reklam
reklam

NANKÖRLER

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 8 Mart 2021, Pazartesi - 00:24   Okunma Sayısı: 57655

Bizim kültürümüzde yemek nimettir, sokakta yerde bir parça ekmek bulsak hemen yerden kaldırır üç kez öpüp başımıza koyar akabinde duvar dibine veya duvar üzerine kuşlar, böcekler, karıncalar yesin diye bırakırdık. Sofradaki ekmek kırıntılarını çöpe atmaz kuşlara verirdi büyüklerimiz. Tabaklarımıza yiyeceğimiz kadar yemek alır, tabağı ekmek İle sıyırır tabakta yemek bırakmazdık. Çok küçükken arkamızdan ağlayacak olan nimet biz büyüyünce aç olan insanlara saygı adına tabakta bırakılamayacak şekilde devam etti.

Misafirliğe gitmişsek eğer bize ikram edilen yiyecekleri çok sevmesek bile hatır ve emek adına tüketir, yapanın ellerine sağlık, kazanıp getirenin kesesine bereket derdik.
Geleneklerimiz gereği de kapıdan çıkarken hakkınızı helal edin derdik.

Şimdilerde bir çok televizyon kanalında yemek yarışmaları ve proğramları var, zaman zaman herkes gibi bende izliyorum. Çöken görgü ve geleneklere bir yenisi daha eklendi veya eklenilmek üzere. Kimse kimsenin yemeğini beğenmiyor, hayatında on çeşitten fazla yemek bilmeyen kişiler bile kendisini gurme veya Keyveni sanıyor. 
Oysa bu proğramlar eğitici, öğretici ve örnek olmalı. Oysa bunların iyi örnek olmak değil kötü  örnek olmak için yayınlanıyor kanısındayım.   Yarışmacılar tartışmaktan öte kavga etmek için bir araya gelmiş gibiler.  

Sofra başı kutsaldır bizim geleneklerimizde,  sofrada kötü olaylardan söz edilmez ve tartışma yapılmaz. Yemek saygı İle yenir ve nimete saygı duyulur.  Oysa bu Proğramlarda insanlar sadece kendi EGO'larını tatmin etmek için gelmişler. Yemekten başka herşeyi tartışıyor ve televizyon başındaki insanlara kötü örnek oluyorlar. 
Bizim ülkemizde gençler ve birçok insan bu proğramlardan çok fazla etkilemiyor.

Kimsenin kimseyi dinlemediği, sözünü kesmeyi marifet sayan, yemeklere ve sofraya saygı duymayan insanların bile isteye bir araya getirildiği kanısındayım.

Daha geçen yüzyılda Kurtuluş Savaşında ülkemizi canla başla savunmak için mücadele eden gencecik askerlerimiz bulgur çorbası, üzüm hoşafı yiyerek düşmanla savaşıp ülkemizi düşmanlardan kurtarmıştı. Tarhana çorbası adı altında her evde kışın şifa niyetine pişen ve her yörede farklı usulde hazırlanan o muhteşem çorba gerçekte darhane çorbasıdır. Hammaddesi un olan bu çorba İle çoğunluk ekmek yiyip karın doyuruyor.  Makarna, erişte, bulgur pilavı İle ekmek yiyen, karın doyuran insanlar var.

Çocuklarına televizyon seyrettirmeyen aileler var. Reklamlardan etkilenip onların canının çektiği yiyecekleri alamayan yoksul insanlar var. 
Biz yoksul olduğunu belli etmeyen gururlu insanların, maddi durumu iyi olup varsıllığı İle yoksulları ezmeyen, varsıllığın geçici dünyada sadece emanet olduğunu bilen insanların torunlarıyız. Ne ara bu kadar duygusuz, acımasız, duyarsız olduk. Yendiğimiz gıdalar, içtiğimiz sular bizi farklı bir karakterde mi yaptı?

Bu tür proğramlar bu ülkede yaşayan bu insanlara ve yoksul şehitlerimize hakarettir. Televizyon eğlence değildir sadece, yayın yapan eğitici, öğretici bir yayındır. Doğru haberler, doğru mesajlar vermesi gerekir. 

Neden toplumsal görgü kuralları İle ilgili müşterekte buluşulacak proğramlar yapılmıyor? Neden insanlar aykırı, tartışmalı, toplum hayatına uygun olmayan proğramlar yayınlanıyor? Hadi yayınlandı diyelim neden insanlar buna tepki vermiyor. En büyük tepki o kanalları izlememek olmalı.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam