reklam
reklam

Aynı durumda İki farklı yaklaşım

Köşe Yazarı: SONNUR ADA   Eklenme Tarihi: 16 Ekim 2021, Cumartesi - 14:30   Okunma Sayısı: 105082

• Anne bu akşam eve geç geleceğim.

• Ne demek, otel mi burası?

• Anne bir kere de sorun çıkarma, bütün arkadaşlarım gidiyor istediği zaman. Nedir benim bu çilem…

• Onların anası babası umursamıyor demek ki.

• Bu mu umursamak? Umursama o zaman, boğuyorsun beni.

Genç, kendini ifade edeceği ortam bulduğunda içinden geçenleri paylaşıyor:

‘’Kırgınım ve çok kızıyorum. Anlamıyorlar beni, anlamayacaklar da. Üniversiteye gidiyorum ama hala bana ilkokul çocuğu gibi davranıyorlar. Güvenmiyorlar mı, güvenmek istemiyorlar mı bilmiyorum. Yanlış yapacağıma inanmışlar. Oysaki yanlış ne diye sorsanız birbirimizin yanlış tanımı da ayrı tellerden çalar.

Bir programım olduğunda, bir şey yapmak istediğimde kim uğraşacak kim izin alacak kim anlatacak evdekilere diye strese giriyorum. Annemin gizliden gizliye çantamı kontrol etmesi zoruma gidiyor, hele bir de üstümü başımı koklama sevdası beni bitiriyor. İnsan evladını hiç tanımaz mı, eğrisini doğrusunu bilmez mi. Bir kere de evlat sana inanıyorum desinler…’’

Anne, kendi penceresinden bakarak anlatıyor:

‘’Ben bilmez miyim, elimizi üstünden çekmeye gelmez. Etrafında onun aklını çelecek bir sürü insan var. Okulunu bitir diyorum, işe gir, ne istersen yap. Bana çıkmış diyor ki, çalışırken vaktim mi olacak. Ne yapayım, aklım onda mı kalsın? Bizim de bir tanecik evladımız var. Biz onlar gibi gezip tozmadık, anamızı babamızı uykusuz bırakmadık. Gözü açılınca daha zor şekle şemale sokmak… En iyisi işi baştan sıkı tutmak. Bazen hak veriyorum tabii ama belli etmiyorum. Bu yaşlar deli dolu yaşlar, hata yapmaya meyilli olurlar. Ben çocuğumu çok seviyorum. Yoldan çıkmasına izin vermem…’’

Aslında annenin endişeleri de çocuğun serzenişleri de anlaşılır. Burada anlaşılmayan tek şey, bu kadar yakın iki kişinin ortak nokta bulmadaki isteksizlikleri. İnandığımız bir şeyin doğruluğunu sorgulamamak, inanç geliştirdiğimiz durumun değişebilirlik kuralını göz ardı etmek, sanırım iki kişiyi de yoruyor..

• Anne bu akşam Denizlerle Beşiktaş’a gideceğiz, biraz gecikirim.

• Kaçta dönersin? Telefonunun şarjını unutma sakın. Aklım sende kalıyor, etrafta tuhaf alışkanlıkları olan gençler var.

• Anne sen bu kadar endişelenince ben de huzursuz oluyorum. Güvenli ortamlarda olacağım inan bana. Hiçbir arkadaşımın ailesi sizin gibi değil.

  Haklı olabilirsin yavrum, başına bir şey gelir diye uykusuz kalıp kafamda kötü senaryolar kurmamak için, ben de kendimi alıştırmaya çalışıyorum. Seni aradığımda ulaşabilir olmalıyım. Birde nerde olduğunu bilmek rahatlatıyor beni.

• Biliyorum anneciğim telefonum sessizde olmayacak söz, ben sana konum da atarım. Çok da gecikmem, merak etme.

Yukarıda aynı durum için iki farklı yaklaşım örneği var. Bu örnekleri birbirinden ayıran ilk iletişim örneği suçlama-savunma dilinin etkisinde, ikinci örnek ise anlama ve anlaşılmayı yaşatan yapıcı iletişim diline örnek.

İletişimin yapıcı olması için oluşturmamız gereken ortak kümeyi bizdeki köşeli inançlardan korumalıyız. O köşelerin önce bizim dilimizde keskinliklere yol açtığını ve bir süre sonra etrafımızdaki insanlar tarafından dinlenmeme ve onlarla olan paylaşımlarımızı  azaltmaya kadar bizi götürdüğünü unutmayalım.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam