reklam
reklam

HAYAT YAŞADIĞIN ANLARDA SAKLIYSA

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 1 Aralık 2020, Salı - 01:26   Okunma Sayısı: 98843


Yaşı otuzlara  gelmişti ve saçlarında bir tek beyaz tel yoktu. Hiç yokluk görmemiş, hiç kimseyi kaybetmemişti. Kendisini çok güçlü sanıyordu. Ailesinden gelen maddi  bir güce sahipti ve çok da iyi bir firmada yöneticiydi. Patronun vefatıyla boşalan koltuğa çalışanlar  arasında o layık görülmüş ve herkes kaderini onun ellerine teslim etmişti.  Diğer çalışanlara göre daha iyi eğitimli ve zekiydi. Gücü elde edince sanki gücüne daha da güç katmış ve katılaşmıştı.

Etrafında duygusal bir olay yaşandığı zaman gözleri dolan insanları görünce, dudaklarında alaylı bir tebessüm ile küçümseyen bakışlarla bakıyordu.
Ona göre ağlamak zayıflıktı. Kendisi çok güçlüydü, kolay ağlayamazdı. Hem ağlayıp da ne yapacaktı ki? Ne giden geri geliyor, ne de ağladın diye sorunlar çözülüyordu.
Bir kez kardeşi karşında ağladı diye ona çok kızmış, "zayıfsın, acizsin, erkek adam ağlamaz" diye bağırmıştı. 

Otuz beş yaşına bastığı gün bedeninde bir değişiklik hissetti. Önce bunu orta yaş sendromu olarak algıladı. Etrafında yolun yarısı esprileri dolaştığı için otuz beş yaş kendisini etkiledi diye düşündü. Güçsüzleştiğini ve hızla kilo kaybetmeye başladığını fark etti, yoğun iş yaşamından kaynaklandığını düşündü.  Herhangi bir tıbbı destek almak istemedi. Daha çok gençti öyle yaşlılar gibi hastane kapılarına gidemezdi, kendisine hiç bir hastalığı yakıştırmadı. Güçlüydü ya, hasta  bile olsa irade ile hastalığı yenebilirdi.

Bir sabah işe giderken arabada fenalaştı. Sanki araba ayağının altından hızla akıyor ve kontrolünü sağlayamıyordu. Panikledi, baş dönmesi de sıklaşmıştı ve denge sorunu yaşıyordu.  En yakın arkadaşına durumunu anlattı. Arkadaşının sahip olduğu hastaneye gitti. Yapılan muayene ve tahliller sonucunda iki gün içinde teşhis konuldu. 

O son gün yalnız gittiği hastaneden evine gelinceye  kadar tam otuz beş yıl ağlamadığı kadar ağladı. Bir insanın gözünden nasıl bu kadar yaş çıkıyor anlayamadı. O günden sonra göz pınarlarına hucüm eden yaşlar gözünü hep yağmur bulutları ile doldurdu. Saçları o kadar kısa sürede renk değiştirdi ki artık aynalara bakamaz oldu.

Aklına ne gelirse ağlamaya başladı. Artık yanında birisinin olması onu hiç etkilemiyordu. Gücünü ve kontrolünü tamamen kaybetti. Anladı ki aslında o hiç de güçlü değilmiş. O kalın zırhının içinde her an kırılacak bir ince cam gibi bir bedeni taşıyormuş da kendisini mermer kadar sert sanıyormuş.  Bedeni için cam kaplamalı mermer diye düşündü. Şimdi mermer kaplamalar sökülmüş sadece ince kırılgan cam savunmasız bir şekilde meteor yağmuruna maruz kalmıştı.

Akıllı bir adamdı ve yolun sonunun onu nereye götüreceğini iyi biliyordu. Hatırlayabildiği andan itibaren tüm yaşamını yeniden düşündü. Neler yaşamış, neleri yaşamayı ötelemişti. Kendisine hiç de iyi davranmadığını ve ömrünün çok uzun olduğunu zannettiği için isteklerini ileriki yaşlara ötelediğini farketti. Bir hedef uğruna ve başkalarından önde olma duygusuyla   yaşadığını yeni anladı. Kazandıklarının hiç birisinin şuanda ona faydası yoktu. Dengeyi kuramamış, kendisini makina gibi görmüştü ve bedeni de ona isyan etmişti.

Bir sabah kararını verdi ve Afrika'ya safariye gitmek için planlarını yaptı. Hayatında hiç bir istediğini ötelemeyecekti, son nefesini nerede verdiği önemli değildi, nasıl verdiği önemliydi. Herkesin karşı çıkmasına rağmen tüm hazırlıklarını yaptı ve ...

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam