reklam
reklam

Orada bir köy var hasretimde

Eklenme Tarihi: 17 Haziran 2017, Cumartesi - 09:00   Okunma Sayısı: 160754

İSTANBUL

 Bu yıl yaz mevsimi biraz geç gelecek sanırım. Baharın ardından güneşli günler kendini gösterdi derken bir anda aniden başlayan yağış ile havalar yine mevsim normallerinin altına iniveriyor birden. Bir soğuk bir sıcak derken Haziran ayını yarıladık nerdeyse ve yazın ortasına geldik. Okullar tatil oldu ve birçok aile, çocukları ile birlikte memleketlerinin ve köylerinin yollarını tutular bile. Mis gibi havası, yemyeşil bitki örtüsü ve açık mavi gökyüzü sizi büyüler adeta. 
Ben de Karadenizli bir ailenin burada doğup büyüyen çocuğu olsam da rahmetli babamın her yaz tatilinde bizi alıp köye, tatile götürmesi ile köy hayatını yaşama ve sevme fırsatımız oldu. Yaz tatilini iple çeker ve köye vardığımızda orada ki büyüklerimizi ve akrabalarımızı ziyaret etmenin, onlarla vakit geçirmenin keyfini yaşardık. Bir yıllık bir özlemin ardından bize kavuşan anneanne, babaanne ve dedelerimiz, bize besledikleri koyunların baharda yavrulayan kuzularından birer tane verip ‘’bu kuzu senin’’ deyip yaz tatili sonuna kadar bir kuzunun bizim olma fikri ile ona bakıp onunla oyunlar oynardık. 
Köylerde her çeşit meyveyi dalından yersiniz hatta bulunduğunuz köy orman köyü ise sağlı sollu yol kenarlarında bulunan böğürtlen dikenlerinden bolca böğürtlen yiyebilirsiniz. İncirin ve kirazın hatta elmanın ve armudun bir kaç çeşidi bulunur köylerimizde, ağaçlar bodur olduğu için üzerinde bolca bulunan meyveleri adete size ikram eder gibi dalları yere değecek gibidir ağaçların. Karadeniz’e has fındık ve kestane ağaçlarından dallarını kırarcasına sarkan fındıklardan toplayıp, ormanın yüzüne dökülmüş kestane kozalaklarının arasından özenle çıkardığınız kestaneleri eve geldiğinizde kuzinenin üzerinde kebap yapıp yemenin keyfine hiçbir yerde varamazsınız. Köylerde bahar ve yazın sıralı olarak her çeşit meyveyi doyasıya tadarsınız. Güzün toprak ananın yıl boyunca size verdiği meyvesinden, sebzesine ve tahılına kadar olan tüm nimetleri kışın zorlu köy yaşantısında tüketmek üzere her evin önünde bulunan direkler üzerine yapılmış bir ambarda itina ile saklanır. Sebzeler ve meyveler kurutularak yada pekmezi yapılarak , tahıllar ise yine her köy evinin önünde bulunan taş fırınlarda odun ateşinde fırınlanarak sonrasında iyice kuruduktan sonra evlerde taş değirmende ya da köyün ortak büyük su değirmeninde öğütülerek bulgur ve de un olarak saklanırdı. Her bir iş köydeki büyüklerimizin el emeği ve alın teri ürünler olduğu için çok değerli ve lezzetli olurlardı. Bir bir kaybettiğim büyüklerimi rahmet ve özlemle anarken mekanları cennet olsun her birinin.  
Dedemin evi, bir tarafı denize bakan bir orman köyünde idi ve 5-6 adımda ormana girerdik. Köye gittiğimde en çok sevdiğim şey ise  uzun ve sık ağaçlarla kaplı ormanın içinde yürümek, ağaçları ve toprağı incelemek, sağa sola kaçışan kertenkele ve çekirgeleri izlemek büyük keyifti. Bazen ağır adımlarla bir kaplumbağa, bazen de bir kirpi  yanınızdan geçip gidiverirdi. Kimi zaman da etraftan gelen hışırtılarla irkilseniz de yine heyecanla ormanın içinde ilerlemek ve henüz daha toprağın yüzüne çıkmakta olan bir mantarın gözünüze çarpması ile define bulmuş gibi sevinir ve daha başkaları var mı? diye elinizde bir sopa kolunuzda sepet dolaşırsınız saatlerce. Birkaç adım arayla bulduğunuz üzeri kırmızı mantarlarınızı bir bir sepetinizi doldururken doğanın size sunduğu bu ikramlarla mutlu olursunuz. Birkaç saatin ardından artık köye geri dönmemin zamanı gelmiştir ve yine dönüş yolunda böğürtlenler size, afiyetle yediğiniz doğal bir ziyafet olmuştur.
 Köyde bulunduğunuz zaman içinde toplanan buğdayların kızaklar üzerine oturan çocukların neşeli kahkahaları eşliğinde harmanda dövülmesine şahit olup büyüklerin çeşme kenarına kurdukları kazanlarda kaynatılan buğdayın taş değirmenlerde dövülüp bulgur olmadan önce bir tabak buğday yeme tadına varabilirsiniz.
Köyde meyve ağaçları boldur o kadar boldur ki dallarındaki kadar da yerlerde vardır. Olgunlaşan meyveler yerlere dökülür. Bu olgun meyvelerin etrafı arılarla çevrilidir hatta bazen arı sokmalarına maruz kalırız oyun oynarken ama olsun arılar da bize bal yapmak için bu meyvelerin peşindedirler. Birkaç gün sonra  ağaçların diplerindeki meyveler güzelce toplanır, yıkanır, kabuklarından ve çekirdeklerinden ayrıldıktan sonra yine kazanlar kurulur ve kışın afiyetle yenecek ve bizleri hastalıklara karşı koruyacak pekmez yapımı için kaynatılır. Birkaç saat odun ateşinde kaynatılan meyveler artık iyice pelteleşmiş ve pekmez olması için özel hazırlanan bezlere konulup iki taşın arasından sıkılmaya sıra gelmiştir. Bu işlemde meyvelerin öz suyu çıkartılır ve son olarak pekmez tavası denilen tavalara alınır ve tekrar kaynatılır ta ki kıvamını alana kadar. Bundan sonrası onu özenle kışa kadar saklamak ve kışın tüketmektir. Bu meyvelerin bir kısmı da harmanlara serilmiş çarşaflar üzerinde kurutulmaya bırakılır ve gün ışığında iyice kurutulan ve ‘’gün kurusu’’ denen bu meyve kuruları yine kışın atıştırmalık gibi yemek ya da hoşafını kaynatmak için bez torbalarda saklanır. 
Yazın köyde rastlayacağınız bir güzellik de sizin köyünüz ya da yakın bir köydeki düğünlerdir. Köy düğünü için günler önceden köyün maharetli aşçı hanımları hazırlık yaparlar. Düğün sahibinin birkaç koyunu misafirleri için köye özgü şeklide kebap olarak pişirtmesi, yine koca kazanlarla kaynatılan düğün keşkeği, çeşit çeşit yemekler ve börekler, tatlılar köyün aşçı hanımları tarafından binbir özenle pişirilir. Düğünde damat evinde ayrı bir telaş, kız evinde ayrı bir telaş vardır. Kız evindeki kınanın yakılması sonrasında  davul zurna ile kız evinden gelin almadan sonra köy meydanında 3 gün 3 gece düğün yapılır. Tüm köy halkı birlik ve beraberlik ile yeni bir yuvanın temelini atarlar. 
Köyde olmanın başka bir güzelliği de denize yakın bir köyde iseniz birkaç akraba denize girmek için sözleşir akşamdan yiyecekler hazırlanır ve en yakın sahil kenarına gidilirdi. Karadeniz’in biraz hırçın ve serin suyu sizi sıcak yaz güneşinde serinletmeye ve köyünüzde dahi deniz  keyfi yaşamanıza ve ailenizle birlikte güzel zamanlar geçirmenize olanak sağlayacaktır. 
24 saat yaşarsınız köyde ve adeta uyumak istemezsiniz tüm saatleri dolu dolu yaşamak için. Akşam hava karardığında kapının önüne serdiğiniz kilimin üzerine uzanıp gökyüzündeki yıldızları izlersiniz. Lacivert gökyüzünün içinde yıldızlar elinizle uzanıp tutacak kadar yakın ve parlaktır. Çekirgeler şarkılarıyla, ateşböcekleri danslarıyla eşlik ederler gecenize. Günün yorgunluğu ile yıldızlı bir yorgan gibi göğü üstünüze örtüp orada uyuyuvermek ve gün ışığıyla uyanmak gelir içinizden. Kendinizi doğanın kollarına bırakıp biraz kestirmenin ardından evinize ve yatağınıza geçersiniz ve uykunun kollarına teslim edersiniz kendinizi doğanın size verdiği huzur ile . Ne kadar geç yatarsanız yatın sabahın ilk ışıkları pencerenizden yüzünüze dokunur ‘’hadi kalk’’ diyen şefkatli bir anne eli gibi, kulağınıza gelen kuş sesleri ile daha fazla kalamazsınız yatağınızda, adete sizi kendileri ile oynamaya çağırır kuş sesleri. Tertemiz havanın ve bol oksijenin göbeğinde bir orman evinde uyumak ve uyanmak gibisi yoktur, her gün yeniden doğarsınız adeta.
 İşte böyle bir şeydir köyde olmak , birkaç zaman dahi olsa herkesin köy yaşantısını yaşaması ve yeniden tazelenmesi gereklidir. Köyü olmayanların da sık sık İstanbul yakınlarındaki köylere aileleri ile gidip orada zaman geçirmeleri gereklidir. Tüm günlerini alış veriş çılgınlığı  ya da saçma sapan eğlence anlayışları ile  büyük AVM’lerde elektrikli makinelerin ve kalabalığın içinde gün geçirmektense yakınlarındaki bir köye gitmelerini tavsiye ederim. Bunu yapamıyorlarsa en azından en yakın mesire alanlarına gidip çocuklarının ve kendilerinin doğa ve toprakla iç içe olmaları ve temiz hava almaları için geç kalmış sayılmazlar. 

Editör: EMİNE KALYON

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam