reklam
reklam

GÖÇMEN HALİ

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 20 Ocak 2020, Pazartesi - 11:30   Okunma Sayısı: 126167

Doğduğu topraklardan ayrılıp göçmen olanların büyük çoğunluğu doğduğu toprakları özlüyor. Çocukluk ve gençliğin nerede yaşanmışsa anıların oradaki sokaklara, ağaçlara, yollara ve binaların çatılarına kuş yuvaları gibi asılı kalıyor.

Köklerinden sökülen ve başka yerlere dikilen ağaçlara acırım ben. Sanki o ağaçların dili, komşusu ve hafızası var diye düşünürüm. Belki de bu sebeple köklerinden sökülüp başka yere götürülen ağaçlar  kökleri kendi büyüdüğü topraklara gömülü büyük saksılarla  taşınır. Diğer türlü kuruduğu zaman  yerini sevmedi veya toprağını beğenmedi derler.

Peki insanlar köklerinden sökülüp başka bir yere gidince aidiyet duygusu yok olmuyor mu? Seneler önce hiçbir maddi sıkıntısı olmadığı halde babasının yurt dışında eğitim alsın ve oraya yerleşsin diye gönderdiği bir arkadaşım İle bu konuyu konuşmuştuk.
"Ben esprilerinin, bakış açısının ve çocukluk arkadaşlarımın, ailemin olmadığı bir yerde nasıl kök salıp mutlu olabilirim? Elbette mutlu değilim, sadece hayat koşulları buraya göre çok farklı. Huzur var fakat o huzur tıpkı son derece konforlu bir huzur evinde yaşayan yaşlının huzuru gibi. Nasıl orada yaşayan daha az imkan İle ailesi ile yaşamayı tercih ederse  bende aynı durumdayım." Demişti.

Bende o zamanlar daha farklı bir hayat görüşüne sahip olduğum için abartıyor özlemlerini demiştim. Oysa hayattan yaş aldıkça ve farklı yerlerde gurbetçi olan yakınlarımla konuştukça olayın farklı bir boyutta olduğunun ayırımına vardım.

Gurbetçilerin bazıları yerlerini seviyor mutlu oluyor fakat büyük çoğunluğu ise mutlu değil. Biz ülke olarak mültecilere bizim insanımız gözüyle bakıyoruz. Dini, dili önemli değil kim bize sığınırsa baş tacı ediyoruz. Bunun eski zamanlardan kalan  yabancı hayranlığından gelen bir alışkanlık olmasının da etkisi vardır elbet.

Oysa pek çok ülke mülteci istemiyor. Kendi dili ve ırkı belli olanlar özünde çok muhafazakar. Asla taviz vermiyor, bu sebeple oralarda onlar gibi olunur ancak onlardan biri olunmaz. Bir yere ait olmak için en az üç kuşaktır orada yaşıyor olmak gerek.

Göçmen kelimesi zaten kelimenin tam manasıyla olayı anlatıyor. Göçüyorsun bir yerden bir yere, oraya ait değilsin.  Birde  göçmenin yıkılmak gibi bir manası da var.  O sebeple göçmek ve yıkılmak aynı kapıya çıkıyor. Yıkılan, göçen bir insan nasıl o enkazın altından kalkıp hayatına devam edecek?

Göçmek en fazla çocukları etkiliyor keza çocukluk anıları bıçak gibi ikiye bölünüyor. Mutsuz ve içine kapanık oluyor göçen çocuklar. Gittikleri yere uyum sorunu yaşıyorlar eğer birlikte göçtükleri yaşıtları varsa onlarla daha yakın arkadaşlık kuruyorlar.

Birde yaşlılar için göçmek zor. Onların da keskin ve kemikleşmiş alışkanlıkları var, onlardan vaz geçmek, geçmişi geride bırakmak zor. Senelerce emek verdikleri, atalarından kalan alınteri ve uğruna can verilen yerleri bırakıp gitmek yaşlılar için büyük bir acı. Anılar yaşlılıkta insana iyi bir baston olur. Ne vakit geçmişe doğru yürüyüp anıları tazelemek istese insan göçmüşse eğer bir yerden, geldiği yerleri  çok özler. Havasını, suyunu, taşını, toprağını ve orada sevmediği ne varsa onu bile özler. Birde kabirler kalmışsa göçülen yerde işte o vakit yaşlılar onların yanında ebedi uykularına yatamayacakları için üzülürler. Herkes kendi toprağında ebedi uykusuna yatmak ister.

Bu sebeple saatlerce kurşun tabutlar İle uçak İle taşınır vefat eden. Kendi vasiyeti gereği ait olduğu topraklara ebedi uykusuna yatmak için götürülür. Elbette herkes ait olduğu toprakta kabir yeri bulacak kadar şanslı değil.
Zorunlu göçlerde değil ebedi uykusuna yatmak için bazen doğup büyüdüğün evde bir gece uyumak bile nasip olmayabilir. Yaşlılar bunun için gözü yaşlı ve gamlı olurlar.

Gençler ve orta yaş grubu biraz daha kolay uyum sağlıyormuş gibi gözüküyor.
Aslında onlar için de hayat kolay değildir. İş koşulları yaşam koşulları İle birlikte değişir. Çoğu kez kendi mesleklerinde iş bulamadıkları için ekmek parası için buldukları iş İle yetinmek zorunda kalırlar. Geldikleri yerde karşılaşmadıkları bir çok zorluk İle karşılaşırlar. Konut sorunu vardır en önemlisi uzun süre kira veya yakın akraba yanında yaşamak zorunda kalırlar. Belki de geride bıraktıkları konutları burada yaşadıklarından daha iyi olabilir.  Geri gitme imkanı olan bir kısım göçmen ilk fırsatta kendi evine döner.

Beni mutlu eden tek göç Göçerlerin hayvanları İle birlikte yaylaya göçtükleri göçtür sadece. Hala çok az Göçer var sanırım bazı bölgelerde. Yazın kentte yaşayanların yazlığa gitmesi İle aynıdır o göç, Belkide doğa koşulları İle iç içe yaşandığı için yazlıktan daha keyiflidir. Sonuçta sonbaharda havalar soğuyunca geriye göçersin.

Her devletin kendi siyasi politikaları içinde en önemlisi topraklarını korumak ve göç vermemek olmalı. Aksi takdirde ortada ne güçlü devlet ne Mutlu millet kalır.





 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam