reklam
reklam

Baba parası

Köşe Yazarı: NESLİHAN KALAYCI   Eklenme Tarihi: 24 Mart 2023, Cuma - 11:13   Okunma Sayısı: 31411

Aramıza yeni katılan ve ifrat derecede özgürlük ve barış yanlısı olan bir arkadaşımızdan nağmeler dinliyoruz. Belli ki miras yiyenlerden… Sergideki tablolar empresyonist akımdan… Hemen yanımızdaki tabloya baktı ve,

 

    —-Ortada bir dere, derenin her iki yanında ağaçlar… Burası mutlaka bir kuş cennetidir. Ben böyle bir yerde sınırsız ve özgürce yaşamak isterim. Huzurlu olmak isterim. Hiçbir kimsenin hayatıma yön vermesini, müdahale etmesini veya özgürlüğümü kısıtlamasını istemem.

    —-Daha önce bir yerde veya bir şirkette çalıştınız mi? Sizi soğutan bir şey mi yaşadınız?

    —-Hayır, ben hiç çalışmadım. Ailemin durumu iyidir.

    —-Gayet güzel. Aynı dilekleri evrendeki diğer varlıklar için de düşünür müsün? Örneğin; Senin et yemek istemen bir kuzunun hayatına müdahale olmuyor mu?

    —-O başka bir şey!

 

Bu şekilde yaşayan insanımız da vardır, hiçbir yerde çalışmayıp sadece para harcayarak… Fikir ve emek üretmeden, kimseye faydası olmadan, askerlik hizmetinden kaçarak…  Şunu da unutmayın ki, bu bal küplerinde (!) menfaat umanlar da eksik olmazlar; yağ çekerler, bu kişiler hakkında methiyeler düzerler, şiirler yazarlar, hatta bunlara yaslanan resmi kişiler de görürsünüz.

 

  

Bu yazıyı daha önce de yazdım. Her dönemde yeni yetmeler ortaya çıkıyor, makam hastalığı değişik versiyonlarda karşımıza çıkıyor. Yetkisi olduğu halde kullanmayan, sorumluluktan kaçan, astlarına hesap sormaktan çekinen, gördüğü veya duyduğu yolsuzluk, usulsüzlükleri tahkik ettirmeyen amirler, üst makamların sopasından korkarlar.

 

İstikbal kaygısı, bazı insanları fikir beyan etmeksizin pısırık kalmaya iter. Kendilerine verilen emirleri ve yapılan uyarıları “evet efendimci” tavırla dinlemeyi severler. Not alması gereken aksaklıklara kendi çapında çözüm önerilerini de ekleyerek amirlerine sunmak o kişilerin asaletini sarsar, hem de “habbeyi kubbe yapmak” gibi sıkıntılı durumlara yol açar.

 

Eskiler, makamın asaletini ve kişinin olgunluğunu vurgulamak için “makamı doldurmak” (makamın hakkını vermek) şeklinde ulvî bir yakıştırma yapmışlar. Bu olgunluğa erişemeyen veya başka tarafıyla kavramaya çalışanlar, “doldurmak” eylemini “içine etmek” şeklinde algılayabilirler.

 

 

Galiba yine çok şey yazdım. Kızmayın ama daha yazacaklarım var. Bunların da hepsi nakarat veya temcit pilavı…

  • Kadına şiddet ve öldürme olayları devam ediyor. Her defasında “Unutulacaklara bir

ilâve daha” şeklinde belirttim; çünkü inanmıyorum bu konuda sağlıklı ve âdil kararlar verileceğine! Öldürme şekli, şimdiye kadar duymadığımız yöntem ve aletlerle öne çıkmaya başladı.

  • Faili (gayri)meçhul olaylar devam ediyor.
  • Terör olayları devam ediyor.
  • Pahalılık tavan yapıyor.

 

Sizleri daha fazla üzmeyeyim. Bir fıkra ile sözümü bitireyim. Temel’i köye muhtar seçmişler. Köyün dışından gelen kişi köylüye neden Temel’i seçtiklerini sormuş;

    -- Akillidur da! Hepimizu depreme karşu aşi ettirdu… (Gülmeyin sakın! 1999 Yalova depreminde “fay hattını ilerden geçirsinler” deyip inşaat ruhsatı veren devlet memurunu da gördük.) 

 

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam