reklam
reklam

Sinop, tamamen doğal kalabilmiş ORGANİK bir şehirdir

Eklenme Tarihi: 25 Mart 2017, Cumartesi - 10:00   Okunma Sayısı: 212614

İSTANBUL- Sinop’un bağrından yetişen ve Sinop için büyük bir özveri ile çalışan Gebze Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü İbrahim Irmak,  ile Sinop’a dair samimi ve içten bir röportaj gerçekleştirdik. Bizi makamında ağırlayan sayın İbrahim Irmak beyefendiye teşekkürlerimizi sunarız.

İbrahim bey sizi kısaca tanıyabilir miyiz? İbrahim IRMAK kimdir?
1978 tarihinde Sinop'un Durağan İlçesi’nde doğdum. İlkokulu sırasıyla Durağan Merkez İlkokulu, Durağan Cumhuriyet İlkokulu ve İstanbul Dr. İffet Onur İlkokulu’nda okuyarak bitirdim. Ortaokulu Durağan İmam-Hatip Lisesi(orta1-2) ve Sinop İmam-Hatip Lisesi’nde okuyarak bitirdim. Liseyi İstanbul Halkalı Ziraat Meslek Lisesi'nde (1996) okudum.
Üniversite eğitimini Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümünde aldım ve birincilik ile bitirdim. İkinci lisansımı Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Yüksek Onur Derecesiyle mezun oldum. (2003 mezuniyet)
Kars Tarım İl Müdürlüğü Çiftçi Eğitim ve Yayım Şubesi, Sinop Erfelek İlçe Tarım Müdürlüğü, Sinop Durağan İlçe Tarım Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni ve Ziraat Mühendisi, Gümüşhane Kelkit, Kocaeli Darıca ve Gebze İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde İlçe Müdürü olarak görev yaptım.
  Gıda, Bitki Koruma, Tarımsal Kooperatifler, Meyvecilik, Tarla Bitkileri, Yem Bitkileri, Hayvancılık, Organik Tarım gibi konularda çeşitli il ve tarihlerde eğitim aldım. 
 Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika, İtalya, Avusturya, Gürcistan, Macaristan ülkelerinde seracılık, hayvancılık ve tarımsal pazarlama ve üretici örgütleri konusunda araştırmalarda bulundum. Gülfidan Betül Hanımefendi ile evliyim. Rumeysa Nehir(2006) ve Ayşe Ecrin (2011) adlarında 2 kız çocuk babasıyım. 

l İbrahim Bey, ziraatçilik mesleğini nasıl seçtiniz?
Sinop'un Durağan İlçesi’nde gözlerimi hayata açmış bir çocuk iken yol kenarında çelik çomak, yakar top oynarken Orman Muhafaza Memurlarının arazili resmi pikaplarının içinde bana ulaşılmaz görülen dağlara gittiklerini görürdüm. Ormancıların arabalarının arkasından uzun uzun, içli içli bakardım. Acaba nereye gidiyorlar, gittikleri yerlerde kimler var, nasıl yaşıyorlar? Çocukken o arabaların arkasından o kadar içten bakmış ve dilemiş olmalıyım ki Allah bana Ziraatçilik mesleğini nasip etti. Uzun uzun baktığım o Sinop dağlarında, gitmediğim köy, ayak basmadığım tarla kalmadı.

l Sinop, tarım konusunda sizce nasıl bir şehir?
Sinoplu Sinop’ta yetişen her türlü yiyeceğin dünyanın en lezzetli ürünü olduğunu düşünür. Bunun aslında bilimsel bir temeli de vardır. Sinop sanayisiz, göç nedeniyle arazileri çoğunlukla terk edilmiş, tarıma dayalı sanayinin de olmaması dolayısıyla neredeyse tamamen doğal kalabilmiş ORGANİK bir şehirdir. Türkiye'de eğer tek bir ile organik etiketi verilecekse bu il kesinlikle Sinop olurdu. Kimyevi gübre ve zirai ilaçların neredeyse girmediği Sinop dağları ezelden organik olup, ürünleri bundan dolayı doğal ve çok lezzetlidir.
Sinop tarımını ormanıyla, akarsuyu ve deniziyle, tarlası bahçesiyle bir bütün olarak tüm coğrafyasını ele alarak incelemek durumundayız. Sinop geniş, sulak verimli ovaların olduğu bir coğrafya değil çoğunlukla ormanlarla kaplı dağlık bir arazi yapısına sahip bir ildir.

l Durağanlısınız. Durağan’ın pirinci meşhur. Pirinçle ilgili neler söylemek istersiniz?
Ilgaz dağlarından çıkarak Boyabat, Durağan İlçelerini takip ederek Kızılırmak'a kavuşan Gökırmak, Türkiye'nin en lezzetli pirinçlerinin üretildiği verimli ovaları besler. Burada yetiştirilen pirinçler zamanında öşür olarak Osmanlı Saray mutfağına giderken, günümüzde ağzının tadını bilen tüm bilinçli damaklara ulaşmaktadır. Katip Çelebi Seyahatnamesinde yazdığına göre ülkemizin ilk pirinç yetiştirilen bölgesi Sinop'un Gökırmak Vadisidir. Tarihsel geçmiş itibariyle en eski pirinç yetiştiricisi olan Sinop, doğal olarak ülkemizde en lezzetli pirinç pilavının da pişirildiği yer olmuştur. 
Çeltik ekonomisi sektörün bileşenleri oluşmuş olduğundan, uzman işgücüyle tatmin edici olmasa da sürdürülebilir bir şekilde devam etmektedir. Bir çok insan kahvehanelerde “artık şu çeltikten kurtulalım” edebiyatı yapmasına rağmen gerçekleşme bu yönde olmamaktadır. Bu geleneksel ürünümüzü kaybetmek uzun vadede bölgemize kar da sağlamayabilir. Ürün deseni değiştirmek tarımda çok riskli ve zor bir tercihtir. Mevcut üründen nasıl daha fazla gelir elde edilebilir bunun yollarının araştırılması daha mantıklı ve ayakları yere basan gerçekleştirilebilir bir hedef olarak gözükmektedir. Çeltik üreticisinin sebzeye dönüp sebzecilik yapması hızlı gelir getirecek , zenginleşme sağlayacak bir seçenektir. Ancak bunun gerçekleşmesi kolay bir şey değildir. Yüzlerce yıllık gelenek, alışkanlıklar, iyi kötü oturmuş piyasa gibi gerekçelerle çeltikten vazgeçilmesi bir temenniden öte bir anlam ifade etmemektedir. O halde çeltik üretimi düz ve sulanabilir arazi gibi özel koşullar istediğini göre ve Sinop coğrafyasında kolaylıkla arazi arttırılamayacağına göre  çeltikten elde edilen birim satış fiyatını arttırmak gerekmektedir. Pilavlık pirinç üretiminden tohumluk çeltik yetiştiriciliğine geçme zamanı gelmiştir. Üretilen ürünün üreticinin istediği fiyat düzeyine ulaşması asla mümkün olmayacaktır. Bu durumda üretimi arttıramıyorsa daha fazla gelir elde edilebilecek bir seçeneğe yönelmek  doğru bir tercihtir. 

l Sinop tarımında neler yapılmalı?
 Miras hukuku dolayısıyla parçalanan ve ekonomik önemini yitiren tarım arazileri gerçeği sadece Sinop’un değil tüm Türkiye’nin sorunudur. Yüzölçümünün önemli bir kısmı orman arazisi olan Sinop’ta bu durum Sinop için bir fırsata dönüştürülebilir. Şahısların bölük pörçük hisseli tarım arazilerinde tarımsal geliri arttırma çabalarına ek olarak devletin hüküm ve tasarrufu altında olan milyonlarca dönüm geniş orman alanlarında tarımla ilgili arıcılık, mantarcılık, kestanecilik, orman meyveciliği gibi alanlarda çalışma yapılması çok kolay olacaktır. Sinop’ta hızlı tarımsal gelir artışı için kesinlikle tarım ve orman bir arada düşünülmeli ve orman köylüsü odaklı olarak yapılmalıdır.  Orman içlerine yapılacak kiren, alıç, ıhlamur, acuk, çördük, töngel, uvaz gibi  orman meyveleri fidanlamaları köylüler için bir gelir kapısına dönüşürken ormanda yaşayan kuşlar başta olmak üzere bir çok canlı türünün gelişmesine ve çoğalmasına katkı sağlayabilir. Milyonlarca orman meyvesi fidanı dikilmeli. Doğal olarak coğrafyamızda yetişme imkanı bulunan orman meyveleri sayısı maalesef geçmiş yıllar içerisinde “Çam odunu yasak, meyve odunu serbest” anlayışı yüzünden çok azalmış bir noktaya gelmiştir. Buradan elde edilebilecek gelir çok yüksektir. Yine doğal mantar türlerinin geliştirilmesi için Japonya’da olduğu gibi ormanlarda mantar misillemeleri gibi uygulamalar Üniversiteyle işbirliği ile yapılmalı Kanlıca, Kuzu Göbeği gibi mantarların üretimi çoğaltılmalıdır. Yine mantar türlerinin geleneksel yöntemler dışında gıda sanayine  hammaddeye dönüşmesi ve işlenerek daha yüksek katma değerle gelir getirmesi sağlanmalıdır.

l Köy ürünlerimiz çok lezzetli. Bunları tanıtmak için neler yapmak gerekir?
Sinop yüksek verim ve büyük üretimden ziyade dalgalı arazi yapısı ve çeşitlilik arz eden iklimsel yapısıyla toplayıcılığı ve yetiştiriciliği yapılabilen onlarca çeşit tarımsal ürünüyle zamanında ve günümüzde  bir tarımsal çeşitlilik merkezidir. 
Sinop’ta geniş alanların olmayışı, ancak küçük aile çiftçiliğine uygun  parçalı arazi yapısı olduğu durum tespitimiz beraberinde dünyanın yeni yükselen değeri olan butik organik üretim için Sinop’ta bir avantaja dönüşebilmektedir. Verimli tarım arazileri dünyada kimyasallarla kirletilmiş haldeyken yükselen gelir ve bilinç ile doğal ürünlere ilgi hızla artmaktadır. Butik üretimin bildiğimiz adı bugüne kadar geçimlik tarım diye hor görülen aile çiftçiliğidir. Aile çiftçiliği kendi ihtiyacını karşılayabilen ve bir miktarda fazla üretim yapabilen çiftçilik modelidir. Yüksek kalitede ürün yetiştirilebilen bu modelde ürün iyi fiyattan satılabilirse aile çiftçiliği yapan işletmelerin iyi gelir elde etmeleri mümkün olacaktır. Sinop’ta Aile Çiftçiliğini geliştirmek için çalışmalar yapılmalıdır. Bugün bu modelde çok üst düzey kaliteye sahip yetiştirilen ürünler çiftçilerce neredeyse yok pahasına satılmakta ekonomilerine ciddi bir katkı sağlayamamaktadır. Pekmezden domatese, fasulyeden cevize, ıhlamurdan bulgura bir çok butik ürün çok düşük fiyatlardan satılmaktadır. 
Sinop’un butik üretim yapan aile çiftçilerinin eğitimi ile birlikte  ürünlerinin tanıtımı ve pazarlaması iyi yapılabilirse hane gelirinde önemli artışlar sağlanabilir. Sinop’un fakir dağ köylerinde tamamen doğal üretilen karakovan balı 30 TL’ye alıcısını zor bulurken, Rize’de neredeyse tamamen benzer ürünler iyi pazarlama sayesinde kilogramı yüzlerce liraya müşteriye ulaşmaktadır. Aynı işi yapıp aynı kalite ürünü üreten başka il çiftçileri pazarlama stratejileri kullanarak 10 katı aşkın gelir elde edebilmektedirler. 
Sinop’un bugün dezavantaj gibi görünen yapısını yenilenen toplum yapısıyla avantaja dönüştürmek mümkün olabilir. Kirlenmemiş toprak yapısıyla Sinop organik tarım için biçilmiş kaftana dönüşmüştür. Bugün AB grubunun en çok ilgisini çeken konular arasında geleneksel gıdalar, organik gıdalar, doğal yaşam konuları almaktadır. Bakir coğrafyası ve terk edildiğinden kimyasallarla kirlenmemiş topraklara sahip Sinop’ta organik ürün yetiştiriciliğine başlanabileceği gibi hali hazırda toplanan bir çok doğal ürünün (Ihlamur, ceviz vb.) organik sertifikasyon işlemleri gerçekleştirilerek çiftçilerin daha fazla gelir elde etmeleri sağlanabilir. Markalaşma sağlanamadığı için Sinop’un doğal ıhlamuru köyde 5-10 TL’ye zor alıcı bulurken Mısır Çarşısında 200 TL’ye kadar alıcı bulabilmektedir.

l Sinoplu gurbetçilerimiz ne yapmalı?
Sinop’un tamamen bitmiş sayabileceğimiz köylerinde arazi toplulaştırma çalışmaları yapılmalıdır. Bu uygulama şahısların parça yerlerinin tek parçaya dönüştürülmesi şeklinde değil köyün bütün arazisinin bir şirket yada kooperatif vasıtasıyla kiralanma, satın alma vb yollarla tevhid edilerek bütünleştirilmesi ve profesyonel tarım uygulamaları yapılabilmesini sağlanmasıdır. Araziler hukuken bir araya getirilebilirse ve devletin verdiği/vereceği destek ve teşviklerle modern tarımın önü açılabilir. Bu konuda çoğunlukla Almanya’da gurbetçilik yapan Yozgat Kadışehri ilçesi Kabalı Köyünde Köylüler bir araya gelmiş, arazilerini şirkete kiraya vermiş ve köydeki arazilerini tevhid etmişler, 10.920 dekar alanda meyve bahçesi kurmuşlar ve profesyonelce yönetmeye başlamışlardır. Köylüler arazilerini uzun vadeli kiraya vermiş olup kurulan işletmenin ihtiyaç duyduğu işgücü ise öncelikli olarak köylülerden maaş karşılığı karşılanıyor. Bu model başarılı olmuştur. Sinop sahil bölgesinde Almanya gurbetçilerinin ağırlıklı olduğu köyler için yetiştirilmesinde teknik bir sorun bulunmayan KESTANE baz alınarak benzer çalışmalar yapılabilir. Ayancık, Türkeli ilçeleri köylerinde köylerimize büyük Kestane Bahçeleri kurulabilir.  Sinop’ta 455 köyün en uygun bir kaçında meyvecilik, sebzecilik, hayvancılık gibi o bölgeye teknik olarak uygun olan ne varsa yapılabilmesinin önü açılmalıdır.  Sinop’un özellikle yurt dışı gurbetçileri kanaat önderleri ile bir araya gelinerek örnek köy incelenebilir ve birkaç köyde başlangıç olmak üzere proje uygulanmaya başlayabilir. “Türk halkının aklı gözündedir” sözüne binaen başarılı uygulamalar görüldükçe çoğu tarımsal açıdan üretimden çıkmış bir çok köyümüz bilimin gereklerine göre yeniden canlanabilir. Ancak takdir edilmesi gerekir ki modern üretim teknikleri ciddi istihdam sağlayan alanlar değildir. Burada istihdamdan ziyade Sinop ekonomisine katkı sunulmuş olacaktır. Belki burada şirketlerin tarımdan elde edecekleri sermaye Sinop OSB’lerinde yatırımlara dönüşecek istihdama dönüşecektir.

l Son olarak neler söylemek istersiniz?
Sinop’ta çeltikten kestaneye, hindicilikten besiciliğe, sebzecilikten meyveciliğe, tavukçuluktan mantara, arıcılıktan geleneksel pekmez üretimine, balıkçılıktan el sanatlarına, kooperatifçilikten  orman meyveciliğine bir çok alanda güzel çalışmalar yapabilmek mümkündür. Bu çalışmalar Sinop’un ekolojisine, insan sermayesine ve piyasanın beklentisine uygun yerel özellikleri önceleyen ve geliştirmeyi hedefleyen çalışmalardır.
Yine ilimize iki adet Türkiye’de olmayan enstitü kurulmasını isterim. Birisi “Doğa Mantarları Araştırma Enstitüsü” ikincisi ise “Orman Meyveleri Araştırma Enstitüsü”. Sinop’ta kurulacak bu enstitüler Sinop’un hem  ekolojisine, coğrafyasına uygun işler yapabilecek hem de bu işin Türkiye merkezi olabilecektir.
Sinoplu Diyojen Büyük İskender'e demişti ‘’Gölge etme başka ihsan istemem’’ diye. Hayatım boyunca öğrendiğim bir gerçek varsa oda Sinoplunun yaşadığı ülkeye sonsuz katkılarının olduğu ama bazen Sinop insanın birbirine gölge etmeyi gelenek haline getirdiği olmuştur. Buradan ünlü filozof hemşerimiz Diyojen'in sözünü biraz değiştiriyorum ve diyorum ki Sinoplu artık birbirine gölge etmeyi bırakıp, birbirine destek verirse Sinop ve Sinoplu ülkemize ve dünyaya daha çok katkı sunacaktır. 
Sinop milletvekilimiz Sayın Nazım Maviş ile birlikte Sinop’ta ciddi bir değişim ve dönüşümün başladığını görüyoruz. Tarım konusunda da önemli çalışmaların yapılacağına olan inancım var. Bu anlamda bende bir Sinoplu olarak dışardan elimden geldiğince her zaman memleketime her türlü desteği vermeye hazırım.

Editör: HALİME ŞAHİN

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam