reklam
reklam

ZAFER BAYRAMI ÜZERİNE

Köşe Yazarı: SALİH KOÇ   Eklenme Tarihi: 28 Ağustos 2022, Pazar - 13:39   Okunma Sayısı: 135092

Bayramlar bir kazanımdır. Bu kazanımı elde edinceye kadar geçen süreçlerde neler yandığı, bayram sevinci nedeniyle çoğu zaman unutulur, belki de göz ardı edilir… Dünya emperyalistlerine ve yerli işbirlikçilerine karşı 30 Ağustos’ta bir zafer kazanılmış ve adına Zafer Bayramı denilmiştir. Her ne kadar dünya emperyal güçleri ve yerli işbirlikçilerine karşı cephede bir savaş kazanılmış olsa da Mustafa Kemal’in değişiyle asıl savaş daha başlamamıştır. Bu savaş ülkemizi yüzyıllardır geri kalmasına yol açmış cehalet ile yapılacak savaştır. Buradan da anlaşılıyor ki; Mustafa Kemal komuta ettiği bir savaşı kazanmanın haklı gururunu yaşarken, kendini zafer sarhoşluğuna kaptırmamış, asıl savaşın bundan sonra devam edeceğini söyleyerek ulusal güçlere yeni bir hedef göstermiştir.

Emperyalist güçler dünyanın her yerinde adeta değişmez bir kural gibi yerli işbirlikçileri ile birlikte hareket ederler. Onlar olmadan işlerini kolay göremezler. Bu yerli işbirlikçiler; bir sırt sıvama, küçük menfaatler, mevcut düzende kendilerine verilecek unvanlar ile en de önemlisi kurulu düzenlerinin bozulmayacağı teminatıyla her türlü ihanete gözleri kapalı razı olurlar. Onlar için varsa yoksa dünya malıdır, kendi menfaatleridir.  Bunun için ulusal bağımsızlık yanlısı güçlere karşı can siper hane mücadele ederler.  Ve bu güçler için her şey mübahtır. Bu mücadele esnasında da en çok kullandıkları da insanımızın saf, temiz dini duygularıdır.

Anadolu insanını 30 Ağustos Zafer Bayramı’na taşıyan süreç Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmasıyla başlamıştır. Samsun’a bir Osmanlı paşası olarak gelen Mustafa Kemal Amasya Genelgesi ile ‘’Ulusun bağımsızlığı, yine ulusun direnç ve kararı kurtaracaktır!’’ diyerek Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın fitilini ateşlemiştir.

Mustafa Kemal Havza, Amasya Tokat, Sivas, Erzincan, Erzurum yolculuğu esnasında gücünü alacağı halkı daha yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Kurtuluş Savaşı Anadolu köylüsüne dayanacak ve gücünü oradan alacaktır. Erzurum’da Osmanlı Generali elbisesini çıkarmış, Heyeti Temsiliye Başkanı seçilerek halkın önderi olmuştur.

Sivas’tan Ankara’ya gelirken yarı gider, yarı bozulan araba yolculuğu esnasında halk ile teması sürmüş, Mustafa Kemal ve heyetini bozkırın ileri gelenleri sevinçle karşılamışlardır. Ankara’ya girişinde Seymenlerin Mustafa Kemal’i ve heyetini karşılaması bunlara en güzel örnektir.  Artık Anadolu’da bağımsızlık ateşi yakılmıştır. Hiçbir güç bu ateşi söndüremeyecektir!

Yunan ordularının başta İzmir ve Ege bölgesinin çeşitli illerini işgali ulusal güçlerin ne kadar da haklı olduğunu göstermiştir. İşgale, önceleri çeteler şeklinde sonrasında da Büyük Millet Meclisinin Mustafa Kemal’i Başkomutan olarak atamasıyla, düzenli ordular ile karşı konulmuştur. Ta ki 9 Eylül’de düşman denize dökülene kadar…

Yerli işbirlikçiler; Bolu’da, Düzce’de, Beypazarı’nda, Yozgat’ta ve daha değişik bölgelerde İstanbul Hükümetinin kışkırtmasıyla halkın saf ve temiz dini duygularını sömürerek irili ufaklı ayaklanmalar çıkarmışlardır. Milli ordular hem bu işbirlikçiler ile hem de işgalci güçler ile savaşmak zorunda kalmışlardır.

Kurtuluş Savaşı anlatılırken işgalci güçlere karşı kazanılan zaferler coşkuyla yeni kuşağa anlatılmaya çalışılsa da son yıllardaki bu anlatılarda yerli işbirlikçiler ve bunların işgalci güçler ile yaptıkları iş birliğinin gözden kaçırıldığını gözlemlemekteyiz…

Zafer Bayramımız Kutlu Olsun…

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam