reklam
reklam

HAYAT KÜSECEK KADAR UZUN MU 

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 22 Mart 2019, Cuma - 11:38   Okunma Sayısı: 113270



Ellerinde bir demet beyaz lale, yorgun adımlarla ilerliyordu. Gitmeyi düşündüğü yere gidip gitmeme konusunda kafası çok karışıktı. Gidip  ne söylecekti ki ,  orada acaba  nasıl karşılanacaktı.
Onun Orada olmasından rahatsızlık duyacaklarmıydı. Ya kendisini kötü hissettirecek herhangi bir söz yada davranış ile karşılaşırsa .. Kendisini ifade etmesine izin vereceklermiydi. Kafasında binlerce olumsuz düşünce ile adımlarını daha da ağırlaştırdı. Bir ara durdu , bir kaç saniye olduğu yere çakıldı. İçinde inanılmaz derecede geri dönme isteği doğdu. Bir kaç saniye yüzlerce soru ve cevap beyninden  hızla geçti. Karar verdi  ve bu gün  bununla yüzleşecekti. Ne olursa olsun onu görmeliydi. 

Sitenin kapısından girdi ve güvenliğe tebessüm ederek selam verdi. Güvenlik de başı ile selamı aldı ve gülümsedi. Nereye ve kime gideceğini sormadı. Demek ki dış görünüşüm ona güven verdi . Halbuki görevi gereği sorması gerekiyordu. Benden kimseye zarar gelmeyeceğini o bile fark etti . Gibi bir sürü ihtimal türetti.  Aklından hızla gene bir sürü soru geçti. Iki tarafı çiçeklerle kaplı yaya yolundan yürürken yerdeki pembe taşları saydı . Çift rakamda sonlanmasını arzu etti. Sonra gözleri balkonlara doğru yönelince , saymayı bıraktı. Giriş katlar bahçe ile aynı seviyede ve balkonları da çok büyüktü. Bazıları açık, bazıları cambalkon şeklinde kapatılmıştı.

Balkonlar son derece güzel çiçeklerle ve oturma Gruplarıyla çok güzel görünüyordu. Ahşap salıncaklar ve balkonlar boştu . Sessiz ve sakin bir siteydi. Havuz kenarında görevli yerlerdeki suları temizliyordu. Bu mevsimde bile havuz doluydu ve su temiz görünüyordu . Havuza bakan beş tane blok vardı. Ağır adımlarla B Blok'a doğru yürüdü ... Otuzsekiz No.lu zile baktı ve zilde isim yazmıyordu . Diğerlerine göz attı hiç birisinde isim yazılı değildi. Bu da son zamanlarda güvenlik amaçlı insanların aldığı basit bir tedbirdi. Otuzsekiz No.lu zile narin  parmakları ile tereddüt ederek bastı. Görüntülü diyafon olmalıydı . Kim olduğu sorulmadan içeriden kapı   Otomatiğine  basıldı ve Kapı açıldı.

 Eliyle kapıyı itip içeriye girdi . Sağ tarafta bir masa ve sandalye vardı lakin oturan yoktu. Masanın hemen arkasında o kadar çok posta kutusu vardı ki . Gözleri Otuzsekiz No.lu posta kutusunu aradı. Kutularda sadece numara vardı ve burada da isim yazılı değildi .Diğerlerinde; reklam broşürleri, faturalar sarkıyordu fakat Otuzsekiz No.lu kutu bomboştu .  Zemine siyah granit yer döşemesi ve süpürgelik olarak da   duvarlara yarım metre kadar siyah granit yapılmıştı. Loş olan sahanlık aydınlatmaları bu kasvetli renk ile kotidoru aydınlatmıyor daha da karanlık gösteriyordu.

Başı döndü ve hafifçe midesi kasıldı. Bu kadar koyu rengi kim seçmişti acaba. Karşıda iki tane asansör kapısı vardı . Birisi eşya asansörü olmalıydı. Sol taraftakinin ışıklı düğmesinde  beş yazıyordu . Çağrı düğmesine dokundu ve bekledi. Birkaç saniye içerisinde sessizce asansör geldi ve kapısı açıldı. Asansör kabinine girdi ve dokuzuncu kat butonuna bastı. Asansör hızla hareket etti ve dokuzuncu katta kapı açıldı . Gönülsüz bir şekilde asansörden çıktı ve sağ taraftaki koridora yöneldi . Sağ taraftaki dairenin önüne geldi. Kapı otomatiğine basılmıştı lakin kapıda bekleyen yoktu. Dairenin  kapı ziline uzandı burada da isim yazılı değildi.  

Buraya kadar geldim artık kaçacak durum yok  deyip zili çaldı.
Bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Genç bir kız kapıyı sonuna kadar nezaketli bir şekilde açtı. Kızın başında namaz başörtüsü vardı . Hemen içeriye göz attı. Tüm kadınların başında beyaz ya da siyah başörtüleri vardı . Ne olmuştu bu kadar kadın bu dairede ne arıyordu . Tanıdık bir sima aradı lakin göremedi . Kıza sessizce selam verdi ve içeri girdi . Salonda  Karşısındaki koltukta o oturuyordu gözlerine baktı. Beyazları kan kırmızı renge dönmüştü ... İnşallah aklıma gelen değildir diye içinden dua etti. Sonra diğer yüzlere baktığında gerçek kafasına balyoz gibi indi ...  

Salona doğru beyni boşalmışcasına ilerlerken , her adımda beyaz laleler yere düşüyor , kalbine ve beynine kan kırmızı çiçekler saçılıyordu... Gözlerinin önüne gelincik tarlası gibi kırmızı ışıklar geldi , başı dönmeye başladı . Sendeledi ve Ona doğru ayakları birbirine dolaşmış ve tüm kuvveti yok olmuş halde yavaşça ilerlemeye çalıştı . Biranda tüm gücünü tamamen kaybetmişti . Dili , damağı kurudu ve tüm sözcükler boğazına takıldı .  Son bir gayretle küçük bir adım attı ve .....

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam