reklam
reklam

YAKINDA DÜNYADA İÇİLECEK SU KALMAYACAK

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 26 Şubat 2020, Çarşamba - 10:17   Okunma Sayısı: 134564

 

Uzaydan mavi su kütlesi olarak gözüken yaşlı Dünyada ne kadar su olduğunu biliyormuyuz? Yeryüzünün %70'i suyla kaplı ve bu suyun önemli bir kısmını %96.5'luk kısmını okyanuslar oluşturuyor. Yeryüzünde su oranı denilince ilk aklımıza gelen suyun sıvı (likit) hali oluyor, kutuplarda bulunan buzullarda suyun katı hali, birde suyun buhar hali var. Okyanuslar dışında, göller, iç denizler, nehirler, bataklık ve birde yer altı suyu bu su kütlesinin bir başka yönü elbette...

Yeryüzünde suyun farklı şekillere olmasını şu şekilde açıklayabiliriz. Mesela su kütlesinin büyük bir bölümü okyanuslarda iken, bir kısmı göl, nehir veya buzul olarak nasıl birikiyor acaba? Bunu su döngüsü hidrolojik döngü olarak açıklayabiliriz. Yeryüzünde suyun durağan olmasına su döngüsü mani oluyor. Doğada muhteşem bir doğal denge var.

Yukarıda belirttiğim gibi Yeryüzündeki suyun %96.5’ini okyanusların oluşturduğunu bildiğimize göre, aynı yüzdenin yeryüzündeki tuzlu su miktarını da belirttiğini tahmin edebiliriz. Su döngüsü deyince aklımızda canlandırdığımız resim nedir? Sadece gökyüzünden düşen yağmur damlalarının gölleri ve nehir yataklarını doldurması, suyun ise akarsular aracılığıyla denizlere ulaşması mı? Peki ya haftalar süren kuraklık sonrası nehirler nasıl hala akmaya devam edebiliyor? Yüzeyde göremediğimiz, yerin altından akan su da canlı yaşamı için büyük önem arz ediyor. Hatta bu su, tahmin ettiğimizden çok daha fazla miktarlarda bulunuyor. Öyle ki, yeraltında biriken tatlı su, yüzeyde sıvı halde bulunan tatlı sudan çok daha fazla miktarda bulunuyor! Akarsularda gördüğümüz suyun bir kısmı, yeraltından nehir yataklarına sızan sudan oluşuyor. Su, yağışla yeraltına sızıyor ve sürekli olarak yeraltı nehirlerini besliyor, yeraltında biriken su da devamlı nehir yataklarına sızıyor ve yeraltı nehirlerini oluşturuyor.

Ne yazık ki Dünya yüzeyine baktığımızda su kaynaklarının ancak %1'lik kısmı içilebilir temiz su olarak nitelendirilecek özelliklere sahiptir. ''Bu içilebilir temiz su kaynakları nelerdir?'' sorusu gelebilir aklınıza. Dünyada içilebilir temiz su kaynaklarının büyük bölümünü yer altı su kaynakları oluşturmaktadır. Bunun yanında buzullar yer yüzündeki tatlı su kaynağının büyük bir çoğunluğunu oluşturmasına rağmen kullanılabilir nitelikte değildir. Tatlı su göllerinden ve akarsulardan elde edilen sularla, yapılan barajlarla, yer altı sularından arıtma ile elde edilen sular içme suyu kaynaklarını oluşturmaktadır. Ancak tüketilebilir temiz su kaynakları dünyanın her yerine eşit olarak dağılmış durumda değildir. Bu nedenle dünyada içilen pek çok suda  arıtma işlemi  kullanılmaktadır.

Peki bu kadar detaylı bilginden sonra asıl yazının konusuna geçersek. Suyun ne kadar değerli olduğunu anlamış oluruz. Dünyaya  %1'lik oranda bulunan içilebilir su İle temizlik yapmak, bahçe sulamak, sokakları yıkamak ne kadar mantıklı?

Yurt dışında bazı ülkelerde arıtma sistemini çok iyi düzeye getirip Deniz suyunu artıp içtiklerini biliyoruz. Bizimde aynı şekilde Deniz suyunu arıtıp  en azından temizlik ve diğer ihtiyaçlar için kullanılabilir duruma getirmemiz akabinde bu kullandığımız atık suları tekrar arıtıp denize göndermemiz gerekmiyor mu? 

Biz millet olarak bu konuda yeterince bilgi sahibi değiliz. Keza pek çok yerde çöpler, hayvan leşleri  derelere, çaylara, su yataklarına atılıyor ve kanalizasyon direk akarsulara, denizlere akıtılıyor. Suyun bitmez tükenmez bir kaynak olduğunu sanıyoruz. Aslında konunun uzmanları zaman zaman bu konuda yeterli açıklamalar ve yayınlar yapıyor. Fakat biz okumayı ve dinlemeyi seven bir millet olmadığımız için bu konu İle de yeterince ilgilenmiyoruz.

Oysa tarihte su savaşları yapılmış, kuraklık sebebiyle göçler olmuştur. Yakın zamanda da su sebebiyle bazı Ülkelerde kuraklık ve su sıkıntısı olması kaçınılmazdır. Ülkemizde ise doğal dengeye dikkat edilmeden ağaçlar kesilip yerine binalar dikilmekte. Eğer su ve ağaç yoksa o binaları dikmenin  ekolojik dengenin bozulmasına sebep olmanın ne manası var. Sahil yerlerine baktığınız zaman her yıl ağaçlar kesilip, tarlalar imara açılıp yazlık binalar yapılıyor. Oysa o yazlıklar bir hevesle alınıp senede bir ay bile kullanılmıyor. İlk heves gidilip, eş dost ağırlanıp yazlığım var havası yaşandıktan sonra kapısı bile açılmıyor. Sıvası, boyası dökük, kapısı kapalı, bahçesi bakımsız o kadar çok yazlık var ki onlara baktıkça şaşkınlık yaşıyorum. Eğer üç aydan az kalacaksanız hiç yazlık ev almayın, eve de yazık, paranıza da yazık. Gidin iki hafta istediğiniz yerde tatil yapın.

Birde içme suyu İle bahçe sulayan, araba yıkayan, halı yıkayanlar var. Bunlara aldığınız damaca suyu İle bunları yapın deseniz siz delimisiniz derler. Oysa şu anda yapılanlar çok akıllı işi değil.  Yaylalar eskiden köylülerin yazın yüksek dağlara hayvanlarını otlatmak, yağ, yoğurt yapmak için gidilen ve kendilerinin de yazlığı idi. Birde Göçer'ler var yörükler onlarda hayvancılık için yaylara göçüyor. Bundan doğal ne olabilir. Hayvanları sıcak bölgeden serin ve otu bol bir yere götürmek en mantıklısı. Barakalarda hayvanlar, ağaç evlerde insanlar yaşar ve bir çok yerde yayla evleri vardır.

Şimdi ise o yaylalara farklı kesim insanlar gidiyor bunlar zengin kesim. Yayla evlerinin adı da dağ evi olmuş. Ahşap ev yerine apartman gibi beton evleri dikmişler. Kapıda tek hayvan köpek o da bekçi köpeği bile değil süs köpeği. Ormanı talan edip dağ evi yapma peşinde herkes.

Ormana zarar ver dağ evi yap, sahilde zeytin ağaçlarını ve diğer ağaçları sök yazlık yap peki ekolojik denge ne olacak? Ağaç ve orman olmazsa yağmur yağacak mı? Yağmur yağmaz ise tatlı su kaynakları nasıl beslenecek? Su olmadan hayat olmayacağına göre bu işleri yaparken suyu da düşünmek konumundayız. İçme suyunun çok değerli olduğunun bilincinde olmamız gerekiyor.

Herkes çocuğunu çok sevdiğini, torunu için canını vereceğini söylüyor ya külliyen yalan! Kendinden sonraki nesili seven o nesile yaşanabilecek bir doğa İle içilecek su bıraksın en önce. Doğa, toprak ve su varsa kimse aç kalmaz, bir şekilde başının çaresine bakar, O beton binalar yenmeyecek nasıl olsa bunun için ekolojik dengeyi bozmak cinayet. 

Bizden sonraki nesillere temiz toprak, içilecek su bırakmak zorundayız bunu onlara borçluyuz. Aksi halde yakın zamanda çöle dönecek.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam