reklam
reklam

GEÇ VAKİTTE GELEN HABER

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 6 Mart 2021, Cumartesi - 13:43   Okunma Sayısı: 62954

Geceler sadece karanlığa değil kötülüklere, hayır olmayan haberlere de gebedir. Mecbur kalmadıkça kimse kimseyi gece yarısı sırf hatır sormak için aramaz.
Gece yarısı aranıyorsanız kesinlikle acil bir durum var demektir. Artık eskisi gibi büyük çoğunluğun ev telefonu yok keza ailenin her ferdinin elinde cep telefonu olduğu için ev telefonu da tedavülden kalktı.

Bazen cep telefonunu gece kapatmak ister insan, sonra vazgeçer ya acil bir durum için aranması gerekiyorsa ulaşılmaz olmayı göze alamaz. Artık ulaşılmaz olmak gibi bir lüksü Yok insanların eğer cep telefonu üç kez çalınca açılmıyorsa karşı taraf "neredesin?, diye sitem ediyor. Oysa herkes cep telefonu elinde dolaşmıyor evin içinde.
Ben cep telefonunu yatak odasından oldukça uzak konumda olan salonda bırakanlardanım bu sebeple gece hem uyanacağım hemde telefonun çaldığına idrak edeceğim akabinde yatak odasından salona gidip telefonu açacağım bu öyle elinde telefon bekleyenlerin telefon açışı kadar hızlı olmuyor. Şimdi yatak odası İle salonun arasında ne kadar mesafe olduğunu merak edenler çıkacaktır onlarda merak etsinler artık ne yapalım, her soruya istenilen cevap gelmiyor hayatta.

Ayrıca konu telefonun gece yarısı çalması İle alakalı. Yıllar önce cep telefonu fazla yaygın değilken ev telefonu kullanıyoruz. Vakit gece yarısını çoktan geçmiş ben uyumuşum. Telefon acı, acı çalıyor ve ben yataktan fırlayıp telefonu endişeli bir sesle açıyorum. Karşı taraftaki ses direk adımı söylüyor ve makinalı tüfek gibi konuşmaya başlıyor. O kadar çok şey anlatıyor ki şaşkınlık ve uyku sersemliği İle dinliyorum. Soru soruyor, sonra o soruya kendisi cevap veriyor. Ben sadece elinde ahize İle uykulu bir halde dinliyor ve anlamaya çalışıyorum.

Dün neden gelmediğimi soruyor, sonra  soruya kendisi cevap veriyor.
Hastane ve hasta hakkında soru soruyor ona da kendisi cevap veriyor. Ses çok tanıdık fakat uyku sersemi kim olduğunu çıkaramıyorum.

O sırada rahmetli annem hastanenin kardiyoloji bölümünde yatarak tedavi oluyor. Ben gündüz şirkette çalışıyorum, akşam hastaneye gidiyorum geceye doğru eve dönüyorum. Hiç eve gelmesem hastanede kalsam daha iyi fakat kıyafet değiştirmem gerekli. O zamanlar iki gün aynı giysi İle dolaşmama gibi bir gençlik durumundayım.
Bu sebeple yoğun günün ardından dinlenme modunda ve algıları kapalıyım. Yoksa bu kadar zor anlamam onu da belirteyim.

Sonra bir ara hıçkırık sesleri duyuyorum ahizenin diğer tarafından.
"Keşke gelseydin, seni görmeyi çok istemişti. Biraz önce son nefesini verdi ve senin adını söyledi" , diyor.

Bu sözlerden sonra ben uyku ve yarım dikkat modundan çıkıp, tüm algılarımı açıyorum.
"Ne zaman öldü? Diye haykırıyorum.
"Biraz önce", cevabından sonra bende film kopuyor. Elimden ahize yere düşüyor ve gece yarısı karanlığı yırtan bir haykırma İle ağlamaya başlıyorum.
O birkaç saniye içinde ömrümden kaç yıl gitti bilmiyorum. Sonra ahizeyi tekrar alıyorum ve "sen kimsin? diye soruyorum. Adını söylüyor ve tanımadın mı? diye sitem ediyor.

Arayan okyanus ötesinden arkadaşım ve benimle aynı adı taşıyan ablasını arıyor. O anda onun sesini tanıyorum  ve okyanus ötesinde kanser tedavisi gören babasının gece yarısı hayatını kaybettiğini ve ablasını aramaya çalıştığını anlıyorum. 
Tuhaf bir duygu boşluğunun içinde annem yaşadığı için mutlu, arkadaşım babasını kaybettiği için üzülüyorum. Sonra insanın bu kadar kendinden geçip ablasının telefonu İle benim telefonumu nasıl karıştırdığını düşünüyorum. Bana tuhaf geliyor.

Daha sonraki yıllarda gece yarısı çalan o acı telefon sesinin ardından birkaç yakınımın daha vefat haberini aldım. Belkide bu sebeple gece yarısı gelen telefonlar bende kalp çarpıntısı ve heyecan yaratır. Telefonu açıp karşı tarafın arama sebebini öğrendikten sonra yüreğim ferahlar. Her gece yarısı gelen telefon acı haber vermese de bende o hissi uyandırmaya devam ediyor. Bende mecbur kalmadıkça gece yarısı kimseyi aramam, aramak zorunda kalmamayı dilerim.

Aradan uzun yıllar geçtikten sonra 2014 yılında rahmetli annemi kaybettiğimde hastanede refakatçiydim ve annem gözümün önünde hayata veda etti. 
O andan sonra hayat bende koptu. Telefonumla yakınlarımı aramam gerekti ve ben telefonumu kullanmayı unuttum. Elimde telefon aklıma hiç bir şey gelmiyor. Uzun süre sakinleşemedim. Sesim, söylediklerim ve karşı tarafın bana söyledikleri mekanik ses gibi geldi bana.  Kiminle ne konuştum ne söyledim hala anımsamıyorum.

Daha sonra yıllar önce ablası yerine benim telefonumu çeviren arkadaşımı hatırladım ve ona hak verdim. Yaşanmadan o acıların tarifi ve tanımı yapılamıyor.

Dünyanın diğer ucunda yaşayan sevdikleriniz varsa onlar sizi saat farkına dikkat etmeden gece yarısı arayabilir. Önemli olan hattın diğer ucundaki sesin vereceği haber.
Herkese her saat hayırlı ve mutlu haberler gelmesi temennisiyle.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam