reklam
reklam

Akıl Tutulmalarının Gölgesinde

Köşe Yazarı: SONNUR ADA   Eklenme Tarihi: 24 Mart 2019, Pazar - 00:17   Okunma Sayısı: 127530

Sürekli nasıl düşündüğümüzü söyleyen, nasıl hissettiğimizin kimyasını bildiğini iddea eden akıl tutulmalarının gölgesindeyiz.

 

Kendileri gibi düşünmediğimizde ya da itiraz ettiğimizde, soru sorduğumuzda "ötekiler" kümesine atıldığımız sosyal dilin ve kalıbın içindeyiz.

 

Bu kalıp belli bir süre sonra kendi hilkat garibelerini doğurmaya başlayacak. Duyabilen, görebilen, hissedebilen insanlardan yaratılmaya çalışılan ne olabilir?

 

Bize nasıl davranıldığını farkediyoruz. Kurulan her cümlenin yüklü olduğu anlam ve içindeki bilgiyi görebiliriz.

 

Politika yapıyoruz diye kurulan cümleler, gücümüz var diye sarfedilen engelleyici kelimeler, öfkeliyiz diye saldırgan ve acımasızlığa bahane üretmeler... 

 

Doğru olmadığını biliyoruz.

 

Bir toplumda bireyleri yönlendirmek, şekle sokmak, yaptırımlarla şekil veremediklerini etkisiz hale getirmek o toplumun gelişimine, aydınlığı, huzuru ve mutluluğuna karşı hırsızlık yapmaktır.

 

Gazetelere bize bilgiyi aktarmak yerine bilmemizi istedikleri bilgiler yaratıyorlar.

 

Bir örnek paylaşmak istiyorum sizinle. 16 Mart Cumartesi günü, ulusal 

bir gazetede tesadüfen karşılaştığım bir haber. Zavallı omurga fukarası, düşünmektense kalıba dökülmeyi tercih eden kişilerin haberi...

 

Bir İngiliz gazetesinin manşet haberini kendi manşetine çekerek haberi fotoğraf ve yazısı ile veriyor. Yazı İngilizce; kimsenin okuyamayacağını düşündüler ya da umursamadılar bile.

Bu haberin çevirisini yazılana göre değil tamamen kendi akıl tutulmalarıyla haber yapıyorlar.

İngilizce “ Masum bir çocuk nasıl bir şeytana dönüşür?" sorusunu soran haber, bu gazete tarafından “Teröriste , masum çocuk dediler” diye çevriliyor.

 

Yukardaki orijinal cümle ile bize sunulan cümlenin arasındaki fark: hedefte bizlerin düşünen, hisseden, kendi karar mekanizmasını kullanabilen aklımız var!

 

“Masum bir çocuk nasıl şeytana dönüşür?”

Bu soru içinde yetişkin bir insanın politikacı da olsa, işçi de olsa başbakan da olsa anne baba da olsa sorması gereken sorudur.

 

Peki ulusal bir gazete neden bunu yapar? Bu soruyu sormak da hepimizin insan olarak sorumluluğu.

 

Bulanık suyu kim sever? 

Görünmek istemeyenler elbette. Bu yüzden suyun hep bulanık olmasını isterler.

 

Lütfen çocuklarımıza duru, temiz bir dünya bırakmak için elimizden geleni yapalım.

İlk adımımız düşünmek, soru sormak ve yüzümüzü aydınlığa dönmek olsun.

 

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam