Helenistik dönemden, Ege Yunan Uygarlıklarına, Roma'dan Bizans'a kadar bir çok uygarlığa ve medeniyete ev sahipliği yapan Ege bölgesi, eşine az rastlanır antik kent kalıntılarıyla dolu. Bu antik kentler Ege bölgesinin turizmine, tarihsel ve kültürel zenginliği ile katkı sağlıyor. Her yıl on binlerce turist, Ege'deki Antik Kentlerin mistik izlerini aramak için bölgeye geliyor. Binlerce yıl önce bu bölgede yaşamış medeniyetlerin kadim eserlerini bünyesinde barındıran antik kentler, orta çağ kalelerini, agoraları, sütunlu caddeleri ve kiliseleri günümüze kadar taşımış. Ege Antik Kentler rotamızın üçüncü gününe Denizli'den başlıyoruz. Pamukkale'nin o muhteşem beyazlığı ve güz alıcı güzelliği, Hierapolis Antik kenti ile perçinleniyor.
Hierapolis Antik Kenti
Efes gezimizi tamamlayıp hiç vakit kaybetmeden Hierapolis ve Laodikeia Antik kentlerini görmek üzere Denizli'ye doğru yola çıkıyoruz. 194 kilometrelik bir seyahatten sonra Pamukkale'ye varıyoruz. Denizli'nin 17 kilometre kuzeyinde, Pamukkale’nin yanı başında yer alan Hierapolis Antik Kenti, ismini kraliçe Hera’dan almış. Hierapolis Antik Kenti, çok sayıda tapınağa ve dini yapıya ev sahipliği yapması sebebiyle “Holy City” yani Kutsal Kent olarak anılıyor. Hierapolis Antik Kenti oldukça iyi biçimde korunarak günümüze ulaşmayı başarmış. Bir termal merkez olan Antik kentteki Roma Hamamı, günümüzde arkeoloji müzesi olarak kullanılıyor. Hierapolis ve yakın çevresindeki antik kent kazılarında ortaya çıkarılan heykeller ve diğer kalıntıları burada görmek mümkün. Antik tiyatro, tapınaklar, anıtsal çeşmeler, mezarlar, agora, gymnasium son derecede iyi durumda günümüze kadar gelebilmiş. Özellikle Roma Dönemi’nde cehennemin girişi olduğuna inanılan Ploutonium hakkında anlatılan hikayeler ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Hierapolis, Hıristiyanlık açısından da kutsal bir yerleşim. Bu kutsallığın en önemli nedeni Hierapolis'te öldürülen İsa’nın 12 havarisinden birisi olan Phillippus’un mezarının burada olması.
***
Antik Kent,n en gösterişli yapılarından biri olan tiyatro, diğer Antik kentlerde olduğu gibi yamaca yaslanmış büyük bir yapı. Sosyal sınıf tabakasına göre kademeli olarak organize edilen Cavealar yani antik dönem tiyatrolarında oturulan bölümler 8 merdivenle 7 bölüme ayrılmış. Cavea’nın ortasında soyluların ve enstrüman çalanların yer aldığı alan bulunuyor. Mermer sütunların üzerleri istiridye kabuğu şeklinde motiflerle dekore edilmiş. Tiyatro değişik dönemlerde yenilendiği için kullanılan kabartmalardaki stiller farklılık gösteriyor. Özellikle mitolojik konularda Helenistik dönem heykel sanatlarının etkileri göze çarpıyor. Figürlerde Zeus Atları Kabartmalarında olduğu gibi Bergama sanat ekolünü izlerine rastlamak mümkün. Sahne kabartmalı frizlerde ise Akdeniz Antik kentlerindeki tiyatrolarda kullanılan stil göze çarpıyor. Sahne binası, kolonların taşıdığı sahne platformu ve geniş sahne arkası skene ile bağlantılı. Sahne arkasındaki yapı anlamına gelen skene mermer monolit sütunlar tarafından podyum üzerine oturtulmuş. Üst tarafta ise Apollon ve Artemis'e adanmış, bezeli korniş bulunuyor.
***
Dini bir öneme sahip olan Hierapolis antik çağlarında temizliğe de büyük önem verirdi. Yolcular şehre girdiklerinde temiz olmaları için kentin giriş ve çıkışlarına hamamlar inşa etmişlerdir. Hierapolis’te 3 hamam var. Bu hamamlardan Hamam Kilise günümüze kadar iyi korunarak ulaşabilmiş. Hamam daha sonraki yıllarda kiliseye çevrildiği için bu isimle anılıyor. Bizans Hamamı büyük depremde yıkılırken, Büyük Hamam ise günümüzde Arkeoloji Müzesi olarak kullanılıyor. Büyük Hamamın planı diğer tipik Roma hamamları ile aynı özellikleri taşıyor. Girişteki büyük avlunun iki yanında büyük holler bulunuyor. Kapalı alandan sonra hamamın bulunduğu yapı geliyor.
***
Frontinus Caddesi Antik kenttin ana caddesini oluşturuyor. Kentin Kuzey Bizans Kapısı ve Güney Bizans Kapısı olmak üzere iki girişi bulunuyor. Tritonlu Çeşme Binası, Apollon Tapınağı'nın yakınlarındaki çeşme binasıyla beraber şehirdeki iki büyük anıtsal binadan biri. İon Sütun Başlıklı Ev, tiyatroya giden ikincil uzun yol üzerinde yer alıyor. Tuvalet olarak kullanılan Latrina, depremde yıkılmış olsa da tüm parçaları ile günümüze ulaşabilmiş. Tabanında lağım sularını caddedeki kanalizasyona taşıyan kanallar görülebiliyor. Yapının içerisinde delikli oturma yerleri yapılmış. İşin ilginç yapı bu yerler her hangi bir paravanla ayrılmamış. Ayrıca temiz su kanalları da ayrıca yaoıya ilave edilmiş.
Laodikeia Antik Kenti
Laodikeia Antik Kenti, Denizli’nin 6 km kuzeyinde yer almakta. Hierapolis gezimizi tamamladıktan sonra Pamukkale'nin güneyinde kalan Laodikeia'ya 20 dakikalık kısa bir yolculukla ulaşıyoruz. Helenistik kent, MÖ 3. yy.’ın ortalarında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından karısı Laodike adına kurulan bu Antik Kent, Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birine sahip. Bu nedenle erken Bizans Dönemi’nde önemli bir dini bir merkez haline gelmiş. Laodikeia, ayrıca Kutsal Hac Merkezi olarak kabul edildiği için dinsel bir ayrıcalığa da sahipti. Adına vahiy gönderilen Laodikeia Kilisesi'nin adı İncil'de geçmekte. Helenistik kent, uzun yıllar Roma'ya bağlı kalmış. Laodikeia Antik kentinin içerisinde stadyum, iki tiyatro, dört hamam kompleksi, beşer agora ve nymphaeum, iki anıtsal giriş kapısı, Bouleuterion, Latrina, kiliseler ve anıtsal caddeler önemli yer ediniyor. Kentin dört tarafını ise toplu mezarların bulunduğu nekropol alanları ile çevrili durumda. Kilise, Büyük Constantinus zamanında, Roma İmparatorluğu içinde yaşayan Hıristiyan halka karşı hoş görü ve yardım anlaşması olan Milano Fermanı'nın yayınlanmasından sonra yapılmış. Bu yönüyle Hıristiyanlık dünyasının en eski ve en önemli kutsal yapılarından biri olarak hac kilisesi olma özelliğine sahip. Laodikeia halkının katkılarıyla yapılan bir çok anıtsal yapı kentin değişik yerlerinde yer alır.
***
Antik kentin kuzeydoğu tarafında yer alan Büyük Tiyatro, Grek tiyatrosu tipinde araziye uygun olarak Roma inşa tarzında yapılmış. Scene'si tamamen yıkılmış olan tiyatronun cavea ve orkestra bölümü son derece sağlam durumda bulunuyor. Büyük tiyatronun 300 metre kadar kuzeybatısında yer alan küçük tiyatro da Grek tiyatrosu tipinde ve Roma tarzında inşa edilmiş. Scene'si tamamen yıkılmış olan küçük tiyatronun cavea ve orkestra bölümleri ise yıkılmış durumda. Kentin güneybatısında, doğu-batı doğrultusunda uzanan Stadyum ve Gimnazyum, Amfiteatr şeklinde yapılmış. Büyük bölümü tahrip olan stadyumda İmparator Hadrianus ve eşi Sabina'ya ithaf edilmiş yazıtlar yer alıyor.Kentin ana caddesi ile ara caddesi köşesinde yer alan, Anıtsal Çeşme bir Roma dönemi yapısı. Kentin güneybatısında yer alan Meclis Binası, doğu-batı yönünde uzanıyor. Antik Laodikeia kentinin sütunlu caddesinin doğu kesiminde, küçük tiyatro ile Nymphaeum arasında bulunan Zeus Tapınağı, Antik kentin önemli dini yapılarından birisi. Laodikeia Antik Kenti gezimizi tamamlayarak Ege Antik Kentler rotamızın üçüncü gününü bitirmiş olduk.
Editör: MURAT İLTER