedir. Yine her kuşak içerisinde dünyaya geldiği zaman dilimine ait özellikleri taşıdığından söz konusu özelliklere göre davranış  sergilemesi  normaldir. 

Z kuşağını anlamaya çalışmak

X ve Y kuşakları açısından baktığımızda Z kuşağını anlamanın, anlamaya çalışmanın çok büyük güçlükler getirdiğini görebiliriz. Her şeyden önce Z kuşağı, kendi benliğine daha çok odaklanan, dijital teknolojilerle iç içe bir kuşaktır. Analitik düşünme becerileri, satış ve pazarlama kabiliyetleri, yaratıcılıkları belki de bu sebeple bizlerden daha gelişmiş. Gününün çoğunu akıllı cihazlarla geçiren çocuklar ve gençler, sosyal ilişkilere, üç boyutlu problemlerin çözümüne, sözel ve bedensel iletişime, sezgisel bilgileri kullanmaya neredeyse ihtiyaç duymuyorlar artık. Hatta duygularını dahi ‘emoji’ dediğimiz görsel ifade biçimleriyle gösteriyorlar. Sezgisel bilgiyi kullanma ve işe yarar kılma yeteneği; yani duygusal zekâ, Z kuşağında da var ancak geçmiş kuşaklarda olduğu gibi güçlü değil. Günümüzde birçok konuda eleştirilen Z kuşağı, elbette bir önceki kuşaklardan pek çok yönüyle ayrışıyor. Her kuşağın farklı bir ruhu, farklı bakış açıları, farklı davranış biçimleri ve beğenileri bulunmakta. Neredeyse gününün çoğunu akıllı cihazlarla geçiren çocuklar ve gençler, sezgisel bilgileri kullanmaya pek de ihtiyaç duymuyorlar artık. Onları daha iyi anlamak için, her dönemin ruhunun, koşullarının farklı olduğunu ve bunun da kuşakları dönüştürdüğünü unutmamalıyız.

Z kuşağı 6. duyusunu kullanmıyor

Sezgilerin insanlara verdiği bilgilerin en güzel yansıması, günlük yaşamdaki farkındalığımızı artırmasıdır. Örneğin bir bankada arkamızda birilerinin olduğunun farkında olup buna göre dikkatli, özenli ve uygun hareket etmeyi, geri döndüğümüzde onlara çarpmamak için o mesafeyi hesaplamayı sezgilerimizle sağlıyoruz. Burada tabii nezaket ve görgü kurallarının da sezgisel bilgilerimize dahil olduğunu söylemeliyiz. Ancak günümüzde, özellikle Z kuşağında sezgisel bilgilerin neredeyse hiç kullanılmadığını gözlemlemek mümkün. Belki de bugüne kadar sezgisel bilgilerine ihtiyaç duymadılar, ihtiyaç olmayınca bu duyularını da geliştiremediler. Kulaklıkla müzik dinlerken sesin dışarıya taşacak kadar açılıp başkalarını rahatsız edebilecek olması ya da metrobüste oturan bir gencin, yanında ayakta duran yaşlı birini fark etmemesi Z kuşağında altıncı duyunun kullanımının çok düşük olduğunu gösteriyor. Bu durum empati yeteneğinin gelişmesini engellerken, kent yaşamında hep arzu ettiğimiz o nezaket kültürünün yaygınlaşmasının da önüne geçiyor. Oysa X kuşağının nezaket konusunda çok daha hassas olduğunu görmekteyiz. Y kuşağında ise sezgisel bilgilerin kullanılması oldukça yaygın.

X ve Y kuşağına çok iş düşüyor

Yenilenen koşullara göre hayatımız da yeni bir form kazanıyor ve her yeni koşulda formumuzu değiştiriyor, dönüştürüyoruz. Bu yüzden, 35 yaş üstü insanların yani X ve Y kuşaklarının Z kuşağını anlamaya çalışması, artık kızmak yerine Z kuşağını anlamaya odaklanmaları, onlarla kıyaslama yapmak yerine ev ve sosyal yaşamlarında uyumlu olmayı denemeleri her zaman için daha sağlıklı sonuçlar getirecektir. Standart bakış açılarının dışına çıkmaya çalışılmalı, yeniliklere ilgi duyup farkında olunmalı, bilmediğiniz, tanımadığınız kelime, iş, uğraş veya kişiler öğrenmeye çalışılmalı. Aslında benzer örnekleri X kuşağının Y kuşağını anlamaya çalışması anlamında da kullanabiliriz. Zira bu iki kuşak arasında da oldukça büyük farklılıklar bulunmakta. Aslında kuşaklar arası çatışmaların temel nedeni empati yoksunluğundan kaynaklanıyor. Her kuşağı kendi koşullarında değerlendirip anlamaya özen gösterilmeli ve kıyaslama yapmaktan kaçınılması gerekiyor. Kent yaşam ve koşullar X ve Y kuşağını kızgın, stresli, duyarsız ve tepkisiz yapmakta. Bu nedenle çok daha rahat bir yaşam süren Z kuşağı ile mesafenin açılmasına izin verilmemeli. Eğlence yerlerine giderek eğlenmek, popüler müzikleri dinlemek, Konsol oyunları oynamak, eğlendirici kısa videolar izlemek, Anami ya da Manga çizgi romanları okumak aynı zamanda Z kuşağı ile olan iletişiminizi de kuvvetlendirecektir. Z kuşağı öğrenme yöntemi olarak video izlemeyi tercih ediyor. Günde 6 saat veya daha fazlasını video platformlarında geçiren Z kuşağının eğitim serüveninde artık teknoloji ve öğrenme arasındaki güçlü bağ da göz ardı edilemiyor. Özellikle bu kuşağın karakteristik yapısı gözetilerek oluşturulan eğitim modellerinde Z kuşağı öğrencilerinin başarılı eğitim arayışına en etkili çözümler sunuluyor.

İnternetle büyüyen bir kuşak

 X kuşağı çocukluk ve gençlik yıllarında internetle tanışamadı. Y kuşağı ise erişim anlamında daha sınırlı bir şekilde internetle büyüdü. Oysa dünya nüfusunun neredeyse yüzde 30’unu oluşturan Z kuşağı yaygınlaşan ve erişimi artık daha kolay olan internetin içinde doğdu ve internetle büyüyor. İnternetin olmadığı bir hayat Z kuşağı için düşünülemez. İnternet, hayatın olağan akışından ayrılamaz bir parça haline geldiğinden beri derin değişikliklere de neden oluyor. Bu kapsamda internetin sosyal, kültürel ve ekonomik bütün dinamikler gibi öğrenme sürecini de dönüştüren bir etkiye sahip olduğu görülüyor. Kuşaklar üzerine yapılan araştırmalarda ortaya çıkan genel bulgular gösteriyor ki Z kuşağının yarısından fazlası öğrenme yöntemi olarak video izlemeyi tercih ediyor ve ortalama dikkat süreleri yalnızca 8 saniye olarak ölçümleniyor.

Z Kuşağının dikkat süresi Y kuşağından 4 saniye daha az

Kuşaklar arası farklılıklar izleme alışkanlıklarında ve dikkat sürelerinde de ortaya çıkıyor. Genel araştırma bulgularına göre Z kuşağının ezici bir çoğunluğu gün içinde zamanının 6 saatten fazlasını video izlemeye ayırıyor. Teknolojinin içine doğmuş ve tamamen teknolojik dinamikler etkisinde büyümüş Z kuşağının öğrenme tercihi de teknolojiden bağımsız olmuyor. Ortak bulgulardan bir diğeri ise Z kuşağının ortalama dikkat süresinin 8 saniye ile Y kuşağından 4 saniye daha az olması. Teknolojinin olmadığı bir hayatı hayal bile edemeyen ve deneyimlememiş Z kuşağı için geleneksel eğitim materyallerini görsel kaynaklarla genişletmek öğrencilerin her zaman ve her yerde öğrenme isteklerini karşılayabiliyor. Etkileşim halinde olmayı ve video içerikleri tercih eden Z kuşağı, özet ve meseleye doğrudan giren içeriklere daha çok ilgi duyuyor.

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam