Saygı değer okurlarım, Rusya uluslararası coğrafyayı arka bahçesi olarak görüyor. Herhangi
bir hareketliliğin kendi ulusal güvenliğine yönelik hayati bir tehdit olduğunu düşünüyor
yüzyıllardır. Fakat şimdilik Rusya kontrollü bir uluslararası kaosu tercih eder gibi görünüyor.
Rusya, Türkiye için basit bir manevra aracı değil, gerçekçi bir düzlemde ilişki kurulacak bir
partner olarak ön plana çıksa da dikkat etmemiz gereken en önemli sinsi düşmanımızdır.
Tarih tekerrürden ibarettir sözcüğünü artık kimse umursamamaktadır. Geldiğimiz siyasi
konjonktür bize geçmişi uluslararası dinamiği eksik okuduğumuzu bir kez daha yüzümüze
vurarak gösteriyor. Çarlık Rusya’sı SSCB ve Putin Rusya’sı parça parça ele alındığında büyük
fotoğrafı net olarak görebilme imkânı göstermektedir.
“Zengezur Koridoru” ve önemi
Petro’nun vasiyetinin Kafkaslar ile ilgili bölümü şu şekildeydi:“Gürcistan, Kafkaslarda İran’ın
şah damarı pozisyonundadır. Bunun için Gürcistan’dan önce Ermenistan ve Azerbaycan’ı
(Güney ve Kuzey) zapt edip, İran’ın dahili dehalarını kendinize hademe yapmanız gerekir”.
Bahsedilen koridor ise, Ruslar tarafından Nahcivan ve Azerbaycan arasında, Türk nüfus
yapısının zorla değiştirilerek Ermenistan’a bağışlanan “Zengezur Koridoru” dur.
Zengezur bölgesi, yaklaşık 40 kilometre eninde olup, Azerbaycan ile Nahcivan’ı birbirinden
ayıran stratejik konumdaki bir bölgedir. Zengezur’un Ermenistan’a bırakılması, Rusya’nın
küçük bir toprak parçasını kullanarak attığı büyük bir stratejik adımdır. 1920 yılında
Zengezur’da yaşayan yaklaşık 225 bin kişilik nüfusun yüzde 70’i Türklerden oluşmaktaydı.
Ahalisi Türklerden ibaret olan Zengezur’da sivil halk üzerinde uygulanan bilinçli katliamlarla
halk bu bölgelerden kaçırılmış ve yerlerine Ruslar tarafından Ermeniler getirilip
yerleştirilerek; Türk dünyası arasında istenilen siyasi, ekonomik ve kültürel coğrafi boşluk
oluşturulmuştur. İşte İran’ın oluşumunu desteklediği koridor budur ve bu sınırda halen Rus
askerleri görev yapmaktadır. Rusya’nın büyük hayali aslında Deli Petro’nun vasiyeti
diyebiliriz.
Amaç bir “Dünya Hâkimiyeti” kurma
Rus Çarı I. Petro’nun, kendinden ve sonrakilerin uygulaması için, 1725 yılında yazdığı ve 1738
yılında ortaya çıkan gizli vasiyeti genelde bölüm halinde ve kısa parçalar şeklinde
incelenmektedir. Günümüzdeki uluslararası siyasetle olan bağlantısı kurulamamaktadır. Bu
vasiyet bugüne kadar gerek çarlık gerek Sovyetler ve gerekse Rusya dönemlerinde
vazgeçilmeden uygulanmaya devam etti. Halbuki vasiyet; Rusların dünya egemenliği, Akdeniz
ve Basra Körfezi’ne çıkarak, Hindistan ve Avrupa’yı ele geçirme planlarının anayasasını
oluşturmakta. Ve plan bir bütün olarak değerlendirildiğinde geçmişten günümüze kadar
yakın çevremizde gerçekleşen olaylara bakma açısından ciddi bir anlam kazanmaktadır.
Kazım Karabekir Paşaya göre Rusların büyük hayali, Rus Çarı Petro’nun vasiyetinde yer alan
maddelere dayanıyor. Şüphesiz tarihi sürecinde Rusların temel amaç ve hedeflerini iyi
bilmemek yanlış değerlendirmelere neden olmuştur. Petersburg şehrindeki Petro Sarayının
mahzenlerinde bulunan bu vasiyetname bir “Dünya Hakimiyeti” mefkuresinin kâğıda
dökülmüş kısa halidir. Vasiyetname genel olarak; Türkiye ve İran’ın etkisiz hale getirmesi
suretiyle Akdeniz ve Basra Körfezine ulaşılması, sonra da Baltık Denizi ve Akdeniz üzerinden
Avrupa’nın, Basra Körfezi üzerinden ise Hindistan’ın ele geçirilmesine dayanıyor. Bunun için
bölgede Hristiyan unsurlar kullanılacak ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Türkler ve
İranlılar birbirine düşürülecekti.
Günümüzde jeopolitik alanlar çok önemli
Uluslararası Siyaset açısından günümüzde jeopolitik alanlar çok önemlidir. Fakat jeostratejik
açıdan aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Buna örnek olarak ormanda yaşama alışmış olan
toplumların askerleri ile bu özelliklere sahip olmayan bir toplumun askerleri ile ormanlık
arasında girişilecek askeri mücadelelerde coğrafya ve stratejik açıdan son derece önemli bir
faktör olarak uluslararası arenada karşımıza çıkmaktadır.
Jeopolitik aslında temel deniz ve kara hâkimiyetinin temel düalizmine dayanır. Araştırdığımız
zaman ünlü jeopolitik düşünürlerin çalışmalarında bu düalizmi görmemiz mümkün olacaktır.
Ancak bazı jeopolitik düşünürleri Deniz hâkimiyetinin ,Kara hâkimiyetinden daha üstün
olduğu düşüncesinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Amiral Alfred Thayer Mahan kendi
notlarında, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nin sahip olduğu Okyanus çıkışları ile
Rusya ve Almanya gibi kara devletlerine kıyasla daha çok avantaj sağladığını söylemiştir.
Deniz ve kara ile ilgiyi fikir yürütmezsek jeopolitik kavramdan bahsetmemiz bir anlam ifade
etmemektedir.
Putin ve kurmayları yeni bir sistem bloku üzerinde çalışmaktalar
Rusya günümüzde Avrasya kıtasının Merkezi Karası olan bir devlettir. Rusya bu jeopolitik
gücünü önemli bir şekilde, Sibirya’nın fethi ve entegrasyonundan sonra başlamıştır. Merkezi
kara devleti konumunda bulunan devlet kendi coğrafi ve kültür anlamında diğer
coğrafyalardan esinlenmesi oldukça doğal bir durumdur. Fakat bu tanımı Rusya için söylersek
bu yanlış anlaşımlara yol açabilir. Rusya- aslında Doğu ve Batı eğilimlerinden faydalanmışsa
bile, bunu kendi sosyal hayatında inşa etmeyen devlettir.
İster Çarlık Rusya’sı, isterse de daha sonra Bolşevik devrimi sonunda kurulan SSCB kendi
kimliksel, kültürel farklılığı ile Batılı ve Doğulu bir devlet olarak nitelendirilmemektedir. Fakat
Dugin`in belirttiği gibi salt jeopolitik düzlemde konunu ele aldığımız zaman bugün dünyada
Rusya karşısında tekçe Rimlandlar değil tam karşıda ve muhalif durumunda bulunan
Atlantikçi Amerika bulunmaktadır. Bunun için Avrasya devletleri ile muhtemel bir birlik
oluşturmak mümkünse bile, ilk yapılmalı şey kıyısal alanların müttefik olmaktan geçer.
Rusya yeniden Avrasya’da egemen güç olmak için eski Doğu Avrupa ülkeleri ile ilişkileri değil,
daha önemlisi Atlantikçi blokun Himayesinden çıkmaya çalışan Fransız-Alman ve Hindistan,
İran, Japonya, Kafkasya devletlerinin Avrasya stratejik blokuna dâhil edilmesidir. Fakat
günümüzde reel durumu göz önünde bulundurarak söylemek mümkündür ki, bu sadece bir
hayal ürünü gibi görünse bile Putin kafasında daha farklı bir blok sisteminin olmasıdır. Putin
ve heyeti boş durmayıp yeni bir sistem bloku üzerinde çalışmaktadır. 2025 dinamiğini buna
göre hazırlanıyor diyebiliriz. Planlar hazır, fakat Rusya’ya kim dur diyecek.