reklam
reklam

DOĞUM  ve ÖLÜM KARDEŞLİĞİ (I)

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 11 Kasım 2019, Pazartesi - 10:46   Okunma Sayısı: 74896

Bedeninde açılan yaralı tabip tedavi etmişti.  Yapılan ameliyatlar başarılı geçmişti. Merhemler sürülmüş ve acı ilaçlar içmişti. Açık yaraları kapanmıştı lakin çok kan kaybettiği için hâlâ  yüremiyordu. Konuşamıyordu belli ki yaşadığı acı hadisenin verdiği hasar sadece vücudunda değildi. Yüreği de hasar almış ve belkide tüm duyguları  ölümcül yaralar almıştı.

Yatağı pencere kenarındaydı ve manzara tüm muhteşemliği ile göz önündeydi. Pencereden dışarıya doğru baktı çam ağacının iğne ucu gibi pürlerinin üzeri ince bir buz tabakası ile kaplıydı. Daha uzakta gözüken çamların üzeri ise bembeyaz karlarla kaplıydı. O anda ayağa kalkmayı ve dışarı çıkıp karların üzerinde yürümeyi düşündü. Ayağının altında her adım attığında o muhteşem örtünün çıkardığı gıcırtılı sesleri düşündü. Rüzgarın sesi odasına kadar geliyordu ve çam ağacın dalları dans etmeye başlamıştı. Hafif, ağır ve muhteşem bir danstı bu. Bir kaç tane serçe pencerenin pervazına kondu. Üşümüş ve aç oldukları her hallerinden belliydi. Sesleri çıkmıyordu, tüyleri ıslaktı sanki titriyorlarlardı. Kendisini o minik serçelere benzetti. O da onlar kadar sahipsiz ve yalnızdı.  Demek ki hastalar veya refakatçileri pencere pervazlarına kuşlar için yiyecek  kırıntıları bırakıyorlardı. Hala iyi insanlar vardı.
Kaç gündür bu odada yattığını anımsamaya çalıştı. O uyanıkken ;  Hiç kimse kuşlara yiyecek vermemişti yada o görmemişti. Ayağa kalkmayı ve onlara yiyecek vermeyi düşündü. Lakin bu şuanda mümkün gözükmüyordu. Yüreği acıdı... Bedenindeki acılardan çok yürek acısı onu daha çok yoruyordu. Suçu neydi ?? Neden ve ne sebeple burada bu durumdaydı ?? Gözlerinden akan yaşlar yanağına doğru süzüldü.. Bakıma muhtaç olanlara yardım edecekken kendisi bakıma muhtaç olmuştu. Bundan sonra ne yapacaktı. ??? Hayatı kararmış ve elinden geleceği alınmıştı. O yaşarken ölüme mahkum edilmiş ve hoyratça dalından koparılmış gelincik çiçeğiydi.

Sonra birden neler yaşadığını anımsamaya çalıştı. Arkadaşı ile ne umutlarla bu ücra kasabaya görev yapmak için gelmişlerdi. Ikisi de ebe hemşireydi ve çoğu zaman köylere doğuma gidiyorlardı. O gün  sabah tayin dilekçesini vermek için kasabaya gitmiş ve  evine yeni gelmiş ve rahat ev kıyafetlerini giymişti. Haşhaşlı ve tahinli kurabiye yapmayı düşünüyordu , tüm malzemeleri küçük mutfak tezgahının üzerine hazırlamıştı ki . Çok hızlı bir şekilde kapı çalmaya başladı. Arkadaşının geldiğini düşündü ve kapıyı açtı.
Kapıyı açmasıyla  birlikte karşısında gördüğü adam onun yüreğini hoplatmıştı. Geri çekilip kapıyı kapatmayı denedi fakat adam ayağını kapı ve mermerin arasına sıkıştırmış ve kapının kapanmasına engel olmuştu.
Sağlık ocağının hemen yanında oturuyordu ve kime sorsalar evini gösterirlerdi. Burası lojman gibiydi, tüm memurlar aynı binada oturuyordu.

Karanlık yüzlü adam ; Eşinin doğum yapmakta zorlandığını ve yardımına ihtiyacı olduğunu söyledi. Ne yapacağını şaşırmıştı. "Sağlık Ocağı'na gidip görevli hemşireyi alın " diyecekti ki adamın bakışlarındaki hiddeti görünce vaz geçti. Hangi duygu icinde olduğunu bilmeden hemen üzerine bir şey alıp çantası elinde adamın arabasının arka koltuğuna oturdu. Diğer arkadaşının başka bir köye doğum için gitmiş olabileceğini düşündü ve sustu.. Demek ki arkadaşı geri gelmemişti. Burada ölümler ve doğumlar çok fazlaydı. Kadınlar çocuklarının geleceğini düşünmeden doğurma yaşları geçene kadar sürekli doğuruyordu. Erkekler genelinde Birden fazla eşe sahipti. Oysa burada bu kadar çok çocuğa bakmak ve iyi bir gelecek vermek zordu. Gerçi bu kadar çocuğa her yerde bakmak zordu. O tek çocuktu ve kardeşi yoktu. Bu sebeple bu kadar çok çocuk doğurmayı anlaması mümkün değildi.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam