reklam
reklam

VER ELİNİ İSTANBUL

Köşe Yazarı: ÖZER ÜÇ   Eklenme Tarihi: 24 Şubat 2025, Pazartesi - 14:38   Okunma Sayısı: 121013

Yazısı için çok kıymetli şair ve yazar Durmuş Türker hocamıza teşekkürlerimizi iletiyoruz. 

 

××××××××××××××××××××××××××××××××××××

     Çok değil, bundan on - oniki gün kadar önceki yazımın başlığı da “VER ELİNİ ANKARA” idi ve ben o yazıda “insan oğlu kuş gibidir” deyimini kullanmıştım; o deyim bu yazım için de geçerli. 07. 02. 2025 tarihinde ki Ankara’ya yolculuğumuz, 19. 02. 2025 tarihinde tersine bir yolculukla İstanbul’da sonlandı. Yani bir kuş gibi uçarak gittiğimiz Ankara’dan, bir kuş gibi uçarak da İstanbul’a döndük.

     Sakın canalıcının kulağına gitmesin ama yaşlanmış mıyız ne, yolculuklar artık bir hayli zor geliyor bize. En güzel yerinden bile yer verilse, uçakmış, trenmiş, otobüsmüş rahat vermiyor yolculukta tezden yorulan bedenimize. Ama cen bildiğimiz, “canım dediğimiz” birinin özlemi girince işin içine…yola düşmekten, yorgunluğu göze almaktan çekinmiyoruz yine de. Düşünün ki on yıldan fazladır yol düşürmemişiz canım kızımız Hatice’mizin evine…bu defa da gitmeseydik gönül koymaz mıydı bize? O nedenle kuş uçuşuyla koştuk kendisine. 

      Bir de var ki günler çok çabuk geçiyor. On günlüğüne planladığımız bu gidiş dönüşü on iki güne çıkarmış olsak da dönüş anı geldi yine de. Yahya Kemal’e atfedilen bir anekdot vardır: Hazrete “Ankara’nın nesini seviyorsun” diye sorduklarında, “İstanbul’a dönüşünü” dermiş ya ben tam da bunu demeyeyim diyorum ama kızımla damadıma tersine sorulsa bu soru, onlar da “İstanbul’un Ankara’ya dönüşünü seviyoruz diyecekleri için demiş olayım yine de. Sanmayın ki insan oğlu yanlız “yar” sever; insan oğlu aynı zaman da “yer” sever. Onun içindir çokça da bu gidiş gelişler. Siz istanbul’u seversiniz, kızınız Ankara’yı sever ya…işte tam da bu nedenledir yolcu taşıyan uçaklar, otobüsler, trenler…

       Yolculuk ki…o da başlıbaşına bambaşka bir şey…İçinde özlemi, ayrılık hüznünü taşımaz ki yalnızca, çokça da telaşı barındırır. Ne kadar içinden atmak isterse istesin insan, yine de varacağı yere kolay varamamanın yükünü taşır us’unun bir yerinde. Bu dönüşte de öyle oldu yine. Bir gördük ki herbirinin bu duygu var yolcuların gözlerinin içinde. En çok konuşulan ise “yerim trenin gidişine göre ters mi yoksa düz mü” sorusuydu. Yönü terse olanlar ne çok hoşnutsuzdu böyle. Oysa istense buna bir çara bulunurdu ama “terslikten” bunca hoşlanmayan insanların memleketinde yine “terslik” vardı işte. Bir kere daha anladım ki biz hala gerçek anlamını veremiyoruz tersliğe. O yüzden olmalı herkes giderken Mersin’e, biz gidiyoruz tersine.

      Her şeye karşın yolculuk güzel geçti yine de. Bu güzelliği sağlayan da güzel insanlardı yine. İnsanın da iyisi olmasa ya…işte o zaman bakın dünyanın da, yolun da, yolculuğun da çekilmezliğine. Trene bindiğimizde tek koltuklarda biri düz, diğeri ters oturan iki bayanın çantalarını yerleştirdim başuçlarındaki bağaj yerine. Bana asla kabullenemeyeceğim bir minnet duydular, böylesi gönülden bir yardıma alışkın değiller miydi ne? Ben ise “bunun yardım bile sayılmaması gerektiğini, yalnızca insan olmanın gereği diye düşünülsün isterim” demek isterdim kendilerine. Oysa onlar, tekrar tekrar teşekkürlerini yinelediler bizden önce indiklerinde. “İyiliği yapan unutmalı, gören ise asla aklından çıkarmamalı” demişler ya atalarımız, bu yaptığımız ancak böyle iyilik olabilirdi işte. Tam yüzyüze olduğumuz kişiler ise abla- kardeş iki kadındı. Onlar da eşimin göz damlasını dökerek öylesine gönülden yardımcı oldular ki…hem güzellik vardı yüzlerinde hem de insanlık sevgisi vardı yüreklerinde. Doyum olmuyor be kardeşim, doyum olmuyor insanların iyisine. Ey eli bıçaklı, dili dikenli kötüler, kötülük peşindekiler! Siz de iyi olmayı bir kez olsun deneseniz ya…hem size iyi olur hem de bütün insanlığa bu dünya. Bana demeyin ki “bu senin ki boş bir hülya”, ben yine de umudumu bağlamışım bu hülyaya. Bir gün gelecek mutlaka iyilerin olacak bu dünya. Aksi halde “ kıyamet” görünüyor bu işin sonunda.

    Yol da bitti, yolculuk da sonunda. Ama biz insanlar için yolculuğun sonu yok bu dünyada. İçinde ne taşırsa taşısın, işin sonu o “son yolculuğa” varmadan biz hep hazır olmalıyız yeni yolculuklara. Aman be kardeşim! Çok da üstünde durmamak gerek, o ki bu dünyada yaşamak var ya…ne yüklense taşıyor insana ayak üstü durdukça…Biz kızımızı görmekten dönüyorduk, yukarıda iyiliğinden söz ettiğim kadın yolculardan birisi ise İzmit’teki kızını görmeye geliyordu. Gelmeler de, gitmeler de demek bizim içindi. Öyle ise, sağlık olsun da işin içinde, varsın başka yolculuklarımız da olsun diye düşünmek zamanı şimdi…

     Son sözüm de Ankara’da kalan canlarımıza olsun: Bizim için yaptığınız her şey için binlerce teşekkürler, yeniden birlikte olmak dileğiyle selam ve sevgiler.

 

 

reklam

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam