reklam
reklam

MARAL/KARAVANDA CİNAYET -I

Köşe Yazarı: NEJLA BİLGİN   Eklenme Tarihi: 17 Ekim 2018, Çarşamba - 09:13   Okunma Sayısı: 22343


Karavan virajlı orman yolunda saatlerdir ilerliyordu. Genç kadın yorulmuş ve sürekli dönen yolda midesi bulanmıştı. Ilk göreceği mola yerinde durmaya ve dinlenmeye karar verdi. Ayakları uyuşmuş ve dikkati dağılmıştı. Aklına kötü düşünceler gelmeye başladı. 

"Şimdi bu ıssız dağ yolunda karavan arıza yapsa veya başına bir şey gelse yardım alabileceği hiç kimse yoktu. Cep telefonunu benzin istasyonunda düşürmüş ve ön camı patlamıştı, telefon şuanda çalışmıyordu. Yedek telefonu vardı lakin eski model olduğu için aynı kartı kullanamıyordu. Bu ayrıntıya dikkat etmediği için kendisine kızdı. Son zamanlarda zaten pek çok ayrıntıya dikkat etmediğini fark etti.
Morali bozuktu ve kendisini iyice olayların akışına bırakmıştı. Ne eskisi gibi kılık kıyafetine dikkat ediyor ne de makyaj yapıyordu. Evde oturuyor çık sık dışarı da çıkmıyordu. Oysa kapının önünde karavan öylece mahzun ve sahipsiz duruyordu, onu dağları ve uzun yolları bekliyordu.

Bir gece yarısına kadar oturdu ve televizyon izledi. Filmde karavan ile seyahat eden insanları izleyince ; eski günleri hatırladı. Ne çok yeri karavan ile gezmişler ve çok eğlenmişlerdi. Plansız ve proğramsız evden çıkıyor ve canları ne tarafa gitmek isterse o yöne doğru yola çıkıyorlardı. Sanki yıllar öncesi gibi daha iki yıl öncesini hatırladı. Boğazına bir yumru takıldı ve yüreğine doğru sıkıştı. Gözlerinden ise ince bir çizgi halinde kesintisiz acı akmaya başladı.

Son iki yılda yaşamı alt üst olmuştu. Ilk önce eşini pankreas kanserinden çok kısa sürede kaybetmişti. Kendisini toparlayamamış ve eşi ile birlikte kurdukları mimarlık şirketini kapatmıştı. Kendisini de bir nevi evine kapatmış ve geçmişin anılarını taze tutarak adete evi de bir mağbete çevirmişti. Eşinden kalan tüm eşyalar aynı yerlerinde duruyor ve sanki uzun bir yolculuktan dönünce herşeyi bıraktığı gibi bulacak şekilde tutuyordu. Bu konuda çok titiz davranıyor ve aldığı eşyayı aynı yere bırakıyor ve evinin eski düzenini koruyordu. Kapı girişinde hâlâ eşinin ev ayakkabıları, yağmurluğu ve şemsiyesi aynı yerde, giyinme odasında kıyafetleri, hatta banyoda traş losyonları, diş fırçası bile duruyordu.

Arkadaşları bir kaç kez bu eşyaları dağıt yada kaldır demişti. Onlara tepki vermiş ve onlarla arasına uzun mesafeler koymuş ve onları evinden ve yaşamından uzaklaştırmıştı. Kimse onu ve onun acısını anlamıyordu. Ona göre pek çok insan kayıplarını çok çabuk unutuyor ve yaşamına devam ediyordu.
Oysa eşinin vefatıyla birlikte yaşamını da durdurmuş ve o günde kalmıştı. Acının sarmalında yumak olmuş, o acıdan yumağın içine yüreğini ve duygularını kapatmıştı. Artık yaşamın içinde değildi, kıyısında ve köşesinde uzaktan bir seyirci gibi olmuştu.

Akşam ise seyrettiği filmin etkisi ile kabuğundan çıkmaya karar vermiş ve karavan ile daha önce eşi ile gittiği o dağa ve oradaki kampinge gitmeye karar vermişti. Orada çok mutlu ve huzurlu günler geçirmişti. Sanki oradan başlarsa mutluluğu yakalayacak ve acısı hafifleyecek diye düşünmüştü.. Hiç kimseye haber vermeden yola çıkmaya karar verdi. Zaten haber verecek kimsesi de yoktu. Bir erkek kardeşi vardı onunla da çok sık görüşmüyorlar ve her karşılaştıklarında sudan sebeplerle tartışıyorlardı. Anne ve babalarını yıllar önce kaybetmişler ve onlarda kopmuştu. Kardeşine o günlerde yeterince zaman ayırmamış ve onun acısını anlayamamıştı. Kendisi o yıllarda evli ve şirketinin işlerinin yoğun olması sebebiyle hayata başka bir yerden bakıyordu ve kardeşine acısını unutmadığı ve çok uzun süre yas tuttuğu için kızıyordu. Yaşlı olanlar bir gün yaşamdan çekilecekti ve bu duruma mantıklı olan herkes anlayış gösterir ve hayatına devam ederdi. Oysa kardeşi bunu başaramıyordu ve ona bu sebeple kızıyordu. Onu zayıf görüyor ve kendisini ondan güçlü zannediyordu. 

Oysa eşini kaybettiği zaman elini, ayağını , umudunu ve yaşama sevincini kaybetmişti ve ancak o zaman kardeşini daha iyi anlamaya başlamıştı. Şimdi ise kardeşi ona aynı davranışı gösteriyor ve ondan uzak duruyordu. Oysa kardeşine ne kadar çok ihtiyacı vardı. Şimdi onu anlamadığı ve onun yaşamına haksızlık yaptığını düşünüyordu. Çok kısa bir sürede kardeşi ile aynı duyguları yaşamıştı. Lakin genede kardeşine doğru bir adım bile atmamıştı. Gururluydu ve kardeşinden yardım istemeyi kendisine kabul ettiremiyordu. Zaten son yıllarda artık kardeşlik kavramını kırıcı sözlerle yıkmış, yakmış kül etmiş ve kapılarını birbirlerine virane etmişlerdi. 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam