reklam
reklam

Akıl verme ile düşündürebilme arasındaki fark?

Köşe Yazarı: SONNUR ADA   Eklenme Tarihi: 26 Eylül 2018, Çarşamba - 10:00   Okunma Sayısı: 41017

Birisi hazır yediğimiz yemek, diğeri mutfağa girip hazırladığımız yemektir.

“Bence senin o arkadaşınla hala görüşmen doğru değil…”

“Aldığın kararın ne sana ne de ailene bir faydası olmaz…”

“Bu adam/ kadın sana uygun değil, hala görmüyor musun?...”

“İşyerinde etrafında olanlara bakacaksın, atlamayacaksın her şeye…”

 

“Okuldaki başarında disiplin önemli, çalışacaksın.  Öyle ya da böyle, öğrenmen gerekiyor…”

“Hep söylüyorum sana; çok duygusalsın, alıngansın, hassassın. Böyle olmaman gerekiyor…”

“Kandırıldım diye şikayet ediyorsun. Ben sana söylemiştim, saf bir tarafın var. Uyanık olacaksın…”

Sadece akıl veren, sebep-sonuç ilişkisi kurmayan kişi çoğu zaman iyilik kıyafeti giymiş, yargılama içeren cümlelere yönelir. En zengin olduğumuz alanlardan bir tanesi bu. Akıl verenimiz her zaman bulunur. Yukarıdaki cümleleri ve benzerlerini sık kullanıyorsak aklımız ezberlere teslim olmaya eğilimlidir ya da böyle cümleleri duyuyorsak bilin ki ezbere düşmüş akıllar ile yolumuz kesişmiştir.

Düşündürebilmek, birbirimize soru sordurabilmek, düşünen, soran, akıl yürüten düşünce sistemine ihtiyaç duyar.

Bu da karşımızdakinin ‘’ne yapmalı, ne yapmamalı’’ kısmında bizim hiç hakkımız olmadan alan kaplamamızı engeller.

Karşımızdakinin durumunu anlamasını, görmesini ve nasıl hissettiği ile ilgili sağlama yapmasını düşündürmemiz gerekiyor.

Akıl veren kişi olayları ve durumu dışarıdan değerlendirmede sürekli bütünlemeye kalır. Kendi hayatında uygulayamadığı adımları uygulasın diye yönlendirdiği, –arkadaşı, dostu, evladı kim olursa olsun-, eğer dediklerini yapmazsa bilinçaltında karşısındakine öfke duygusu oluşturacaktır.

Düşündürmeye yönelik yaklaşım sergileyen kişi kendisi odaklı değil karşısındaki odaklı yaklaştığı için kişiselleştirmeden bütünü görmeye çalışır. Akıl vermektense aklın kendi potansiyeline ulaşması için düşündürerek kendi koşullarıyla hareket etmesini sağlar.

“Hep söylüyorum sana, çok duygusalsın, alıngansın hassasın. Böyle olmaman gerekiyor”

Karşımızdakinin duygularından bahsediyoruz. ‘’Böyle olmamalısın’’ diyoruz. Nasıl olması gerektiğiyle ilgili üç başlıkta, ‘’duygularını toplayıp kopart at bunları’’, diyerek çöp kutusunu işaret ediyoruz. Tıpkı, ‘’senin sol elin zayıf, kes at’’ der gibi.

Nasıl güçlendirmek gerekir kısmı, düşünmek, muhakeme etmek, emek vermek istiyor. Akıl veren ise ezberinden çıkamayacağı için zorlanacaktır.

Oysa ki hassas ve alıngan olduğumuz da karar ve sonuç cümleleri kullanmamamız gerektiğini öğrenebiliriz. Hassasiyetimiz ve alınganlığımızın farkında olduğumuz da etki alanını yönetebiliriz. 

Aklın alışverişinde yaşanacak problemlerinden uzak, soru sorup sorgulayacağımız, düşüncenin aydınlatacağı yollarımız olsun.

İLETİŞİM UZMANI:[email protected]

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam