Akşam karanlığında araba bir dağ Köyü'ne doğru yol aldılar. Etraf ıssızdı gittikleri yol ve çevresi beyaz örtünün ışık yansıması ile bir nebze olsun doğal olarak aydınlanıyordu. Yüreğini huzursuzluk ve üzüntü belki de biraz telaşla korku kaplamıştı. Hiç tanımadığı bir adamla , bilmediği bir yöne doğru gidiyordu. Adam yolda tek kelime konuşmadı , oda soru sormaya çekindi. Yollar kar kaplıydı lakin adam alışkın hareketlerle arabayı sürüyordu. Yarım saat sonra araba eski bir evin önünde durdu. Kadın hemen arabadan indi bu sırada adam çoktan koşarak eve doğru yol almıştı bile.
Arabanın sesi ve ışığına bir kaç kadın da kapının önüne çıktı. Kadınların arkasından evin içine doğru yürüdü. İçerisi sıcaktı ve rutubet, kan kokuyordu. Gaz lambası ile ne kadar yer aydınlanıyorsa o kadar görebiliyordu. Onu doğum yapacak kadının odasına aldıklarında şaşırdı. Arkadaşı ebe hemşire hastanın başındaydı. Yüzüne baktığında dayak yediğini anladı. Dudakları patlamış bir gözü mosmor olmuş ve şişmişti. Yüzünde ise parmak izleri kan kırmızı renkte iz yapmıştı. Elinden çanta şaşkınlıkla yere düştü. Hastaya bakmadan arkadaşının yanına koştu.
Bu sırada onun konuşmasına izin vermeyen orta yaşlı bir kadın kolundan hızla tutup sarstı ve.
"Doğum yapacak kadınla ilgilen aksi halde sen daha da beter olacaksın .. Dedi.
"Beceriksiz ebe bir kadını doğurtamadı. Sende hata yaparsan sonun kötü olur..
Kulakları uğuldamaya başladı. Ne söyleyeceğini, kim olduğunu, ne yapması gerektiğini çoktan unutmuştu. Bu bir rüya hatta kâbus olmalıydı. Gerçek olamazdı.
Hemen hasta ile ilgilenmeye başladı. Bebek ters gelmişti ve Çoğul doğumdu. Bu koşullarda burada doğum mümkün gözükmüyordu. Lakin etrafta söz dinleyen kimse yoktu. Herkeste şaşkın bir telaş vardı. Onları en yakın hastaneye gitmeye ikna etmeye çalıştı. Kimse ikna olmadı ve doğumu burada gerçekleştirmesi için onu zorladılar.
Yarım saat içerisinde annenin nabzı zayıfladı ve ağzı, gözü açık kaskatı kaldı. Karnı çok aşırı şişmiş ve doğum gerçekleşmemişti. Bebekler de anne ile birlikte yaşama vefa etti.
Bu haberi duyan baba çıldırdı eline kaptığı bıçak ile hemşirelere saldırdı. Ilk gelen hemşire orada yaşama veda etti. Son gelen ise aldığı ölümcül bıçak darbeleri ile ölüme terk edildi. Evin onsekiz yaşındaki oğlu bu duruma çok üzüldü ve annesinin yardımı ile yaralı hemşirenin kanayan yaralarına bez ile tampon yaptılar ve sardılar. Analığı ve kardeşleri ölmüştü. Lakin annesi her gün dua etmişti.
" inşallah doğuramazsın, çocukların ile çatla ve öl diye ...
Üzerine kuma gelmesine hatta çocukluğunu bildiği bir genç kızın kuma gelmesine çok üzülmüştü. Ne ailesine ne kocasına sözü geçmemişti. Kuma geldiği günden beri ekmeğine kan doğranmış , huzuru kalmamıştı. Yüreği kan ağlıyordu.
Oğlu ile birlikte Yorgana sardıkları hemşireyi katırın bir tarafına odunlarla denk yapıp yüklediler. Diğer katıra binen delikanlı muhtarın evine kadar bu şekilde hemşireyi taşıdı. Zaten zayıf ve çelimsizdi. Kumanın ölümünden sonra hemşireler değerini yitirmişti, yaşayıp yaşamadıkları kimsenin umurunda bile değildi.