reklam
reklam

DOĞUM  ve ÖLÜM KARDEŞLİĞİ (III)

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 13 Kasım 2019, Çarşamba - 10:51   Okunma Sayısı: 51310

Kapısı çalındığında  Muhtar önce ne olduğunu anlamamış sonra ise telaşla arabasına koşmuş ve yaralı hemşireyi kasabaya yetiştirmişti. Diğer hemşire ise oracıkta hayata gözlerini yummuştu.

Yaralı hemşire annesini düşündü. Babası iş kazasında vefat ettikten sonra bağlanan malül maaşı ile kıt kanaat yaşamışlar  onu okutmak için ne mücade vermişlerdi. Ana kız  akşamları çoğu zaman bir tas  çorba ile karınlarını doyurmuşlar ve hiç şikayet etmemişlerdi. Son zamanlarda böbrek yetmezliği çeken annesi teyzesi ile kalıyor ve tedavi olmaya çalışıyordu. Kızının bu ücra memlekete gitmesine gönlü razı olmamıştı. Tek başına oralarda ne yapacaktı. Akşam beş dakika geç gelse yüreği çarparken  onu bu uzak yaban ellere nasıl gönderecekti. Kendi tedavisi olmasa o da giderdi lakin orada hastane yeterli değildi. Çaresiz gözyaşları ile vedalaşıp ayrılmışlardı.

Şimdi en çok annesine üzülüyordu. Duymuşmuydu acaba ?? Duysa koşar gelir ve kızına bakardı. Kendisini çok halsiz, yorgun ve yalnız hissetti. Yüreği ana hasretiyle yandı kavruldu. Şimdi anası yanında olsa kendisini daha iyi hissedecekti. 
Ağzını açtı ve bir şeyler söylemeye çalıştı. Konuşamıyordu hırıltılarla  garip bir ses çıktı.  Kelimeler dudaklarından dökülmüyordu.

Oysa annesine haber vermişlerdi telefonda olanları duyan kadın feryatlar etmeye başlamıştı. Yılların yükünü taşımaktan yorulan yaşlı kadının kalbi bu acıya dayanamamış ve  bu acı, haksızlık, keder dolu dünyaya  veda etmişti.  Canı, ciğerparesi , evladını göremeden gözlerini  kimsesiz soğuk bir hastane odasında yummuştu.

Yaralı hemşire ; Günlerce hastanede hareketsiz yattı. Akrabalarından hiç kimse gelmedi. Zaten fazla akrabaları yoktu. Olanlar da onları fakir oldukları için akrabadan saymıyordu. Annesinin teyzesi ise oldukça yaşlıydı ve buraya gelmesi mümkün değildi.
Arayabileceği ve onu merak eden tek akrabası yoktu bu sebeple hiç kimse onu aramamıştı . Teyze ise yeğeninin vefatından sonra hastalanmış ve kendine bile zor bakan duruma gelmişti. Kısaca bu koca dünyada  yalnızdı, Çaresizdi ve mutsuzdu.

Aklına hiç kimseyi aramak gelmedi. Annesi, sadece annesi gelsin istiyordu. Lakin ne konuşabiliyor, ne yazabiliyor, ne de yürüyebiliyordu. Aklı ara sıra yerine geliyor sonra sisler tüm görüntüleri yok ediyordu. Tek çok net hatırladığı parlayan bir metal ve vücudunun acı ile yanmasıydı. Daha önce hiç böyle bir acı yaşamamıştı. Birde nefretle bakan kara sakallı, kara gözlü bir adamı hatırlıyordu.

Jandarma komutanı kapıdan baktı ve hastane doktorunun odasına gitti. Durum bir aydır aynı ve gelişme yoktu. Ifadesini almak için iyileşmesini bekliyordu.  Bedensel Yaraları  tedavi edilip bir nebze olsun  bedenen sağlığına kavuşabilecekti.
Oysa ruhsal açıdan İyileşme umudu ise zayıf görünüyordu. Hastane personeli ve doktorlar onun yalnızlığına ve biçare haline yürekten acıyordu ve meslektaşlarını sağlığına kavuşturmak için canla başla çalışıyorlardı. Bu gün onun başına gelen yarın onların da başına gelebilirdi. Insanın kıymetinin bilinmediği yerlerde şiddet kaçınılmazdı.

Bir gün hastane odasına bir adam girdi ve akşam vakti karanlıkta yüzünü görünce kalbi heyecanla çarpmaya başladı. Bu nasıl olurdu ve o buraya nasıl gelirdi ??
Sesi çıkmıyordu ve bu sebeple sadece dudakları kıpırdıyordu. Adam ona doğru eğildi ve ...

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam