reklam
reklam

36. İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek filmler açıklandı

Eklenme Tarihi: 6 Şubat 2017, Pazartesi - 11:00   Okunma Sayısı: 129637

İSTANBUL- 36. İstanbul Film Festivali bu yıl da sinemaseverlere en yenilerden klasiklere, usta yönetmenlerin başyapıtlarından yaratıcılığın sınırlarını zorlayan filmlere zengin bir program sunacak. 20’nin üzerinde bölümde yaklaşık 200 filmin yanı sıra ücretsiz olarak gerçekleştirilecek usta sinemacıların katılacağı söyleşi ve atölye çalışmaları, sinema dersleri ve özel etkinlikleriyle festival on bir gün boyunca İstanbul’da sinema dolu günler yaşatacak.
Festivalin Jüri Başkanları Taylan Biraderler : 36. İstanbul Film Festivali Altın Lale Ulusal Yarışma jüri başkanlığını, psikolojik gerilimden kara komedi ve kostümlü dram gibi geniş bir yelpazede sinema ve TV alanlarında çeşitli yapımlara imza atan Yağmur Taylan ve Durul Taylan üstlenecek.
İlk uzun metrajlı sinema filmleri Okul’u 2003’te çeken Taylan Biraderler’in ikinci uzun metrajlı sinema filmleri, korku-gerilim türündeki Küçük Kıyamet birçok ödül kazandı. Üçüncü filmleri Vavien ile İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film ve FIPRESCI ödüllerini kazandılar. İlk TV projeleri Sır Dosyası’nı 1997’de çeken Taylan Biraderler, Cinler ve Periler, Baba ve hit komedi dizisi Beşik Kertmesi gibi bir çok ses getiren TV projesine imza attı. Ardından polisiye dizi Alacakaranlık ve 106 bölüm süren komedi-aile dizisi Yabancı Damat geldi. TV dizisi Muhteşem Yüzyıl ile tüm dünyada toplam 200 milyon izleyiciye ulaşan Taylan Biraderler, halen Vatanım Sensin dizisinin çekimlerini sürdürüyorlar. 50’den fazla reklâm filminin de çekimlerini üstlenen ikili, yaşadıkları Los Angeles’ta Türkiye, ABD ve Ortadoğu bölgeleri için proje geliştirmeye devam ediyor.
Taylan Biraderler başkanlığındaki Altın Lale Ulusal Yarışma Jürisi’nin diğer üyeleri ise oyuncu Nejat İşler, roman, öykü, tiyatro yazarı Sema Kaygusuz, görüntü yönetmeni Emre Erkmen ve kurgucu Çiçek Kahraman olacak. Altın Lale Ulusal Yarışma Jürisi En İyi Film, En İyi Yönetmen, Jüri Özel Ödülü, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu ve En İyi Müzik olmak üzere toplam 9 dalda ödül verecek.En İyi Film 150.000 TL, En İyi Kadın ve En İyi Erkek Oyuncu da 10.000'er TL ile ödüllendirilecek. Bu yıl da Onat Kutlar anısına verilecek Jüri Özel Ödülü’nü kazanan filmin yapımcısına 50.000 TL verilecek.
İstanbul Film Festivali’nde çoğu Türkiye ve dünya prömiyerini ilk kez gerçekleştiren 40’ı aşkın filmin beyazperdede gösterildiği “Türkiye Sineması” bölümü, bu yıl Türk Tuborg A.Ş.’nin katkılarıyla gerçekleştirilecek. 2014 yılından bu yana farklı İstanbul Festivallerine ve İstanbul Bienallerine katkı sunan Türk Tuborg AŞ ile İKSV'nin işbirliği, İstanbul Film Festivali Türkiye Sineması Tema Sponsorluğu ile daha da güçlenecek. 36. İstanbul Film Festivali’nde Türkiye Sineması bölümündeki filmler Ulusal Altın Lale Yarışması, Yeni Türkiye Sineması, Ulusal Belgesel Yarışması ve Ulusal Kısa Film Yarışması başlıkları altında izleyicilerle buluşacak.
Festival Programındaki İlk Filimler Açıklandı :  5-16 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek olan 36. İstanbul Film Festivali kapsamında gösterileceği duyurulan filmler de açıklanıyor. Bu filmler arsında usta ve genç kuşağın önemli isimleri de var. 
Personal Shopper :Fransız yönetmen Olivier Assayas’ın başrolü Kristen Stewart’a teslim ettiği son filmi Personal Shopper, dünya prömiyerini Cannes’da Altın Palmiye için yarışarak yaptı. Assayas’a Cannes’da En İyi Yönetmen Ödülü’nü getiren Personal Shopper, ünlüler için özel alışveriş elemanı olarak çalışan bir genç kızın “öte tarafla” irtibat kurmayı takıntı haline getirmesini anlatıyor. Kristen Stewart’ın performansıyla dikkat çeken film bir yanıyla hayalet hikâyesi bir yanıyla da psikolojik gerilim. Kristen Stewart, 2015’te Olivier Assayas’ın önceki filmi Clouds of Sils Maria’daki rolüyle César Ödülü almıştı.
Endless Poetry :Avangart sinemanın en tanınmış isimlerinden, 87 yaşındaki Şili asıllı Fransız yönetmen Alejandro Jodorowsky’nin son filmi Endless Poetry, büyük ustanın planladığı otobiyografi beşlemesinin ikinci filmi. Serinin ilk filmi olan Gerçeğin Dansı’nın ardından çekilen melankoli, mistisizm, tarot, maskeler, grotesk fikirler ve görüntülerin bir araya geldiği Endless Poetry, “geceyarısı sineması” kavramının yaratıcısı Jodorowsky’nin sözleriyle “hayatını manevi ve sanatsal bir farkındalık yaratmaya adamış bir adamın güzellik arayışına bir övgü”. Dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nde Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde yapan filmde yönetmenin gençliğini oğlu Adan Jodorowsky, babasını da diğer oğlu Brontis Jodorowsky canlandırıyor. Filmin görüntü yönetmenliğini  ise 2004’te İstanbul Film Festivali’nin Sinema Onur Ödülü’nü alan Christopher Doyle üstleniyor.
Safari : Avusturya toplumunun en karanlık noktalarını günışığına çıkaran sıra dışı sinemacı Ulrich Seidl’ın önce Venedik, ardından da Toronto film festivallerinde gösterilen son filmi Safari, yine rahatsız edici, yine kışkırtıcı ve şaşırtıcı. Safari bir yanıyla av turizmi gibi tartışmalı bir konuyu ele alırken, Seidl’ın hep yaptığı gibi insan doğasının zihni zorlayan yönlerini da mercek altına alıyor.
Free Fire :Brie Larson, Sam Riley, Armie Hammer, Cillian Murphy ve Jack Reynor’ın da dahil olduğu müthiş bir oyuncu kadrosu bulunan Free Fire, dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yaptı; İngiltere ve ABD’de gösterime Nisan ayında girecek. İngiltere’nin en özgün yönetmenlerinden Ben Wheatley’nin geçen yıl festivalde de gösterilen Ballard uyarlaması High-Rise / Gökdelen’den sonra çektiği Free Fire, yönetmenin sözleriyle “modern bir 70’ler filmi”. Filmde 12 adam ve bir kadın, korsan bir silah satış anlaşması yapmak üzere Massachusetts’de bir depoda buluşuyor, ancak anlaşma sağlanamayınca silahlar konuşmaya başlıyor. Sayısız kurşunun atıldığı, yavaş çekimde son derece göz alıcı koreografilerin art arda geçtiği, tek mekânda geçen ve komedi ve absürdlüklerle dolu bu alışılmadık aksiyon filminin esin kaynağı ise  ünlü ve sert polisiye filmler.
Mulholland Drive  :Hem Cahiers de Cinema’ya hem de BBC Culture anketine göre 2000’li yılların en iyi filmi, Roger Ebert’in “hipnotize edici, gerçeküstü bir rüya manzarası” sözleriyle nitelendirdiği Mulholland Drive, “yeni kara film” türünün en özgün örneklerinden. David Lynch’in en çok tartışılan ve en az anlaşılan yapıtı Mulholland Drive, Nisan ayındaki dünya prömiyerinin hemen ardından festivalde 4K restore kopyasından gösterilecek. Filmin İngiltere’de sinemalarda gösterime girişi, Mayıs ayında Twin Peaks’in dönüşüne denk gelecek. Filmin restorasyon sürecini Lynch şahsen yürüttü. Başrollerinde Naomi Watts, Justin Theroux ile Laura Harring’in yer aldığı, “kült” sıfatını hakkıyla taşıyan bu benzersiz film, Lynch’e Cannes’da En İyi Yönetmen ödülünü, bir de Oscar adaylığı getirdi.
Minute Bodies: The Intimate World of F. Percy Smith: Müzik tarihinin efsane gruplarından Tindersticks’in son “film & müzik projesi”, dünya prömiyerini Londra Film Festivali’nde yaptı. Yönetmenliğini Tindersticks’in has adamı Stuart Staples’ın üstlendiği Minute Bodies, bilim dünyasında adı saygıyla anılan doğacı, mucit ve belgeselci F. Percy Smith’in 1900’lerin başında çektiği eğitim amaçlı bilim filmlerinden bir kolaj, bir Tindersticks projesi, bir doğa belgeseli, şiirsel bir müzik filmi, aynı zamanda hem bilime hem de film dünyasının gizli köşelerine bir saygı duruşu. Tindersticks’in Thomas Belhom ve Christine Ott ile birlikte bestelediği özgün müziklerle seslendirilen filmin yapımı üç yıl sürdü; müziğin yer aldığı albüm de yıl içinde yayımlanacak. F. Percy Smith’in fotosentez, polenleşme, üreme, bozunma gibi süreçleri hayvanlar ve insanlarda izleyen, çoğu zaman da mikroskop aracılığıyla çekilen zaman atlamalı siyah-beyaz filmlerinin kahramanları sporlar, mikroplar, yapraklar, böcekler, çiçekler ve doğanın bin bir gizemi… Tindersticks 2011 yılında, yine festival kapsamında İstanbul’da bir sine-konser vermişti.
Lost in Paris: Rumba’yla kalpleri fetheden komedi ikilisi Fiona Gordon ve Dominique Abel, Lost in Paris’te sevilen tarzlarını sürdürüyor ve Fransız sinemasının efsane ismi Emmanuelle Riva ile birlikte yine Buster Keaton, Charlie Chaplin ve Jacques Tati’nin izinden gidiyor. Philadelphia, Mill Valley film festivallerinde izleyici ödülleri alan Lost in Paris, yaşamın mutluluk veren yönlerinin beyazperdeye yansıdığı, rengârenk bir komedi. Fransız Yeni Dalgası’nın unutulmaz filmlerinden Hiroshima mon Amour ve Michael Haneke’nin Amour / Aşk filmlerinin yıldızı Emmanuelle Riva, geçtiğimiz hafta hayatını kaybetmişti.

Editör: SİNAN ERDOĞDU

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam