reklam
reklam

Bilgiçlik mi dersiniz?

Köşe Yazarı: BAŞAK ERTEKİN   Eklenme Tarihi: 13 Ocak 2020, Pazartesi - 11:05   Okunma Sayısı: 103433

 

Paralellik ve zıtlıklar

Kabul edilebilir                                                                          Kabul edilemez

 

Biraz insan ol diyeceğim ama…                                              zor durumda kalacaksın diye

                                                                                                  üzülüyorum.

 

Google arama motoruna 'Kusur' yazdım,                                 “önce kendinde ara!” dedi

.

Ebe tokadı nereye atıyorsa,                                                       imam pamuğu oraya tıkar...

 

Yufka yüreğini herkese açarsan,                                               kol böreği olarak sana döner.

 

Karşımdakinin karakteri oturmadan,                                        ben ayağa kalkmam! 

 

Impossible imkânsız demekse,                                               possible kansız demektir.

 

Düşenin dostu olmaz derler,                                                    ayakta olanın dostu var mı?

 

 

Açıklamalar

  • Dingo'nun ahırı

    İstanbul'da ulaşım için atlı tramvayların kullanıldığı yıllarda iki at ile çekilen tramvaylara dik Şişhane yokuşunu çıkabilmesi için fazladan atlar koşulurmuş. Azapkapı'da tramvaya eklenen takviye atlar, Taksim'de Dingo isimli bir Rum vatandaş tarafından işletilen ahırda dinlendirilir, sonra tekrar Azapkapı'ya götürülürlermiş.

    Gün içinde sürekli atların girip çıktığı ahırın bu durumu dolayısıyla “girenin çıkanın belli olmadığı” veya “her önüne gelenin girip çıkabildiği yerler” için “Dingo'nun ahırı” deyimi kullanılmaya başlanmıştır.

 

  • Dolap çevirmek

    Eski konaklarda haremlik ile selamlık arasında irtibatı ve yemek servisini sağlayan silindirik alt ve üst taraflarında bir mil ile tutturularak çevrilen  ağaçtan dolaplar varmış. Birbirlerine alâka gösteren ve ev sahiplerinin bundan haberdar olmasını istemeyen konak görevlileri, dolaplarda tabak altına koydukları pusulalar vasıtasıyla haberleşirlermiş. Konaklarda dolabın bu gibi işlerde kullanılmasından dolayı günlük dilde “gizli işler yapmak” anlamında kullanılır olmuştur.

  • Eşref saati

    Eski İstanbul'da sefer, savaş, düğün, seyahat gibi önemli bir işe girişmeden önce mutlaka eşref, yani uğurlu, şerefli bir vakit gözetilirmiş. Saray halkından sokaktaki insana kadar herkes buna inanırmış. Kişi önemli bir işe girişmeden önce dönemin astronomu sayılan bir müneccime başvurur, müneccim de yıldız hareketlerinden ve gezegenlerin gökyüzündeki durumlarından bir mana çıkararak eşref saati tayin edermiş.

    Günlük dilde bu deyim sinirli bir mizaca sahip olan sağı solu belli olmayan bir kişiden bir şey isteneceği zaman “Şu an sırası değil, eşref saatini beklemek gerek” şeklinde de kullanılmaktadır.

  • Kabak tadı

    Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan medreseye devam eden talebelere medresenin aşevinde her gün yemek verilirmiş. Bilhassa cuma günleri sofraların iyice zenginleştiği, yemeklerin çeşitlendiği medresede mevsimi geldiği zaman haftalarca her gün kabak yemeği çıkar, sürekli çıkan kabak yemeğinden doğan “usanç ile her türlü bıktırıcı hal için”  bu deyim kullanılmaya başlanmış.

  • Püsküllü Belâ

    II. Mahmut devrinde önce askerler, ardından memurlar için resmi başlık olarak kabul edilen fes, kısa sürede halk tarafından da kullanılmaya başlanmış. Fesin yaygınlaşmasının ardından değişik renk ve biçimleri, püsküllü ve püskülsüz olanları, hatta püsküllerin de envai çeşidi sokaklarda görünür olmuş.

    Yağmur ve kardan kalıbı bozulan, rüzgârda püskülleri sürekli karışan fesin kullanımı zahmetli ve masraflı bir iştir. Başlığın bu durumuna binaen doğan ve elinden kurtulması güç, zarara ve sıkıntıya yol açan kimse yahut şeyler için söylenen "püsküllü belâ" deyimi, bugün dahi sıkça kullanılmaktadır.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam