reklam
reklam

ŞAŞI KIZ

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 24 Temmuz 2021, Cumartesi - 23:39   Okunma Sayısı: 96424

Beş yaşındaydı küçük kız evlerinin bahçesinde ve yaşıtlarının arasında minik papatya gibi oynuyordu. Sapsarı saçları su yeşili gözleriyle kır çiçeklerine benziyordu. Dört erkek evlattan sonra beklenen özlenen bir bebekti. Annesi kızı olmasını çok istemiş papatya fallarına bakmıştı kız mı olacak erkek mi diye, her seferinde kız çıkmıştı papatya falında. Pembe renkli giysiler hazırlamıştı kızı için.

Konu komşudan yaşlı kadınlar ise "bu kadar çok kız isteme, Tanrı'nın gücüne gider, çocuğun sağlıklı olsun yeter." derken bile kadın onları susturup "benim kızım olacak." diyordu. Onun bu kadar kız bebek heveslisi olmasını yadırgıyordu diğer kadınlar, erkek isteyen çok kadın vardı onları anlamak mümkündü fakat kız bebeği bu kadar hevesle istemek olacak şey değildi!

Henüz yirmi altı yaşındaydı genç kadın dördüncü bebeğine hamile olduğunda. Tek dünyası evlatlarıydı ve onlar için canını vermeye razıydı. Bir bahar sabahı papatyalar kırlarda nazlı, nazlı rüzgarda salınırken Doğum sancıları tuttu. Ebeye haber verdiler ve yüz yıllık eski evin tahta tavanlarında kız bebeğin ilk çığlıkları duyuldu. Konu komşuya karanfil, tarçın kokulu lohusa şerbetleri ile helva ikram ettiler. Yoksul çocukları giydirip, kilolarca akide şekeri dağıttılar. Kutladılar kendilerince kız bebeğin gelişini, erkek çocuklar biraz şaşkın, birazda kıskançlıkla baktılar kız bebeğin beşiğine. Onların mavi renginin yanında yeni doğan bebeğin tüm giysileri gül pembe rengindeydi. Ona gösterilen ilgi büyükleri etkiledi ve yeni doğan bebeğe karşı içlerinde bir tahammülsüzlük başladı.

Evde gürültülü konuşmak ve koşarak oynamak yasak edildi, "kız uyuyor" dendi her isteklerinde önce kızın ihtiyaçları dendi her seferinde. Aslında aile yoksul değildi ve her çocuğun talebi karşılamak için  ekonomik güç vardı fakat erkek çocuklar ihtiyaçlarının dışında kıskançlık belirtileri İle sorun çıkarıyordu.

Yürümeye başlayan Çiğdem bebek artık daha çok seviliyordu, en büyük abi en kıskanç kardeşti diğerlerine göre,  daha iki yaşındayken kardeşi olmuş, beş yaşında  iki kardeşi, yedinci yaşında üçüncü kardeşi olmuştu. Çocukluğunu yaşayamadan sen abi olsun demişler ve onu büyük çocuk sınıfına atıvermişlerdi. Kırıp, döküyor ve aksilik ediyordu, kendisinin varlığını hatırlatmak isteğiydi yaptıkları fakat anne genç tecrübesizdi, kızıyordu çocuklarına, tek sevdiği evladı kızı gibi geldi oğullarına. 
Oysa en küçük en korunmaya muhtaç diye düşünüyordu ana yüreği. İkaz etse de kayınvalide pek anlayamadı Ne demek istediğini genç kadın.

Erik dalları çiçeğe durduğu bir baharda komşu bahçeden sesler duydu anne. Komşunun bahçesindeki saksıyı kırmıştı Çiğdem henüz beş yaşında olmasına rağmen oyuncuydu ve evde çok abisi olduğu için top oynamayı seviyordu. Yaşlı komşu Çiğdem'e bağırmaya başladı.
"Kör kız, şaşı gözlü, Ne olacak saksıyı devirdi, kırıldı güzelim saksıyı, gitti mor menekşelerim!

Çiğdem'in annesi yan bahçeden gelen sese bakınca kızının ağladığını gördü ve bu hakaretlerin kızına yapıldığını anladı, hemen bahçe duvarından atladı ve ağlayan kızını kucağına aldı ve evine geldi.
Kucağında ateş gibi yanan minik Çiğdem, kulağında kör, şaşı kız sözleri yankılandı. Farkındaydı kızının gözleri ara sıra kayıyordu, fakat sonra düzeliyordu, kör değildi kızı, hafif şehla idi gözleri.

Sustu genç kadın fakat yüreği susmadı, yan binada oturan yaşlı kadın ise hiç susmadı kırılan saksıyı ve kimin kırdığını kendi lisanına göre anlattı. Mahallede Çiğdem'in şaşı olduğunu duymayan kalmadı, kimse o kadar farkında değildi gözlerinin. Anneye konu komşu kızının şaşı olup olmadığını soruyor ve çocuğun gözüne dikkatle bakmaya çalışıyorlardı. Tek konuşulan konu Çiğdem şaşı veya değildi, bunu konuşuyorlardı.

Annenin sabrı taştı ve içinde biriktirdiği öfke kabardı, yaşlı kadının kapısına gitti ve kapıyı açınca saçlarını eline dolayıp öfkeyle vurmaya başladı. Yaşlı kadın tokatların etkisiyle sersemlemiş ve yere yıkılmıştı. Öfke İle bağıran kadın "bir daha kızıma şaşı veya kör dersen seni öldürürüm cadaloz" diye bağırdı ve evine geldi.
Akşama yaşlı kadının kocası geldi ve kadın olanları anlattı. Yaşlı adam kavga etmek için bahçeye çıktı elinde sırık gibi sopa İle, çamaşır toplayan Çiğdem'in annesini farkedince sessizce yaklaşıp ardından sopayı kafasına vurdu, genç kadın hastaneye zor yetiştirildi on dikiş atıldı kafasına. 

Çiğdem'in babası da olaylara dahil olup yaşlı adamın zaten sorun olan bacağına tekme atınca bacağını kırdı. Şimdi olay neredeyse kan davasına dönecekti. Yaşlı çift evlerini bırakıp uzak akrabalarının yanına gittiler ve evlerini de sattılar, onları bir daha gören olmadı fakat Çiğdem artık mahallede şaşı kız diye konuşulur oldu. 

Annesi küçücük kızını karşına alıp ona düzgün bakmasını hatta insanların gözlerinin içine doğrudan bakmamasını söyledi. Onun yüzünden dayak yediğini anlattı küçük kıza hemde hiç unutturmadan, sık sık tekrarladı.  Çiğdem annesi onun yüzünden dayak yedi diye çok üzüldü, komşu yaşlılara  özellikle kadına çok kızdı ona şaşı, kör dediği için. Artık Çiğdem kendine olan güvenini kaybetti ve insanların yüzüne bakmaktan korkar oldu, ona şaşı derler ve annesi kavga eder diye hep içinden yüreği titredi.

Gözlük taktı Çiğdem ve şaşılık düzeldi fakat mahalledeki adı şaşı kaldı. İnsanlar inadına hiç unutmadan hep ondan bahsederken şaşı kız dediler ve onu Ne kadar yaraladıklarını hiç umursamadılar.  Yıllarca kendisini şaşı gibi düşündü Çiğdem ve insanların yüzüne, gözlerinin içine bakmadı, evden çıkmadı, okula devam etmedi, evlenmedi ve kendi dünyasına kendisini hapsetti. Çiğdem bir bahar mevsimi boyu mutluluğu olmayan çabuk solan bir çiçek oldu.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam