reklam
reklam

Daha sağlıklı nasıl ifade ederiz?

Köşe Yazarı: SONNUR ADA   Eklenme Tarihi: 7 Mart 2021, Pazar - 14:25   Okunma Sayısı: 84378

Çocuk kafasını kaldırıp annesine doğru baktı, anne çocukla göz teması kurduğu an ilk kurduğu cümle, “sen adam olmayacaksın…” (“Olsun anneciğim, burada ne öğrendiğimiz önemli…”)

 

Anne evin kapısından telaşla içeriye girdiğinde gün içinde keyifle yaptığı arkadaş sohbetinden yüzüne yansıyan gülümseme, yerini telaşa bıraktı.

Dilindeki ilk cümle “bıktım şu yemek derdinden…” (“her gün yemek yapmaktan sıkıldım sanırım…”)

 

Baba birazdan yanına gelecek kızı için söylemek istediği ile söylemesi gereken cümle arasında sıkışmış kendi ikileminde daralıyor.

Söylemek istediği cümle, kendini ifade edecek. Söylemesi gereken cümle ise korkularını... Aklından geçen “benim babam olsa ne derdi acaba?...” (“Bana nasıl davranılmasını isterdim?…”)

 

 

Otobüsün orta kapısının boşluğunda kendine yer bulmanın verdiği konforla duran bir yolcu, ön kapıyı zorlayarak otobüste yer bulmaya çalışan yolculara, “daha ne zorluyorsunuz” der gibi bakıyor. Birkaç gün önce otobüsün kapısında yığılmış kalabalıktan biriydi, otobüse binebilmiş ama yerinden kımıldamayan yolculara bakarak içinden geçen haksızlık ve gecikmişlik duygularıyla dilinden dökülen “azıcık yanaşın biz de binelim” diyen sözcüklerini unutmuş görünüyor.

 

Evraklarını masanın üzerine koydu, bankonun diğer tarafındakilere fazlalıkmış gibi bakarak yanındaki arkadaşına, “bunlar hiç bitmeyecek” diyerek sandalyesine oturdu, sıranın ilk başındakine “başvuru formun” diyerek elini uzattı.

Hiç bitmeyecek dediği kendi bıkkınlığı ve isteksizliği olmasına rağmen adresin hizmet almaya gelen, gelmeye devam edecek olan yabancılar olması üzücü, değil mi?

 

Mecidiyeköy’ün meydanında metroya doğru yürürken kafası oldukça yoğun olan yanımdaki arkadaşımın, metroya bindikten sonra, “Gördün mü Sonnur insanlar ne kadar dikkatsiz, birbirine çarparak yürüyorlar” derken gözden kaçırdığı kendi dikkatsizliği…

 

Neden -sonuç

Yukarıdaki örneklerde kullandığımız dil, kendimizle olan kavgamızı yansıtıyor. Hayatımızdan yeteri kadar memnun olmadığımızda bunu hem yaşıyor, hem de çevremize yansıtıyoruz. Seçtiğimiz role (çalışan, patron, anne, baba, arkadaş vb) isyan ettiğimiz noktalar oluyor ki, bu çok olağan. Bu tespiti ifade eden duygularımızın ve düşüncelerimizin dilin, gerekçeli ya da suçlayıcı dil haline dönüştürmemek bizim için çok önemli.

 

Bıkkınlığını yaşadığımız bir sorumluluğumuzun varlığını inkar etmeden oluşan duyguyu onarmak,

İç etkenler ve dış etkenleri birbirinden ayırmak bizim için çok kıymetli bir beceridir.

 

Duygu ve düşüncelerimizin oluşumunda kendi sorumluluklarımıza yabancı olmadan ifade edebilmek, çözümsel düşünmemize yardımcı olacaktır.

 

Hepimizin duygu ve düşüncelerini ifade ettiği dilin hiçbir koşul ve gerekçe duvarına takılmaması dileğiyle…

 

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam