reklam
reklam

ÖLÜME GÜLENLER

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 27 Kasım 2020, Cuma - 09:51   Okunma Sayısı: 103769


Dün haberleri izlerken hayatının henüz baharında ondokuz yaşında bir delikanlının beş katlı bir binanın çatısından üstü çıplak bir şekilde kendisini atma teşebbüsünü gördüm.
İşsizlik bunalımı sonucunda delikanlı yaşama umudunu kaybetmiş bir şekilde çatıda kendisini atma İle atmama kararı arasında parmakları İle beşinci kat çatı duvarına tutunmaya çalışıyordu.

Onu bu yaşında bu duruma getiren nedenlerin başında işsizlik geldiğini söylüyordu haber kanalındaki sunucu. Tarımla uğraşan toplumlarda çiftçi bir ailen varsa işsizlik diye bir kavram yoktur keza çiftçi ailenin yediden yetmişe her ferdine kendi güç ve kapasitesine göre iş olur ailede. Kendi toprağını ekip biçen kendi kendine yeten, ocağında çorbası kaynayan ailede delikanlı işsiz kalmaz. Delikanlı parasız da kalmaz keza kentteki gibi adım başı para harcaması gerekmez.
Köylerde hala akan Çeşme'ler var susarsan suyunu içersin, kırda bayırda kaynak suyu kana kana bedava içersin. Her ailenin bahçesinde her mevsim meyve veren ağaçları vardır, dalından koparıp, en taze haliyle yersin. Dağlarında bölgenin konumuna göre çeşitli mantarlar, yenilebilen şifa kaynağı yaban otlar yetişir bir avuç bulgur atıp içine bir tencere yemek pişirme imkanın olur. Zaten her mevsim sebzeni kendi toprağında kendi doğal tohumların İle yetiştirip en doğalını, en sağlıklısını yersin. 
Her ailenin ahırında süt veren hayvanlarından mandıra ürünlerini; süt, yoğurt, kaymak, tereyağ bulunur.
Ayrıca kendi işinde çalıştığın için kendisini amir olduğu için havalarda gören, senin yaşama enerjini alan EGO'su yüksek insanlardan uzak olursun, patron ve patron familyasından da uzak olursun. Aile işletmelerinin büyük çoğunluğunda işletmenin her birimine işten anlamadığı halde patronun eşinin kardeşinin eşinin, görümcesinin komşusu olan patron yağcısı insanlarla da muhatap olmak zorunda kalmazsın. Çalıştığın yerin patronu olduğu için senin hayatının da patronu olduğunu zanneden, yanında çalıştığın için seni aşağıda, kendisini çok yukarıda gören patroncuklardan da uzak olursun. Bu patroncukların çoğunluğu zaman içinde eriyip, yok olup kendisi de biryerlerde çoluk çocuk çalışmak zorunda kalır bir süre sonra. Çalıştığın süre içerisinde seni her ay on sene yaşlandıracak kadar baskı ve gizli bir küçümseme İle yıpratırlar. 
Elbette kurumsallaşmış veya çalışanına haksızlık yapmayan işyerleri de vardır bunları yazının dışında tutuyorum.
Kendi topraklarında çalışıyorsan bu insanlarla hayatın bir şekilde kesişmez ve onları tanımazsın. Tanıdığın insanlar seninle aynı ekonomik güce sahip insanlar olduğu için gelir uçurumu seni fazla etkilemez.

Oysa ailen kentte yaşıyorsa; günlük, haftalık veya aylık işlerde çalışıp ay sonunda kazanılan para İle geçimini temin ediyorsa aile işsiz de kalınır, parasız da kalınır. Her ferdin bir şekilde evde kaynayan tencereye maddi olarak katkı sağlaması beklenir. Bir kişinin kazancı İle tencerenin kaynaması mümkün olmaz. Bunun için eğitimli veya eğitimsiz olması önemli değil. Kaç diploma sahibi olup senelerce mesleği İle ilgili iş bulamayıp, bunalıma giren, yaşamına son veren genç insan haberi duyuyoruz.
Aile binbir emek ve fedakarlıkla çocuğunu okutup, meslek sahibi yapıp kendi ayakları üzerinde durmasını bekliyor. Ülkede genç nüfus fazla fakat bu kadar genç nüfusun işi hazır mı? Bu gençler nerede istihdam edilecek? Bir üniversite açılırken oradan mezun olacakların kaçta kaçı nerede çalışacak bunun detaylı araştırması varmı? 

Aileler çocuklarının geleceğinden hiç endişe duymadan onların iş bulup çalışacağını ve mesleğinde yükselip belli bir yere geleceğinden emin mi?
Eğer bunlar yoksa ve ülkede on kişilik iş istihdamı için bin kişi müracaat ediyorsa durum vahim demektir gençler için.

Çatıya çıkıp yaşamına son verme teşebbüsünde olan delikanlı sizin evladınız da olabilirdi. Hayat yarınlarda Ne gösterecek kimse bilemez. Ayrıca o delikanlının işsizlik dışında başka sorunları da olabilir bilemem.

O delikanlının çaresizlik içinde kendisini beş katlı bir binanın çatısından üstü çıplak bedenini sarkıtıp parmakları İle çatının kenarına tutunma durumuna üzüldüm. Bir parmak kuvveti kadar yaşamla ölüm arasında kalmıştı. O anda koluna kramp girse veya biran kolu karıncalanma yapsa, kısaca tutunamasa duvara kendisini boşluğa bırakıp belki de ölecekti.

En çok kızdığım nokta şu oldu aşağıda ellerindeki akıllı telefonlarla yüzlerindeki umursamaz, yılışık gülümseme ile intihar teşebbüsünü kameraya çeken ve atlamasını bekleyen ruhsuz insanlar vardı. Delikanlı çatıdan indirildiği vakit bir intihar vakasının gerçekleşmemiş olmasına üzülmüş gibiydi acımasız seyirci tayfası.

Ne zaman bir insanın acısına, ölümüne duyarsız davranıp, bundan tuhaf bir ruh hali İle keyif alıyorsanız o zaman bilin ki siz yaşayan bir ölü olmuşsunuz  da farkında değilsinizdir.

Toplum birbirine saygı duyup, sevgi besleyip, yaralarını sardığı zaman güçlü olur. Herkesin birbirinin kederinden beslendiği toplumlar hastalıklı toplumlardır, kolayca kum gibi dağılır ve ayaklar altında ezilirler.

Unutmayın ki bugün keyifle güldüğünüz insanların yaşadığı durumu  gün gelir kendiniz veya bir yakınınız yaşar. Mutluluk veremiyorsanız, acı da vermeyin, kimsenin acısına, acizliğine gülmeyin.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam