reklam
reklam

Bayram Fıkraları

Köşe Yazarı: GAMZE YILMAZ   Eklenme Tarihi: 17 Ağustos 2019, Cumartesi - 09:11   Okunma Sayısı: 536899

Çok değerli okurlarımızın Kurban Bayramlarını kutluyor ve bayrama özel bir yazıyı sizlerle paylaşıyorum. Geçen ramazan bayramında başlattığımız fıkra yazılarımızı bu bayramda da sürdürüyoruz. Hepinize keyifli okumalar...

Güzel bir hayvan fıkrasıyla başlayalım söze. Efendim; vaktiyle Afrika’da küçük bir köpek, kelebek peşinde koşarken ormanda kaybolur ve küçük köpek bir leoparın kendisine doğru yaklaşmakta olduğunu görünce yerde bulduğu kemikleri yalanmaya başlar.

Bir yandan da leoparın duyacağı şekilde,

-“Amma da lezzetli leoparmış.” diyerek ağzını şapırdattı.

Bunu duyan leopar köpekten korkup saldırmaktan vazgeçti.

Tüm bu olup bitenleri maymunun biri görmüştü. Maymun olup bitenleri leopara anlatırsa onunla arasının iyi olacağını düşünerek gidip ona anlattı.

Leopar öfkelendi ve maymuna sırtıma atla da gidip şu uyanığa dersini verelim dedi.

Leoparın sırtında maymunla geldiğini gören küçük köpek onları görmemiş gibi yaparak söylenmeye başladı:

-“Nerde kaldı bu maymun! Akşam yemeği için leopar getirecekti.”

Bu fıkramızı da kardeş gazetemiz TÜNAYDIN Gazetemizden ; değerli  yazar kardeşimiz Sinan Erdoğdu’ya ait bir fıkra. Bu vesileyle Erzurum’a selamlarımızı iletiyorum.  Simdi; Erzurumlunun biri ;İstanbul’da köprüde giderken yolun ortasında arabası arızalanmış. Trafik adeta alt üst olmuş. Arkasındaki aracın sahibi sinirlerine hakim olamamış. Kapıyı açıp ağzına geleni söylemiş. Yaklaşık 10 dakika bağırmış. Erzurumlu arabasından dışarı çıkarak arkasındaki şoföre:

"Neye fenikisen" demiş.

Adam da aynen şöyle demiş. "Ulan herife o kadar küfrettik adam turist çıktı iyimi."

Erzurum’da  fenik demek, İstanbul’da ise  telaşlanmak anlamı taşıyor .Tabi şoför bey nereden bilsin. Her ilde bir çok sözcüğe farklı bir anlam yüklenmiştir. Erzurumlular da; telaşa kapılmaya “Fenik” demekteler. 

*****************************************************

Temel ile Dursun, balığa çıkmışlardı. O gün kısmetleri açılmıştı. Kayıkları, balıkla doldu. Limana dönerken Temel, Dursun’a tembih eder:

-“Ha buraya işaret koy. Yarın yine gelürüz.

Ertesi sabah, yine denize açılmışlardı.

Temel sorar:

-“Ula Dursun, denize işaret koymuş muydun?”

-“Ben işimi bilirim. Sandalın burnuna tebeşirle işaret koymuştum.

***************************************************** 

Temel ile Dursun parasızlıktan ne yapacaklarını şaşırmışlardır.

Sonunda Dursun Temel’e:

– “Ula Temel haçan biz neden panka soymayruz? Kisa yoldan köşeyi döneruz.”

Temel:

– “Ula hakkattende cüzel fikir.”

Bunlar planlarını yaparlar. Artık her şey hazırdır. Bankayı soyarlar eve gelirler.

Dursun:

– “Ula Temel sayalum mi ne kadar para var?”

Temel paralara şöyle bir bakar ki çok para var en az 3 gunlerini alacak.

Temel Dursun’a şöyle bir öneri getirir:

– “Ula Dursun bu kadar parayi saymak uzun sürer biz en iyisi yarin bir gazete alalum orda yazar ne kadar para olduğu.”

Trakyalı Atçe, cep telefonundan kocasını aramış:

-“Abe saat kaç oldu nerdesin aala?

-“Ayatım anı senin çok biyendiğin bi yüzük vardı ya… Ani paracım yoktu, alamamıştımve bigün sana bunu alıcam beya demiştimya ani… Atırladın mı?

Bu sözleri duyan kadın yumuşamış.

Heyecandan titreyen sesi ile:

-“Eeee…. Atırladım tabiii ayatım. Atırlamaz olur muyum?”

Adam da:

-“A işte… Te o kuyumcunun yanında ki kaavede arkadaşlarla kiyaat oynuyoz beyaa…”

Genç yaşta emekli olan albay, evde sürekli oturmaktan, hanımıyla ağız dalaşına girmekten sıkılınca, bakkalına gider:

– “Sana ayda 200 lira para vereyim, bunun karşılığında seni her gün denetleyeyim!”der.

Teklifi cazip bulan bakkal, hem para kazanacağım hem de deneyimli bir albayın uyarısını, yardımını alacağım, diyerek hemen kabul eder.

Emekli albay, ertesi gün sabah 08:00 den akşam mesai sonuna kadar bakkal dükkanını denetlemeye başlar. Bakkal bir gün bile geçmeden denetimden sıkılır, baş edemez duruma gelir ve dayanamayıp:

– “Albayım, al 200 liranı, ben bu işten vazgeçtim!”diyerek anlaşmayı bozar.

Emekli albay, manav, kasap, kırtasiyeci derken tüm esnafa aynı teklifi yapar. Ancak bir süre sonra hepsi denetimden sıkılarak anlaşmayı bozar. Son olarak gittiği manifaturacı ile yıldızları barışır. Denetim işi aylar sürer. Çok güzel anlaşırlar. Manifaturacı albayın her isteğini “Baş üstüne” diyerek yerine getirir. Olanlara bir anlam veremeyen albay:

– “Yav arkadaş, bütün mahalle esnafı denetimden sıkıldı. Seninle gayet iyi çalışıyoruz. Nitekim bu başarımızın sana göre sırrı ne?”

Manifaturacı hazır ola geçip:

– “Albayım, ben de emekli başçavuşum.” der

***************************************************** 

Kalabalık bir barda aileler yılbaşı kutlaması yaparken sunucu mikrofona çıkmış..

-“Saat 12ye birkaç dakika kaldı, yepyeni bir yıla giriyoruz!” demiş.

-“Şimdi her koca hayatta yaşamasının anlamı olan, ona hayatı sevdiren kişinin yanına gidip ayakta dursun!..”

Biraz sonra Barmen kalabalıktan ezilir

*****************************************************   

İki rauntluk boks maçı, hayli heyecanlı geçiyordu. İki boksör, ringde kıyasıya dövüşüyorlardı.

Birinin durumu oldukça kötüydü. Gözkapakları kapanmıştı.

Raundun sonlarına doğru yumruklarının bir teki bile rakibine değmiyordu.

Raunt arasında menajerine sordu:

– Maçı alma şansım var mı?

Menajeri bir yandan boksörün terini kurularken:

– Elbette var. Sen havayı dövmeye devam et. Böylelikle herifi zatürreden öldürebilirsin.

Adamın evine bir kedi dadanmış.

Bir gün adam kediyi almış, ormanlık bir yere götürüp bırakmış. Sonra eve gelmiş.

Biraz sonra kedi çıka gelmiş.

Adam tekrar denemiş. Fakat sonuç aynı.

En son kediyi çok uzak ve yolları karışık bir yere bırakmış.

Eve dönerken yolu karıştırmış.

Aramış aramış yolu bulamamış.

Evi telefonla aramış:

-“Hatun, kedi geldi mi?”

-“Evet geldi.”

-“O namussuz kediye söyle; gelsin beni alsın.”

Bir gün öğretmen Ali'ye

- Manavdan kilosu 5 lira olan domatesten iki kilo alırsan kaç lira ödersin? Demiş.

Ali ise;

- Hiç para ödemem hocam demiş.

- Neden peki? Demiş hoca.

- Eee, manav bizim de ondan.

Bir gün Ömer'i öğretmeni çağırır.

“Bu nasıl ödev oğlum, hiç mi anlamadın sen, böyle şey mi olur? Bana hemen babanı çağır onunla konuşacağım.”

Ömer “Öğretmenim babamı bence çağırmayayım.” der.

Öğretmen sorar “Neden çağırmayacaksın bakalım! Ödevinin kötülüğünü sen de anladın değil mi?”

Ömer’in cevabı aynen şu şekilde olur ;” Hayır öğretmenim ödevi babam yaptı da”

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam