reklam
reklam

Rock'n Roll: Sinema Sektörüne Eğlenceli Bakış

Köşe Yazarı: YİĞİT FIRAT YILDIZ   Eklenme Tarihi: 5 Ağustos 2017, Cumartesi - 12:00   Okunma Sayısı: 3944466

Fransa’da Sinema Tarihi ve anlayışı için milat tarihi olarak “yeni dalga” akımını (1950’ler ) görebiliriz. Bu akım; 1950 sonrasının Fransa'sında ortaya çıkmış bir sinema akımıydı ve Hollywoodvari anlatı tarzına ve 2.Dünya savaşı sonrası var olan sinema kuramına da karşı çıkıyordu. Yeni Dalga akımına ilk başlatan ve öncülük eden François Truffaut ve Chaiers du Cinema’daki arkadaşları idi. Yeni Dalga’yı başlatan ilk iki Chaier eleştirmeni de bilindiği üzere Claude Chabrol ve François Truffaut olmuşlardır.
Her ne kadar; izlenimci ve toplumcu çizgide filmler ürettilerse de Fransız Sineması Tarihinde yeni dalga akımının etkileri halen sürmektedir. Tabii; Fransız Sineması son 25 senede de Hollywwodvari bir anlayışa da yaklaşmıştır. Bu durumu Fransız Sinemasının popüler olan filmlerinde de bulabilmeniz mümkün.
Gerek Fransız Sineması ;gerekse de Hollywwod bir birlerine o kadar yaklaştılar ki; standartları da hemen hemen aynı noktaya geldiler. İşte; bu durumun keyifli bir parodisi olan komedi filmi olan; Guillame Canet ve Marion Cotillard ikilisini uzun yıllar sonra (Cesaretin Var Mı Aşka ) bir kere daha beyazperdede görmemize olanak sağlıyor. Orta yaş krizinin yol açtığı sorunlar mizahi bir dille karşımıza çıkarken; Canet hem kendisiyle hem Fransız sinema dünyasına hem de Hollywood’a da çok ciddi ve sağlam bir takım göndermeler yapıyor.
Filmin konusunu kısaca anlatalım 43 yaşındaki Guillaume Canet, bir erkeğin isteyeceği her şeye sahiptir. Ancak bir gün, sette çekimler sırasında, birlikte çalıştığı güzeller güzeli yirmili yaşlardaki aktris ( Camille Rowe ) kendisine artık kadınların gözünde eskisi kadar tehlikeli ve çekici bir erkek olmadığını söyler. Tabi ; bu durum Canet’i derinden yaralar ve Guillaume Canet ailesine ve eşine (Marion Cotillard) bağlı, beyefendi bir imajı terk edip, çılgın ve filme de adını veren Rock'n Roll imajına geçiş yapar.
Aslında bunalıma giren Guillaume Canet’in yaşadıkları, sektörün insanları belirli standartlara, kalıplara yerleştirmeye çalışmasının trajikomik bir sonucudur. İşin ilginç yanı ise filmin çekimleri esnasında Marion Cotillard da Xavier Dolan’ın yönettiği ve gecen sene (2016) Cannes’te Büyük Ödül kazanan filmi “Juste La Fin Du Monde”si (Alt Tarafı Dünyanın Sonu ) için çekimlerdedir. Bu dönemde ise Kanada Aksanı için çalışmakta ve etrafıyla Kanada Aksanıyla konuşmaktadır. Orta yaşlı bir beyefendiden birden bire bambaşka birine dönüşen Guillaume Canet ne yapsa da eşine yaranamaz, zaten eşi olan Marion Cotillard da filmin son bölümünde eşine ayak uydurunca, edi ile büdü kıvamına gelir.
Marion Cotillard demişken; Sabahattin Ali'nin klasikleşen eseri olana Kürk Mantolu Madonna'nın sinema versiyonunda Kürk Mantolu Madonna'yı yani Maria Puder rolüyle canlandıracağına dair haberler; Metin Hara-     Adriana Lima aşkından az önce bayrakları asmamıza yol açmıştı. Umarız ve dileriz ki; her şey yolunda gider ve Cotillard'ın Maria Puder performansını görmüş oluruz.
Sinema sektörü için eğlenceli ve eleştirisel bir bakış açısı getiren film en keskin eleştirelleri ise; sağlık gerecekleriyle yapılan (kaza vb ) harici yüze yapılan dışsal müdahalelerin insan simalarını aynı hale dönüştürtüldüğü üzerinden yapar. Yaş almanın ayrı bir güzelliği olduğunu savunan senaryoya rağmen Hollywood ünlüleri başta olmak üzere, bu müdahalelerden de (estetik ameliyatlar ) kimsenin vazgeçmediği ve başlama yaşının 14’lere kadar düştüğü de bilinen bir gerçektir. Tabi; örneğin kazalar gibi sağlık gerecekleriyle yapılan bu ameliyatların konumuzun ve filmimizin dışında olduğunu ve bu sayede de tıbbı mucizelerin gerçekleşip; sağlık sorunları sebebiyle insan yüzüne çıkamayanları tekrardan gün yüzüne çıkarmayı başardığını da belirmekte fayda var.
Rock'n Roll’da sadece orta yaş krizlerine değil, yer yer tükenmişlik sendromuna da göndermeler var. Ancak bu tükenmişlik sendromu kişilerin değil de ; sektörün tükenmişlik sendromu olarak karşımıza çıkıyor. Zira; benzer şeyleri anlatmak ve işlemekten yorulan ve kendisine yeni bir yol arayan bir Sinema Sektörünün varlığı da söz konusu durumda. Nitekim; Guillaume Canet; filmin belirli bölümlerinde senaryoya müdahale etme ihtiyacı duyuyor.
Filmde eleştiri getirebilecek tek taraf son bölümün uzun olması ki; orda da Fransız Sineması’nın ortalama 120 dakika film çekmesine bir gönderme yapılmış olabilir gibime geldi. Yine de son bölüm dengede ve tempoda tutulabilirdi.
Anlayacağınız bir sektör komedisi olarak     görebileceğimiz Rock'n Roll’ı ilk olarak; Nisan ayında 36. İstanbul Film Festivalinde izlemiş oldum ve gülmekten karnıma ağrılar girdi. Sizlerin de hoşuna gitmesini ümit ederim.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam

sinop web tasarım sinop avukat sinop ceza avukatı