reklam
reklam

Karaköy

Köşe Yazarı: BAŞAK ERTEKİN   Eklenme Tarihi: 4 Eylül 2018, Salı - 09:00   Okunma Sayısı: 30410

18 Ağustos 2018 saat 11.45

Eminönü’den trene bindim. Tren normal kalkışını yaptıktan sonra Galata Köprüsü’ne döndü ve yavaşladı. Bu arada düdük çalmaya başladı. 17-18 yaşlarında bir genç Arap ile 15 yaşında bir çocuk trende oturma yeri kapma mücadelesine girmiş, birbirlerini itiyorlardı. Koridor tarafında olan ayağıma bastı, pantolon paçalarım kirlendi. Diğer ayağıyla koridorun yan tarafındaki hanımın beyaz eteğini kirletti. Omuzuna dokunarak bağırmak zorunda kaldım. O, bana mısın demiyor, içeridekiler de suskunluklarını korumaya devam ediyorlardı. Sonunda koltuğu paylaşmak zorunda kaldılar. 

Tren yavaş yavaş hareket etmeye başladı. Dışarıya baktığımızda muhtemelen uyuşturucu almış ayakları çıplak, uzunca boylu, bir Arap gencinin umursamaz şekilde trenin önünde gittiğini gördük. Kornalar, makinistin, kapıyı açarak yaptığı uyarılar fayda etmiyor, yürüyen kişi bildiğini okuyordu.

Diğer trenler de peşimize yığılmıştı. Köprünün kenarından olayı fark eden iki genç koşarak geldi, tren yolundaki bu şuursuz genci dışarı aldılar. Makinist her hal ve şartta bu genci geçemezdi. Ya tam geçerken yıkılacağı tutarsa?

Gelelim tren içindeki konuşmalara

    ---İnip ağzını burnunu kıracaksın itin…

    ---(Vatmana) yav vur geç şu herife!

    ---(Yolculardan bir diğeri) Nereye vuruyorsun yav? Adam 38 modeli, çarpsan Mercedes olur!

Bu tempoda tren Karaköy’e geldi. Bu hızla köprünün ortasına kadar geldi. Önde olmanın avantajıyla olan biteni görüyor ve sinirleniyordum

--------------       -------------     ---------------

Karaköy’de indim. Rıhtıma doğru yürüyorum. Ortalık dilenciden geçilmiyor. Bir enstrüman çalan çocukla konuşuyorum. 

    ---Ne kadar kazanıyorsun günde?

    ---7,5 lira abla

    ---Ne yapıyorsun bu parayı?

Gözlerini ileriye çevirdi. Bir kadını gösterdi, kucağında çocuk taşıyan… 

    ---O benim annemdir. Ona veriyorum.

    ---Nerede oturuyorsunuz.

    ---Taşlıtarla’da torpağın (toprak) üzerinde…. 

    ---Akşamları yemek ne yiyorsunuz?

    ---Annem lokantalardan kemik alıp kaynatıyor. Suyuna ekmek doğruyoruz.

Burada göz yaşlarıma hakim olamadım, çocuğun yüzüne bakamadım. Sonuçta ben de bir anneyim. Böyle bir geçim şeklini kabullenemedim.

Ah fakirlik, Ah kimsesizlik, Ah arkasızlık!

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam