reklam
reklam

GERİDE BIRAKTIKLARIMIZA NE OLDU

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 20 Nisan 2019, Cumartesi - 10:34   Okunma Sayısı: 96649

Küçük kollarının saramayacağı kadar büyük, ağır bir paket taşıyan çocuğa ve onun yüzündeki ifadeye bakınca sarsıldım, umutsuzca ağlıyordu. Oysa binlerce göçmen çocuktan birisinin fotografıydı sadece. Ülkelerinden can korkusu İle uzaklaşan daha güvenli alanlara kaçan insanlardı.  Gelişmiş ülkelerde daha iyi bir yaşama kavuşma umuduyla plastik botlarla can tacirlerine inanan, elindeki avucundakini kaptıran sonra da denizde fırtınaya yakalanıp kumsala vuran bedenler onlarındı.

Güçlülerin savaşında en çok etkilenen ve bu savaşa en az etkisi olan onlardı, çocuktu onlar henüz, yaşamın baharında açan kır çiçekleri gibi dağılmışlardı dünyaya.
Tek suçları yoksul olmak ve savaşın içinde doğmaktı sadece.
Gittikleri ülkelerde yabancı olarak kalacak, yabancı olarak yaşayacaklardı. Belkide duraklarda, toplu taşıma araçlarının içinde kağıt mendil satacak, eve ekmek götürmenin sorumluluğu çocuk omuzlarına yükletilecekti. İnsanlar onları görmezden gelecek, göz göze gelmemek için başlarını çevireceklerdi.

Çocuk olmak ve bir ateşin içinde yaşayıp o ateşin içinden kurtulmak nasıl bir duygu acaba? Bir daha çocuk olabilir mi o acıları yaşayan yürek! Belkide en büyük kötülük o küçük çocukların çocukluklarını elden alan sistemde. 

Fotoğraftaki o küçük çocuk elindeki ağır  yükü güvenli bir yere taşıma telaşında yürürken ne düşündü acaba? O elinde taşıdığı yükte kendileri için önemli olan ne vardı acaba o kadar sıkı sarılmış ve zorlukla taşımaya çalışıyordu?

Bir insan yaşadığı evden zorunlu olarak acele çıkarken bir daha evine dönemeyeceğini hissettiği anda evden ne alır yanına acaba? Hangi eşyaya öncelik verir insan? Hangi eşya önemini yitirir yaşamında?
Belki bir kaç giysi, varsa değerli taşınabilir eşyayı yanına   alırsın.  Peki geride bırakılanlar hangi eşyalar  olur, tercihini nasıl yaparsın? Ya yanına alamadıkların eşyalarına bıraktığın yerde neler olur acaba? Anıların, çocukluğun, toprağın ve kabirlerin kısaca köklerin geride kalacak. Seni sen yapan Ne varsa bırakıp bambaşka bir ülkeye mücadele vermek için gideceksin. Düşünmesi bile insanın kalbini acıtıyor.

Evlerin bir ruhu vardır ve evlerde canlıdır bana göre. Bu sebeple evden eve, çok sık taşınanlardan çok doğduğu evde yaşamının sonuna kadar yaşayan şanslı insanlar bunu iyi hisseder. Her köşesinde bir anı, emek ve yaşanmışlık vardır. Ne zaman anılara dalsa bulunduğu mekan insanı daha da derinlere taşır. Eski evler bu sebeple insana daha çok ev ve yuva izlenimi verir. Eski semtler ve eski sokaklar insana bu sebeple farklı, derin bir huzur İle hüzün duygusu yaşatır.

Bir çocuk asla çocukluğunun geçtiği mekanları, yaşadıklarını unutmaz. Üzerinden  onlarca sene geçse de hatıralarında o ilk yıllar tüm canlılığıyla kalır. Büyüklere göre çok daha farklı olayları hatırlar ve yaşamı, duyguları, hayata bakış açısı çocukluğunda yaşadıkları ile şekillenir.  Nerede, hangi koşullarda yaşarsa yaşasın büyüyünce çocukluğu ona özlemle andığı anıları hatırlatır. Çocuklar yaşananları en az büyükler kadar hatta daha fazla bir duygusallıkla görür, belki dile getirmez fakat hafızasına kaydeder. Bu sebeple yıllar önce göçenler eski evleri hala yıkılmamışsa döner ve yeni ev sahibinden izin alır, evi dolaşır ve hatta bir gece o evde uyumayı, sabah o evde uyanmayı çok  ister..

Hiç kimsenin, hiç bir gücün çocukları yaşadıkları yerden başka bir yere zorunlu göçe zorlamaması gerekiyor. O çocuklar dağılır ve hiç bir yere ait olmadan yabancı evlerde, yabancı sokaklarda, yabancı kültürlerde kaybolur. Taş yerinde ağırdır.
Zaman'ından önce dalından kopan meyvalar buruk olur asla dalında olgunlaştığı gibi olgunlaşmaz.  O cocuklarda Zaman'ından önce zorunlu olarak yuvalarından uzaklaştığı için hiç bir zaman aynı olgunluğa ulaşamazlar, hep biraz buruk, biraz ekşi biraz hayatın dışında olurlar. 

Kendi dışında gelişen olaylar sebebiyle zamanın ötesine fırlatılan çocuklar çabuk büyür gözükür fakat asla inatla büyümezler çocuk kalırlar. Belkide bu yüzden hırçın olurlar.

Büyüklerde göçmen geldikleri ülkede uyum sorunu yaşar hatta onlar çocuklardan daha zor uyum sağlar yeni koşullara. Sevmezler göçmen geldikleri yeri ve unutamazlar geldikleri yerleri. Her göçmen bir gün göçtüğü topraklara geri dönmenin hayalini yaşar. Her çiçek kendi toprağında daha güzel büyür, kokularını kendi havasında daha iyi saçar.

Çocukların çocuk kalabildiği, çocukluklarını güvenle yaşayabildikleri günlere geldiğimiz zamanları da görmek umuduyla, yaşlı, yaslı dünyada sevgi ve huzur ile kalınız...

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam