İstanbul'un en eski semtlerinden biri olan Beyoğlu, İstiklal Caddesi sayesinde sadece İstanbul’un değil, ülkemizin en hareketli, en canlı, en renkli semtlerinden biri. Beyoğlu, Bizans döneminde Pera yani “Karşı yaka” olarak anılıyordu. Bir dönem Venediklilerin ve Cenevizlilerin idaresine giren bölge, Fatih Sultan Mehmet zamanında Türklerle dolmaya başladı. 1864 yılında Cenevizliler tarafından Galata’da yapılan surlar yıkılarak yerine cadde ve sokaklar açıldı. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Mutasarrıflıkla İdare edilen Beyoğlu, 1923 yılında Cumhuriyetle birlikte İstanbul'un bir ilçesi oldu. Günümüzde de İstanbul'da eğlencenin ve alışverişin ilk uğrak noktası olan Beyoğlu, bir çok lezzeti barındıran sokakları, tarih kokan yapıları ve sanatın kalbinin attığı mekanlarıyla günün yirmi dört saati capcanlı. Taksim Meydanı’ndan Cihangir, Kabataş, Karaköy, Galata, Kasımpaşa, Hasköy, Sütlüce ve Piyalepaşa'ya kadar olan alanda bulunan Beyoğlu, eğlence ve alışveriş yerlerinin yanı sıra pek çok cami, kilise ve tarihi yapılarıyla da öne çıkıyor. Ayrıca semtte zarif dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı 100 yaşın üzerinde bir çok tarihi apartman bulunuyor. Beyoğlu'nu tanımak için Taksim'den başlayarak Tünel'e kadar bir keşif rotası çiziyoruz. Amacımız bu rota üzerindeki tarihi yapılara dikkat çekmek ve sanatsal özelliklerini ön plana çıkartmak.

Taksim Meydanı

İstanbul'un kalbi Beyoğlu'nda atıyorsa, Beyoğlu'nun kalbi de Taksim'de ve İstiklal Caddesinde atar. Beyoğlu'nu ve İstiklal Caddesini gezmeye Taksim Meydanında başlıyoruz. Buranın adı, eskiden şehre su dağıtımının İstiklal Caddesindeki Taksim Maksemi binasında “taksim edilmesinden” geliyor. Taksim Meydanının hiç kuşkusuz en dikkat çekici noktası 1928 yılında Roma'da yapılan ve buraya taşınan Cumhuriyet Anıtı. Üzerinde Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli katkısı bulunan isimlerin heykelleri yer alıyor. Hemen çaprazında bulunan Taksim Gezi Parkı ise ağaçların gölgesinde dinlenebileceğiniz, kitap okuyup, yürüyüş yapabileceğiniz bir yer. Parkın hemen yanında Anıtın karşısında yükselen Atatürk Kültür Merkezi ise yenilenen yüzüyle sanatın ışığı olmaya devam ediyor.

Ayia Triada Kilisesi

Taksim Meydanını gezip, İstiklal Caddesine doğru yöneldiğimizde sağ tarafımızda geçen yıl hizmete açılan üç katlı Taksim Camini, solda ise tarihi Ayia Triada Kilisesini görmek mümkün. Uzaktan bakıldığında camiye benzeyen yapı, 1880 yılında Osmanlı mimarisi örnek alınarak inşa edilmiş. En büyük Rum Ortodoks Kilisesi olma unvanına da sahip olan Kilisenin Gotik tarzda çan kulesi bulunuyor. Kubbe kasnağındaki on iki pencere, İsa’nın on iki havarisini simgelerken, tıpkı Ayasofya'da olduğu gibi, kubbeyi taşıyan dört pandantifin üzerinde altı kanatlı Seraf meleklerinin freskleri bulunuyor. Kilisenin önündeki büfelerden meşhur ıslak hamburger yiyebilirsiniz.

İstiklal Caddesi'nde yürüyüş

Taksim Meydanı'ndan Tünel’e doğru yürümeye devam ediyoruz. Bir çok kez üzerimize gelen insan selini yararak kat ettiğimiz bu yolda, bu kez mağazalardan ya da enfes yemek restoranlarından ziyade etrafımızdaki tarihsel, sanatsal ve kültürel yapıları keşfederek ağır ağır ilerliyoruz. Hemen sağ tarafımızda  1869 yılında yapılan Fransız Kültür Merkezi ve Fransız Konsolosluğu yer alıyor. Onların arkasında ise Surp Ohan Voskiperan Kilisesi bulunuyor. Yapımı 1863 yılında tamamlanan kilise 'Altın Ağızlı Yuhanna Kilisesi' adıyla da biliniyor. Kilise pembe küt duvarları ve büyükçe çanı ile dikkat çekiyor. İstiklal Caddesindeki yürüyüşümüzde bu kez Ağa Camii olarak da bilinen Hüseyinağa Camisi ile karşılaşıyoruz. Zarif bir işçiliğe sahip olan şadırvanı ve Türk taş oymacılığının en şaheser örneği olarak geçen fıskiye ile ağa camii Taksim'in en nadide yapılarından birisi. Caddenin Çukurcuma'ya inen Yeni Çarşı Caddesi ayırımında karşılıklı iki tarihi bina Çiçek Pasajı ve 1481 yılından bu yana eğitim veren Galatasaray Lisesi yer alıyor.

Fransız sokağına uğramadan dönmeyin

Beyoğlu’nun en çok ziyaret edilen yerlerinden birisi olan Fransız Sokağı, Galatasaray Lisesi’nin arkasında bulunuyor. Eski adı Cezayir Sokağı olan sokak, özel bir firmanın restorasyonundan sonra Fransız ürünleri satan bir kültür merkezi haline geldiği için Fransız Sokağı adını almış. Merdivenli bir yapıya sahip olan bu sokakta birçok kafe ve eğlence mekanı bulunuyor. Rengarenk boyanmış binalardaki kafelerin sokaklara taşan masalarında dostlarınızla kahvenizi yudumlarken sokağın tarihi ve sıra dışı manzarasını izleyebilir, akşamüstü canlı müziğin tadını çıkartabilirsiniz.  

Tarihi Çiçek Pasajı

Galatasaray Lisesi'nin tam karşısında ise ünlü Çiçek Pasajı bulunuyor. 1905 yılında Sadrazam Sait Paşa tarafından yaptırılan bu pasaj o zamanlarda çiçek dükkanları ile dolu olduğundan bu isim verilmiş. Ana malzemesi taş olan yapının ön yüzünde gösterişli bir cephe mimarisi yer alır. Bina cephelerini süsleyen pek çok ayrıntıda batı etkili figürler kullanılmıştır. Bu figürler arasında heykel sütunlar, antik kökenli kabartma şeklindeki büstler ve masklar yer alır. Pasaj içerisinde yer alan restoranlarda et ızgara çeşitleri ve sulu yemekler bulabilirsiniz. Pasajın hemen yanındaki Sahne Sokak’ta ise İstanbul'un en nefis kokoreçini ve soslu midye tavasını yiyebileceğiniz mekanlar yer alıyor. Yine bu sokağın devamında bir diğer tarihi yapı olan Üç Horan Ermeni Kilisesi bulunuyor. Grekoromen bazilika tarzda kemerli bir tavana sahip olan kilisenin iç kısım ise korint üslubunu yansıtıyor. Sanat tarihi sevenlerin görmesi gereken bir yapı.

Aziz Antuan Kilisesi

Cadde üzerinde Tünel'e doğru ilerleyişimizde sol tarafımızda kemerli ve gösterişli kapısıyla Sent Antuan Kilisesi'ne ulaşıyoruz. Gizli bir mimari mücevheri andıran yapı, yeni gotik stilde inşa edilmiş. Kırmızı tuğla duvarlar üzerindeki beyaz işlemeleri ile güzel bir önyüze sahip olan kilisenin içi Latin haçı şekline sahip. Sent Antuan Kilisesi’nin yanındaki Eski Çiçekci sokaktan girip Yeniçarşı Caddesi boyunca güneye yürüyerek Boğazkesen Caddesi’ne ulaşabilirsiniz. İstanbul Boğazı’na paralel olan Meclis-i Mebusan Caddesi’ni kestiği için bu ad verilmiş. Çukurcuma Caddesi üzerinde biraz yürüdüğünüzde Çukurcuma Hamamı ile Firuzağa Hamamı arasında yer alan Masumiyet Müzesi ile karşılaşıyoruz. 2012 yılında açılmış olan bu müzede sergilenen her eşyanın bir hikayesi bulunuyor.

Pera Palas Oteli ve Pera Müzesi

Tekrar İstiklal Caddesine çıkmak için bu kez bu kez Nur-i Ziya sokağı seçtiğinizde sizi tam Oda kuleye çıkartacak. Onun hemen arkasında ise Pera Müzesi ve Pera Oteli yer alıyor. Pera Müzesi tarih ve arkeoloji tutkunlarına hitap eden etkileyici bir koleksiyon ile 300'ü aşkın tablodan oluşan Oryantalist Resim Koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Pera Palas Oteli ise birinci derece sit alanı ilan edilmiş bir müze-otel. Atatürk’ün kaldığı 101 numaralı oda ile  ünlü polisiye roman yazarı Agatha Christie’nin on bir gün geçirdiği 411 nolu oda ziyaret edilebiliyor.

Tünele varış ve müzik dükkanları

İstiklal Caddesi’ne dönüp Tünel’e kadar yürüyüşümüze devam ediyoruz. Müzik dükkanlarının olduğu Galip Dede Caddesi’ne gediğinizde Galata Kulesi’nin tepesini görebilirsiniz. Caddenin hemen başında ise Galata Mevlevihanesi Müzesi bulunuyor. Pazartesi hariç haftanın her günü ziyarete açık olan müzede semâ gösterileri düzenleniyor. Müzede çeşitli müzik aletleri, farklı dönemlere ait Mevlevi eşyaları ve çeşitli eserler sergileniyor. Aynı zamanda İstiklal Caddesinin sonu olan bu yerden kırmızı-beyazlı tarihi Tünel-Taksim tramvay'ına binerek başladığınız noktaya dönebilir veya 1875 yılından beri hizmet vermekte olan fünikuler hattından Karaköy'e inebilirsiniz. Ya da Galip Dede Caddesinden aşağıya doğru yürüyerek Galata Kulesi'ne ulaşabilirsiniz.